Kocasakal: Yüksek siyaseti yapmaya devam edeceğiz

Haliç Kongre Merkezi'ndeki İstanbul Barosu Genel Kurulu'nda bir konuşma yapan Ümit Kocasakal, "Eğer yüksek siyasetten anlaşılan, bu mesleğin onurunu, meslektaşı, hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını korumak kollamaksa, seçilirsek bu yüksek siyaseti yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Kocasakal: Yüksek siyaseti yapmaya devam edeceğiz
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.10.2012 - 10:44

Sütlüce Haliç Kongre Merkezi'nde başlayan genel kurula, hali hazırdaki İstanbul Baro Başkanlığı yönetimiyle, İstanbul Baro Başkanlığı adayları katıldı.

Gerekli çoğunluğun sağlanmasıyla oluşturulan genel kurulda, Başkanlık Divanı önergesinin okunmasının ardından, oylamayla Başkanlık Divanı seçimi yapıldı. Biri hariç salonda bulunan avukatların tümü Divan Başkanı olarak Avukat Ünsal Tüzün'ü ve yardımcı olarak da Fatma Yücel'i seçti.

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, kürsüye geçti.

Avukat olup olmadığının bizzat geçen genel kurul tarafından karara bağlandığını söyleyen Kocasakal, bunun aksini iddia etmenin genel kurul iradesine saygısızlık olduğunu kaydetti.

''En azından mimar değilim''


Kocasakal, ''1991'de avukat oldum ve o günden bu yana da avukatım. Bu mesleğe de hukukçuluğa da avukat olarak başladım. Bundan büyük bir onur duyuyorum. Öğretim üyesi olarak üniversiteye girmiş olmanın da çok kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yani en azından mimar ya da diş hekimi değilim'' dedi.

Sürekli birtakım şeylerin bireysel anlamda kendisine mal edildiğini gördüğünü anlatan Kocasakal, ''Görev yaptığım 2 yıl boyunca baroda başkanlık sistemi sona ermiştir. İki sene önce böyle bir söz vermiştik. Hep şu düşüncem vardır; 'Baroyu baro başkanı temsil eder, yönetim kurulu yönetir'. Nitekim bu 2 yıl boyunca bunu gerçekleştirdik'' diye konuştu.
İki yıl süresince büyük bir özveriyle çalıştıklarını ve kimi yanlışlıklar yaşanmış olmasına rağmen vicdanının rahat olduğunu anlatan Kocasakal, şöyle devam etti:
''Baroların iki işlevi var. 'Baro sadece meslek sorunlarıyla ilgilensin' deniliyor. Bu, hayatın olağan akışına da, baroların konumuna da, kanuna da uygun değil. Kanun, barolara iki görev yüklüyor. Hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, hak ve özgürlükleri korumak, kollamak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak. Bu, baroların sosyal sorumluluğudur. İkincisi de mesleği, meslek onurunu, meslektaşları savunmak. Bunların ikisini de yapmak zorundadır baro. Biri diğerinden öncelikli değildir. Hukuk devleti yoksa, hukuk devleti ilkeleri hayata geçirilemiyorsa, yargı bağımsız değilse, sizler, bizler nasıl görev yapacağız? Peki bütün bunları ülkenin genel siyasi ikliminden soyutlamak mümkün mü? TÜSİAD gibi birtakım kuruluşların ülkenin sorunlarıyla ilgili görüş açıkladığı bir ortamda bir baronun söyleyeceği sözü olmayacak mı?

Deniyor ki, 'Siyasi iktidara muhalefet yapılıyor. Eşyanın tabiatı gereği, hukuka karşı, hak ve özgürlüklere karşı ihlal ve saldırılar muhalefetten gelmez, hep iktidarlardan gelir. Hangi parti olursa olsun, siyasi iktidarlardan gelir. Eğer siz baro olarak bu hukuksuzluklara karşı çıkıyorsanız, elbette siyasi iktidara karşı olduğunuz algısı da ortaya çıkar.''

Balyoz, Ergenekon davaları

Hukuksuzluğa teslim olmadıklarını, baronun, mesleğin onurunu dimdik ayakta tuttuklarını ve bunun bedelini ödemeye başladıklarını söyleyen Kocasakal, şunları kaydetti:
''Efendim, İstanbul Barosu, sadece belli davalara, Balyoz ve Ergenekon'a odaklandı, bunlarla özdeşleşti, başka hiçbir şey yapmadı' deniliyor. Bir kere herkesi insafa davet ediyorum. Biz KCK davası için Diyarbakır'a gittik. Sadece o değil ama bizim için önemliydi. Ergenekon, Balyoz, Festus Okey, GDO, HES'ler, Hayata Dönüş Operasyonu, hepsinde İstanbul Barosu vardı. 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gitmemizin de bir nedeni var. Çünkü burada farklı bir şey oldu. Burada meslektaşlarımız, 'Artık biz bu şartlarda görev yapamıyoruz' diyerek, önlerine bariyer koymak, aralarına mikrofon uzatmak, dışarı çıkarmak, söz isteyen avukata 'vermiyorum, ne yapacaksınız' demek gibi şeyler yaşandı. Bütün bunlardan sonra meslektaşlar cübbeyi çıkardı, 'Biz artık burada görev yapamıyoruz' dediler. Sessiz mi kalsaydık?''

''Mahkeme bastıkları'' yönünde eleştirilere uğradığını, oraya meslektaşlarının hakkını korumak için gittiğini anlatan Kocasakal, bu durumla ilgili soruşturmaya uğradığını ve İstanbul Barosu'na tebligat gönderildiğini kaydederek, ''Kanuna uygun işlem yapılıncaya kadar gelmiyoruz' dedik. Oraya gitseydik o kanunsuzluğu kabullenmiş olacaktık'' dedi.

Sosyal tesisler

Kocasakal, İstanbul Barosu'nun yeni açtığı ve eleştiri konusu olan tesislerle ilgili de şunları kaydetti:
''Bu bir aidiyet duygusudur. Bu düşüncelerle öncelikle Kanlıca'da bir yer aldık. Burası 3,5 dönüm bir yer. Biz burayı 3 milyon 250 bin dolara aldık. 'İmarı olmayan yere bu kadar para verdiler' deniliyor. İmar kısıtlaması olmasa, orayı ancak 50-60 milyon dolara alırsınız. Boğaz'da bir yeri bu fiyata alabilir misiniz? 'Fazla para verdiler' deniliyor. İsteyen gitsin, kontrol etsin. Bitişiği satılık, orası da ham haliyle 5 milyon 300 bin dolar. Biz en azından set set yapılı halde aldık. Alabilseydik oraya huzurevi yapacaktık. Yüzme havuzu, futbol, tenis, basket sahası, spor kompleksi yapacaktık. Bu talepte bulunduk Türkiye Barolar Birliği'nden. 6'ya 5 oyla reddedildi. Maalesef menfi oy veren bir kişi de bizim baromuzun temsilcisi.''

''Özlediğim tablo...''

Kimsenin tesislere gitmediği yönündeki eleştirilere karşı elindeki z-raporunu okuyarak Eylül ayının gelirini anlatan Kocasakal, avukatlara yüzde 40, stajyerlere yüzde 50 ve hakim, savcılara da yüzde 15 indirim yapıldığını ve eylül ayı cirosunun 142 bin TL olduğunu söyledi.
Yakında tesislerde İstanbul Barosu 1. Geleneksel Kültür ve Sanat Festivali'ni de başlatacaklarını belirten Kocasakal, ''Ramazanda biz burada iftar menüsü çıkardık ve özlediğim tablo şuydu; bir tarafta başı açık veya başı kapalı vatandaşlar ve meslektaşlar çünkü burası ordu evi gibi olmayacak, orada iftarını açarken, iki masa yanda birileri de kadehlerini yudumluyordu. Bu böyledir. Böyle olması gerekiyor. Açık havada aynı anda bin kişi yemek yiyebiliyor. Biz ancak bu kadar bir kafe yapabildik. Takdir sizindir'' dedi.
Kocasakal, Ortaköy sırtlarında, Türkiye Barolar Birliği'nin 6 milyon dolara aldığı ''Garden 74'' adlı 600 metrekarelik bir yerin de avukatların hizmetine sunulacağını aktardı.

Yeni baro binası

Kocasakal, ''Soruyoruz, mevcut baro binası baroya yakışıyor mu? Bu baro binası yıkılıyor. Hayal falan değil. 6,5'luk depreme dayanıksız bu bina. Şu anda izine müracaat edildi, dosya Anıtlar Kurulu'nun önünde. Aşağıya 3 kat inilecek, toplantı salonu 2 tane olacak ve ana caddeden heybetli bir giriş olacak. En üst katta teraslı bir restoran olacak. Ocakta bitiriyoruz. Biz olmasak da gelecek meslektaşlarımız bunu gene yapacaklardır'' diye konuştu.

Engelli avukatlar, kadına şiddet, kanun dağıtılması, genç avukatların buluşacağı merkez, adli yardım bürolarının açılışı, üniversitelerle işbirliği, işkenceyle mücadele hattı, sosyal yardımlar, meslek içi eğitim ve 1 Mayıs katılımına ilişkin yaptıkları ve yapacakları hizmetlerden bahseden Kocasakal, hizmet süresince yapamadıklarını da nedenleriyle anlattı.
Kocasakal, ''Bana göre en önemli başarısızlığımız, avukatlarımızı eyleme geçirmedeydi. 30 bin üyeli baro, ara buluculuk eylemini yaparken 250 kişi kadardık. Böyle bir eyleme sadece 250 kişi geliyorsa, bu bizim başarısızlığımızdır. Demek ki meslektaşlarımızı bu sürece katamadık'' dedi.

Kocasakal, İstanbul Barosu'na ''darbeci baro'' denilmesini eleştirdi.

Kocasakal, ''İstanbul Barosu'na 'darbeci' diyenlere sözlerini iade ediyorum. İstanbul Barosu, 12 Eylül darbesinde de dimdik ayakta durmuştur. İstanbul Barosu tarihi boyunca bütün darbelere karşı olmuştur. Hem askerisine hem de siviline karşı olmuştur. 'Darbeci' diyenlere arka arkaya dava açılmıştır ve bunlar ardı ardına kazanılmıştır. Şu andan itibaren baroya 'darbeci' demek tazminatı gerektiren bir fiildir, bunu herkes bilsin'' diye konuştu.

''Baro'nun 12 Eylül davasına niye müdahil olmadığı'' yönünde serzenişler olduğunu da belirten Kocasakal, ''İşi iki ihtiyarın üstüne yıkıp sıyrılacaksınız. Yıkıp betonla örteceksiniz. Biz de onda figüran olacağız. Yok öyle şey. İçinde bizim çocuklar olmayan, içinde gladyo olmayan, içinde CIA olmayan, içinde Amerika olmayan bir yargılama var mı? 12 Eylül... Bırakın bunları'' ifadesini kullandı.

Baro başkan adaylarından Rıza Saka'nın değişimden bahsettiğini ve Saka'nın eski AKP ilçe yöneticisi olduğunu kaydeden Kocasakal, Saka'nın bağlı olduğu avukatlık grubunun kitapçığında Türk halkı değil, Türkiye halkı ifadesinin yer aldığını, Saka'nın tekil milletin adını bile koymadığını söyledi.

''Alçağını yapacak halimiz yok, yüksek siyaset yapıyoruz''

Ümit Kocasakal, şunları söyledi:
''Bize, 'yüksek siyaset yapıyorlar' diyorlar. Alçağını yapacak halimiz yok. Biz, siyaset yapacaksak da yüksek siyaset yaparız. Eğer yüksek siyasetten anlaşılan, bu mesleğin onurunu, meslektaşı, hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını korumak kollamaksa, seçilirsek bu yüksek siyaseti yapmaya devam edeceğiz. Yüksek siyasetten anlaşılan, Cumhuriyeti, onun temel niteliklerini, kuruluş felsefesini, üniter devleti, tam bağımsızlığı korumak kollamaksa, Atatürk ilkelerini ve devrimlerini korumak kollamaksa, bu yüksek ve şerefli siyaseti yapmaya devam edeceğiz. Bizim oy almak uğruna kimseye mavi boncuk dağıtmak gibi bir düşüncemiz yok. Kimliğimiz ve ne istediğimiz ne istemediğimiz belli. Bunlardan hiçbir taviz vermeyiz.''

Kendilerine yönelik, ''KCK davasındaki meslektaşlara yeterince sahip çıkılmadığı'' şeklinde eleştiriler olduğunu hatırlatan Kocasakal, ''DGM önünde bir yapı, bir siyasi parti bir şey organize etti. Orada bize, 'siz de gelin' dediler'' ifadesini kullandığı sırada, izleyicilerin arasındaki avukatlardan biri ayağa kalkarak, ''Yalan söylüyorsunuz. Kürsüde yalan konuşma hakkın yok'' şeklinde bağırdı.

Konuşmasına devam eden Kocasakal, şu ifadeleri kullandı:
''Biz başka bir fotoğrafın içinde yer almayı doğru görmedik. Bir şeyi ayrıştırmak için söylemiyorum. Bu yaptığımız yanlış veya eksik bulunabilir. Bunu saygıyla karşılıyorum. Ama ben, neden orada olmadığımızı açıklıyorum. Diyorum ki; sonuçta biz belirli bir fotoğrafın içinde yer almak istemedik. Bu eleştirilebilir. Ama şunu yaptık. Biz 5 Nisan'da gittik, tutuklu meslektaşların hepsini tek tek ziyaret edip bunları anlattık. Onlar bize sitemlerini söyledi. Biz de nedenlerini söyledik. Ve buradaki tepkilerden çok daha makuldü. Bana dediler ki, 'biz çok kırıldık, biz sizi yanımızda göremedik'. Biz de dedik ki, 'şu şu sebeplerle biz oraya gelmedik ve gelemedik ve size söz veriyoruz, sonuna kadar sizin arkanızda ve yanınızdayız'. Nitekim davada biz gözlemci olarak oraya katıldık ve katılmaya, sonuna kadar da onların yargılanmalarıyla ilgili her türlü desteği, katkıyı vermeye devam edeceğiz.''


Suç duyurusu

Kocasakal, dürüst davranmak zorunda olduğunu ve ideolojik bir sahiplenme içinde olamayacağını belirterek, ''Size söz veriyorum, bu meslektaşlarımızın ve hangi sanığın adil yargılanma hakkı ihlal edilirse edilsin hepsinin yanında, sonuna kadar yer alacağız. Eksiğimiz olmuş olabilir. Bakın en son KCK davasında robokopların avukatlara karşı yaptığı saldırıda sitemizde bunu zorbalık olarak niteledik. O yetmez. Bizzat ben kaleme aldım. Önümüzdeki hafta içinde o heyetle ilgili olarak, HSYK'ya gerekli suç duyurusu ve şikayet yapılacak. O robokoplarla ilgili ayrıca iki tane suç duyurusu yapılacak'' şeklinde konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler