'Köşe yazarları ne kadar az yazarsa...'
'Köşe yazarları, siz ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur" diye konuşan Başbakan Erdoğan, "Geçmişte bir köşe yazarı haftada bir ya da iki yazı yazardı. Ama şimdi bunlar her gün bırak yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar. Şimdi ise yarım saatte anında sipariş hemen bir yazı. Bu hale geldi" dedi.
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, milletvekilleri, yurttaşlar ve İslam dünyasının Kurban Bayramı'nı kutlayarak başladı.
Kurban Bayramı'nın, Türkiye'de olduğu gibi İslam dünyasının tamamında yeni bir heyecanla, taptaze umutlarla idrak edildiğini ifede eden Erdoğan, şunları söyledi: ''Gerçekten bütün dünyaya ilham veren, kardeşlik, dostluk ve dayanışma manzaralarına şahit olduk. Kurban Bayramı bir kez daha göstermiştir ki Türkiye, 780 bin kilometrekare toprağıyla, 72 milyon vatandaşıyla bir bütündür, yek vücuttur, sarsılmaz bir kardeşlik iklimine sahiptir. İnanıyorum ki hepimizin gayretleriyle bu kardeşlik iklimi, bu dostluk ve dayanışma manzaraları güçlenerek, kalıcı hale gelecektir. Geçen zaman göstermiştir ki ülkemizde farklılıklar arasındaki önyargıların kırılmasına, farklı kesimler arasındaki mesafeleri giderecek bir toplumsal zeminin oluşmasına her şeyden daha ivedilikle ihtiyacımız var. Amacımız; hoşgörüyü, barışı, kaynaşmayı yeniden bu ülkenin belkemiği, omurgası haline getirmek, 'biz birlikte Türkiye'yiz' anlayışını daha da güçlendirmektir. Tarihte nasıl yaptıysak, tarih boyunca bu ülke nasıl adaletle, hukukla yönetildiyse, tarih boyunca nasıl ki bütün farklılıklar bu topraklarda barış içinde bir arada yaşadıysa, bunu nasıl başardıysak yine yaparız, yine başarırız. Milli mücadele sırasında nasıl kenetlendiysek, Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra millet olarak, nasıl seferberlik ruhuyla hareket ettiysek, bugün de aynı anlayışla ülkemizi kalkındırmak, milletimizi güçlendirmek için canla başla çalışmaya devam edeceğiz.''
Türkiye'nin yurtiçinde her alanda elde ettiği başarıların, Türkiye'nin dış politikada güçlendiği rollerin, bu durumun en büyük ispatı olduğunu anlatan Erdoğan, ''Cami, kilise ve havrayı yan yana, hoşgörü içinde yaşatan yüzlerce yıllık tarihi tecrübesi Türkiye'yi, çağımızın en büyük küresel barış projesi olan Medeniyetler İttifakı'nın sembol ülkesi haline getirmiştir'' dedi.
Kızılcahamam'daki iştira toplantısı
Erdoğan, geçen hafta Kızılcahamam'da geleneksel hale getirdikleri ''iştira toplantısı''nın 14'üncünü gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Erdoğan, bu toplantıda ülkenin ve milletin sorunlarının masaya yatırıldığını anlattı. Toplantıda, Hükümet ve parti olarak yürüttükleri ve gelecek dönem gündeme alacakları konuları değerlendirdiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi: ''Türkiye'nin dış politika vizyonundan, KÖYDES, BELDES projeleri kapsamında köylerimizin içme suyu projelerine, AB katılım sürecinden Alevi çalıştayına, Kıbrıs gibi Ermenistan gibi protokolü oluşmuş bu tür adımları, Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci gibi makro politikalarımızdan, tarım, ulaştırma, sağlık ve milli eğitim gibi mikro politikalara kadar geniş bir yelpazede değerlendirme, istişare etme fırsatını bulduk.
İlgili bakanlarımız bu konuda sunumlarını gerçekleştirirken, siz değerli milletvekili arkadaşlarım da zaten haberdar olduğunuz, yakinen takip ettiğiniz bu çalışmalar hakkında daha detaylı, daha teferruatlı ve bu müzakereye zenginlik, güç katacak fırsatlar hazırladınız. Bu istişare toplantımız vesilesiyle geçmişin muhasebesini yaptık. Milletimizle birlikte başlattığımız adalet ve kalkınma mücadelemizde, medeniyet yürüyüşümüzde, nereden nereye geldiğimizi, ne kadar mesafe aldığımızı görme imkanı bulduk. Açıkçası, yaptığımız bu muhasebe, yaptığımız öz eleştiriler, değerlendirmeler neticesinde bir kez daha yüzümüz ağardı, göğsümüz kabardı. İnanıyorum ki 7 yılda ortaya konulan her bir başarı, AK Parti'li olsun olmasın, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının göğsünü kabartmıştır. 7 yılda ortaya koyduğumuz emekler, yaptığımız reformlar, köylerimize varıncaya kadar en ücra köşelere ulaştığımız hizmetler, Türkiye'nin dört bir yanında 81 vilayetinde inşa ettiğimiz eserler büyük bir başarı tablosunun parçalarıdır.''
'Bu başarıları gölgelemek isteyen olabilir'
''Başkaları bu başarılarla onur duymaya bilir. Başkaları bu başarıları gölgelemek isteyebilir. Başkaları bu başarılardan rahatsız olabilir'' diyen Erdoğan, 7 yılda yaptıkları her hizmetle, ülkeye kazandırdıkları her eserle gurur duyduklarını söyledi. Erdoğan, ''Başkaları rahatsız olsa da bizler 133 bin yeni derslik, 11 bin kilometre duble yol inşa etmekten, 63 yeni üniversite kurmaktan, Cumhuriyet tarihinin en büyük toplu konut seferberliğini başlatmış olmaktan şeref duyuyoruz. Tıpkı paramızdan 6 sıfır atarak Türk lirasının itibarını yükseltirken, milli gelirimizi 2008 sonu itibariyle 742 milyar dolara yükseltirken, Türkiye'yi dünyanın 17. en büyük ekonomisi konumuna yükseltirken, yüzde 30'larda aldığımız enflasyonu yüzde 5'e çekerken ne duyduysak, hangi hazzı yaşadıysak, bütün başarılardan nasıl gurur duyduysak yine gurur duymaya devam ediyoruz'' diye konuştu.
'Kimsesizlerin kimsesi'
Kimsesizlerin kimsesi olmaktan, yoksula sahip çıkmaktan, yakacak kömürü bulunmayan, yiyecek ekmeği bulunmayan vatandaşlara umut kapısı olmaktan da gurur duyduklarını ve gayretlerini bu yönde devam ettireceklerini anlatan başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Aynı zamanda hem işçinin hem işverenin hem çiftçinin hem sanayicinin hem üreticinin hem tüketicinin hem esnafın hem memurun destekçisi olmakla, imtiyaz değil, adalet üretmekle gurur duyduk, gurur duyuyoruz. Başkaları bu ülkeyi 'üç yanı denizlerle, dört yanı düşmanlarla çevrili' diye tanımlarken, bizler komşularla problemlerimizi minimize etmekten, komşularla ticaretimizi hayallerin de ötesine taşımaktan gurur duyduk, gurur duyuyoruz. Statükoculuğa, hukuksuzluğa, yolsuzluğa, yasakçı anlayışlara prim vermediğimiz için gurur duyuyoruz ve bunu başarıyla sürdürdük, sürdürüyoruz. Değişimin, dönüşümün, yeniliğin, reformculuğun adresi olmaktan, ezberleri bozmaktan, dar kalıpları yıkmaktan, siyasete yeni bir itibar kazandırmaktan dolayı başımız diktir. Kifayetsiz, öz güvensiz, ufuksuz hükümetlerin başaramadıklarını başarmış olduğumuz için, güven ve istikrarı bu ülkede kalıcı hale getirdiğimiz için şeref duyduk, şeref duyuyoruz. Bir çok alanda sessiz devrimler gerçekleştirdik. Ekonomik alanda tarihi göstergelere ulaştık. Dış politikada, tarihinin en saygın, en aktif, en güvenilir konumuna ulaştık. Demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin standartlarını tek tek ele aldık ve hamdolsun onları yükselttik. Sosyal devlet alanında ilkleri başardık. Terörle, mafyayla, çetelerle mücadelede kararlılığımızı gösterdik. İşte bunlarla gurur duyduk, gurur duyuyoruz.''
İsviçre'deki minare yasağı
İsviçre'de hafta sonunda, Müslümanlara ait mabetlerdeki minarelerin yapımına yasak getiren bir referandum yapıldığını hatırlatan Erdoğan, ''Bu durum, Avrupa'da yükselen ırkçı ve aşırı milliyetçi dalgaların tezahür etmesi bakımından oldukça manidardır'' dedi.
Daha önce antisemitizmin insanlık suçu olduğunu söylerken, ''Antisemitizm ne kadar insanlık suçu ise islamafobiya da o denli insanlık suçudur'' dediklerini hatırlatan Erdoğan, Varşova'da bununla ilgili bir karar çıktığını, ancak o günden bugüne sağlıklı bir gelişmenin Müslümanlar açısından olmadığını söyledi.
''Bir zamanlar 'İslami Terör' ifadelerini kulandılar ki o yeni yeni gündemden düşmeye başladı, şimdi de böyle bir dalga esmeye başladı'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bakınız, inanç, düşünce ve bu tür özgürlükler insanın doğuşla birlikte kendisinin en doğal haklarıdır. Bunlar sonradan verilmez, bunlar doğuşla birlikte var olan haklarıdır, özgürlüğüdür. Şimdi dünyadaki bu yeni gelişme, maalesef sizin niçin şu ırktan doğduğunuzu veya şu inançla, şu düşünceyle doğduğunuzu sorgulayacak çağdışı, ilkel bir anlayışın tezahürüdür ve Batılı bir anlayışın tezahürüdür. Temenni ediyorum ki başta AB üyesi ülkeler, AİHM, ilgili merciler, -Bu konuda duyarlılıklarını ortaya koyan ülkeler var- hep birlikte duyarlılıklarını ortaya koysunlar ve dünyayı başta Avrupa olmak üzere böyle bir gerilime sevketmesinler. Medeniyetler İttifakının bir eşbaşkanı ve kurucusu olan ülkenin Başbakanı olarak bu yanlıştan bir an önce dönülmesinin gereğini hatırlatmak, bizim görevimiz. Bu şovenist yaklaşımların ortadan kalkması lazım. Dünya artık bu çağda bunları yaşayamaz, görmek de istemez.''
'Aklıselim ve sağduyu çağrısı yapıyorum'
İsviçre Adalet Bakanı'nın, gelen uluslararası tepkiler üzerine yasaklamanın Müslümanları değil, İslamcı köktenciliği hedeflediğini söylediğine işaret eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: ''Caminin minaresinin köktencilikle ne alakası var? Yani, O da şecaat arzederken sirkatin söylemiş. Bu ifadeyi kurmak, birbiriyle mütenasip iki ayrı yanlıştır. Tehlikelidir, kabul edilemez bir değerlendirmedir. İsviçre gibi güya demokrasinin beşiği sayılan, özgürlüklerin rahatça yaşanabildiği bir ülkede böyle bir referandum sadece İslam dünyasını değil, medeniyetler çatışması noktasında endişesi olan büyük bir kesimi de rahatsız etmiştir. Bu tür konular referanduma götürülemez. Yanlış buradadır. Ülkemizde de zaman zaman böyle bu tür konuları konuşanlar oluyor. Bu tür konular referanduma götürülmez. Bunlar doğuştan verilmiş, alınmış haklardır, bunu referanduma götüremezsiniz. Bakınız ben, cami, havra ve sinagogun yüzyıllarca aynı cadde üzerinde ahenk içinde varolabileceğini kanıtlamış olan bir medeniyeti temsil eden ülkenin Başbakanı ve Medeniyetler İttifakı Projesi'nin eşbaşkanı olarak bunları ifade ediyorum. Biz bir taraftan kalkıp da bu tür mabetleri devletin kasasından restore ederken, bunların kalkıp da bu adımları atması, anlaşılabilir bir şey değil. Bu topraklar farklı medeniyetlerin yüzyıllar boyunca nasıl hoşgörü, uyum ve ahenk içinde yaşayabildiğini ve yaşadığını kanıtlamıştır. Kaldı ki demokrasilerde referandumların da bir ölçüsü vardır. Her konuyu referanduma taşımak yanlıştır. Temel hak ve özgürlükler oylama konusu yapılamaz. Bir insanını insan hak ve hürriyetlerini, bir toplumun, bir halkın yaşam özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü kalkıp da referanduma sunamazsınız. Ne yazık ki İsviçre'de bu yapılmıştır, yanlış yapılmıştır. Ben bu kürsüden bir kez daha aklıselim ve sağduyu çağrısı yapıyorum.''
'Ben muhalefetten projeler beklerim'
Erdoğan, Türkiye'yi AB ile müzakere eden ülke konumuna yükseltmekle, medeniyetler ittifakının baş aktörü haline getirmekle, dünyanın dört bir yanında küresel barış için aktif görevler üstlenmekle, Türkiye'yi 48 yıl aradan sonra BM Güvenlik Konseyi üyesi yapmakla, dünyanın en büyük enerji projelerinin merkezine Türkiye'yi yerleştirmekle, bu ülkenin itibarını yükselttiklerine inandıklarını söyledi. ''Bunu göremeyenler yok mu? Var'' diyen Erdoğan, ''Gözleri var ama görmezler. Ne yazık ki birileri bu başarılardan rahatsızlık duydu ve duymaya da devam ediyor'' dedi. Erdoğan, bu kişilerin proje, hizmet, eser üretmeyen siyasete alıştıklarını belirterek, AKP'nin üretken siyasetinden rahatsızlık duyduklarını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, ''Ben muhalefetten proje beklerim. Var mı projeleri? Yok. Muhalefeti, beyaza kara demekle tanımlıyorlar, 'muhalefet budur' diyorlar. Muhalefet bu değil. Muhalefet, yanlışı gösterip doğruyu söylemektir. Eğer siz yanlışı gösteremiyor, doğruyu söyleyemiyorsunuz, görevinizi yapmıyorsunuz demektir, halkın nezdinde de itibarınız olmaz. Onun için de tarih boyunca muhalefette kalmaya mahkum olursunuz'' diye konuştu.
'AK Parti, gözyaşının dinmesini istiyor'
Muhalefetin, enflasyonda, Kıbrıs'ta, Kuzey Irak'ta, eğitimde, sağlıkta, dış politikada çözümsüzlüğe alıştığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: ''AK Parti'nin çözüm üreten siyasetinden rahatsızlık duyuyorlar. Terörde çözümsüzlüğü kabullenmişler. Terörizmi bu ülkeden izole etmek konusunda acizliklerini kabullenmişler, AK Parti'nin çözüm üreten siyasetinden rahatsızlık duyuyorlar, korkuyorlar. İşte bugünlerde de milletin talepleri doğrultusunda atılan demokratikleşme adımlarından, milletle devletin bütünleşme arzusundan, milletimizin kaynaşma muradından rahatsız oluyorlar, korkuyorlar. Korkakların en büyük paranoyası barıştır. Kifayetsizlerin en büyük çekincesi demokrasidir. Bağnazların, çapsızların, jakobenlerin en büyük kaygısı özgürlüklerin gelişmesidir. Çünkü onlar barışı, demokrasiyi, hukuku taviz olarak, tehdit, tehlike olarak algılarlar. Çünkü onlar, acıları, gözyaşlarını dindirmeyi, çığlıkları susturmayı; vatanperverlikten, milliyetçilikten, cumhuriyetçilikten ödün vermek sanırlar. Bu yüzden barışa düşmanlık besliyorlar, bu yüzden demokrasinin gelişmesinden rahatsızlık duyuyorlar, özgürlüklerin gelişmesini endişe ile karşılıyorlar. AK Parti, annelerin, babaların, insanımızın gözyaşının dinmesini istiyor. 'Öyleyse toprak tavizinde bulunacak, terörle pazarlık masasına oturacak, bölünmeye kapı açacak' diyorlar. Bu akıl almaz tezleri öne sürenlerin yardakçıları, milletimizin hassas değerlerini istismar ederek, karalama kampanyalarıyla alttan alta kin ve nefret duygularını tahrik ederek, AK Parti'nin öncülük ettiği milli birlik, kardeşlik ve barış sürecini provoke etmeye çalışıyorlar. Bu planlı haberlere, milletimizi galeyana getirmek maksadıyla yayımlanan bu türden sipariş haberlere kimse itibar etmesin.''
'Yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar'
Bir köşe yazarının, ''Siyasetçiler ne kadar az konuşursa ülke o kadar huzur bulur'' şeklindeki yazası bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ne kadar güzel... Ben de diyorum ki 'Siz köşe yazarları ne kadar az yazarsanız,ülke o kadar huzur bulur.' Geçmişte bir köşe yazarı haftada bir ya da iki kez yazardı. Ama şimdi her gün... Yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar, ne kabiliyetli insanlar. İş bu noktaya geldi. Bunların yaptıkları, açık bir tahrikten başka bir şey değil. Bu tezleri ileri sürenler millet, devlet, barış düşmanlarıdır. Bunlar çok partili hayata, serbest piyasa ekonomisine geçerken de Boğaziçi Köprüsü yapılırken de rahatsız oldular. Küresel sermayenin Türkiye'ye yatırım yapmasından, Türkiye'nin AB'ye katılımından ve Kıbrıs sorununun çözülmesinden de rahatsız oldular, bunlar budur. Şimdi 3. köprü yapılıyor yine rahatsız olmaya başladılar.''
'Dedikodu küçük insanların siyaset yönetimidir'
Başbakan Erdoğan, bu süreçte herkesin sözünü ölçerek ve tartarak söylemesi gerektiğini belirterek, ''Dedikodu küçük insanların siyaset yöntemidir. Vesvese ve vehimler üretmek korkakların siyasetidir'' dedi. Bu yöntemin, TBMM çatısı altında bulunan hiç bir salonda meşru yöntem olarak benimsenmemesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, milletin bu tahriklere alet olmayacağını bildirdi. ''Kimse AK Parti ile milletin arasına giremez'' diyen Başbakan Erdoğan, halkın kimin ne olduğunu çok iyi bildiğini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, kimsenin kendileriyle milliyetçilik ve cumhuriyetçilik yarışına giremeyeceğini ifade ederek, şöyle konuştu: ''Çünkü biz cumhurun içinden birer ferdiz ve cumhurun ta kendisiyiz. Kimse bizimle vatanperverlik yarışına giremez. Bunlar öyle bir vatanperverlik icat etmişler ki her şey soyut, lafta. Vatanseveriz diyorlar, icraatları yok. Bu vatan toprakları üzerinde bir tek dikili ağaçları, eserleri, hizmetleri yok. Kuru hamasetle milleti kandırmaya çalışıyorlar. Slogan milliyetçiliği yapıyorlar. Vatanın sizin çığırtkanlıklarınıza, nutuklarınıza, hamasetinize ihtiyacı yok. Vatanseverlik emek, çaba, fedakarlık, proje ister. Eskişehir'e hızlı tren yaptık, Hakkari'ye teknoloji sınıfları kurdum, hastaneler yaptım, Antalya'yı turizmde lider yaptım, İstanbul'u dünya ekonomisinin kalbi haline getirdim. Şimdi Trabzon, Edirne, Nevşehir, Konya, Kayseri, Diyarbakır, Hatay, Mersin için ne yapmalıyım diye düşünmektir, işte vatanseverlik budur.''
'Çapsız muhalefetten ülkeye fayda gelmez'
''Memleketin hangi meselesine yönelik bir çözüm öneriniz, projeniz var Allah aşkına'' diyen Erdoğan, şunları söyledi: ''Tembel muhalefetten, çapsız muhalefetten, kifayetsiz muhalefetten, vizyonsuz muhalefetten hiç bir ülkeye fayda gelmez, bu bir gerçektir. Demokrasinin gereği, iktidarın da muhalefetin de güçlü ve etkin olmasıdır. Bu ülkede on yıllarca iktidar sorunu yaşandı. Güçlü dirayetli, başarılı bir iktidar gelemedi. Türkiye, 7 yıldır da muhalefet sorunu yaşıyor. Hiç kimsenin Türkiye'yi eksik demokrasiye mahkum etme lüksü yoktur. 'Türk milliyetçisiyim' diyenler iktidara geldiklerinde Türk lirasının, Türkiye'nin itibarı için ne yapmışlar? Akşam yatmışlar bir sıfır, sabah kalkmışlar bir sıfır koymuşlar. Hani Türk lirasının değerini koruma? Böyle mi Türk milliyetçisisin? Gurbetçilerimizin sorunları ile ilgili ne yapmışlar? Bu sorularımızın hiç birine cevap alamadık. Kendilerine 'cumhuriyetçiğiz diyenler' iktidara geldiklerinde, cumhuriyetin kazanımlarına bir yenisini eklemişler mi? Bir tek eser kazandırmışlar mı? Sorarsan, 'Biz koalisyondaydık.' Sen zaten koalisyondan kurtulamayacaksın ki... Ancak girebilirsin, koalisyonla, kenarından, köşesinden.... Bu millet size tek başına iktidar vermez. Niye? Güvenmiyor da onun için.''
'Sosyal demokratım diyenlerin...'
''Sosyal demokratım'' diyenlerin, sosyal adalet ilkesinin kök salması ve özgürlükleri geliştirmek için ne yaptıklarını soran Başbakan Erdoğan, bunların hep özgürlüklerin önüne set çektiklerini söyledi. Erdoğan, bunların demokrasinin zayıflatılmasına hizmet ettiklerini belirtti. Başbakan Erdoğan, ''Bizi bu ülkeyi bölmekle suçlayan zevat, Sivas'ın ötesine gitmeye, siyaset yapmaya çekiniyor. Soruyorum; bundan daha büyük bölücülük olur mu? Niye çekiniyorsun, niye gitmiyorsun? Samimi söylüyorum. Oraya gitmek için pasaporta gerek yok ki... Dış politika yapmıyorsun ki... Niye gidip oradaki vatandaşınla kucaklaşmıyorsun? Bölge ve zümre siyaseti güderek, hizipçilik, kafatasçılık yaparak bu milleti birbirine düşman kılamazsınız, kılamayacaksınız'' diye konuştu.
Milletin birlik ve beraberliğinin çok sınandığını, ama bu milletin her seferinde bu sınavı geçtiğini dile getiren Erdoğan, ''1915'te bir uçta Çanakkale'de, bir uçta Sarıkamış'ta vurularak, donarak şehit olanlar aynı halktır. 1921'de Sakarya'da, 1922'de Dumlupınar'da bu ülkeyi düşmana dar edenler aynı halktır. O aziz şehitlerden biri de benim büyük dedemdir. 1915'te Sarıkamış'ta Allahuekber Dağlarında gözyaşları donarak şehit oldu. İşte onun için biz, şehitlerimizin anıldığı, İstiklal Marşımızı her okuduğumuzda gururla, onurla ama bir o kadar da yüreklerimiz sızlayarak okuyoruz. 'Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altında binlerce kefensiz yatanı, sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı, verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.' Bu satırlar bizim için hem anıttır hem de ağıttır'' ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, bu aziz şehitler sayesinde bu milletin yeniden dirildiğini, ülkenin küllerinden yeniden doğduğunu belirtti. Bu ülkenin birliğini hiç kimsenin sarsamayacağını vurgulayan Erdoğan, ''Onun için birliğimize, dirliğimize kimse kastedemez'' dedi.
Erdoğan'dan Baykal'a yanıt
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a yanıt verdi. Milletin, kimin hamaset ürettiğini, kimin eser ürettiğini yakından izlediğini kaydeden Erdoğan, kendilerini asıl rahatsız edenin, siyasetin kısır çekişmelere, kör bir nefretin içine sürüklenmiş olması olduğunu bildirdi.
''Bizi asıl rahatsız eden, siyasetin barışa erme aracı olarak değil de savaşı, çatışmayı körükleme aracı olarak görülmesidir'' diyen Erdoğan, şunları söyledi: ''Öyle bir kör muhalefet yapıyorlar ki 'AK Parti'ye muhalefet edeceğim' diye bu ülkenin tarihine, kaderine muhalefet ediyorlar. Annelerin evlat acılarına, parçalanmış, yaralanmış yerlere tuz basıyorlar. Yürüklerdeki yangını körüklüyorlar. Dersim için söylenen sözler nedeniyle bütün ülke infiale kapılıyor, kendi partisindeki insanlar hayrete düşüyorlar, 'bu sözler gerçek olamaz' diyorlar. Ama sözlerin sahibi çıkıyor, pişkinlikle, 'evet, yanlış anlamadınız. Dersim'de analar ağlamıştır, bugün de anaların ağlamasında bir sakınca yoktur' diyor. Bunları göğsünü gere gere söylüyor. Anamuhalefet lideri de kendi genel başkan yardımcısının sözleri karşısında şaşkına dönmüş, ne yapacağını bilmez halde, yine pervasızca AK Parti'ye saldırıyor. Ne söylediğini bilmez halde '60 yıl öncesinden medet umma, Alevilerden sana hayır yok, başka kapıya' diyor. Sayın Baykal; sen o kapının bekçisi misin? Yıllar önce Alevilere, CHP'nin kapısını kapatan sen değil miydin? CHP İstanbul İl Kongresinde, il başkanlığına desteklediğiniz, benim hemşehrimdir, Ahmet Güryüz Ketenci'yi seçtirince sevinç ve coşkuyla basına, 'İşte İstanbul İl Başkanlığına seçtiğimiz arkadaşımız; hem Türk, hem Sünnidir, Alevi değil' diye mutlulukla verdiğiniz beyanat unutulmadı, bunlar hep kayıtlarda var Sayın Baykal. Bir beyanatınızla hem Kürt kökenli, hem Alevi vatandaşları dışladınız. CHP'deki ikinci döneminizde bu unsurların temsilcilerini partinizden ihraç etmediniz mi, uzaklaştırmadınız mı, istifaya zorlamadınız mı? Bunları inkar etseniz bile, bunlar kayıtlara geçti. Sizin ne kadar hizipçi olduğunuz dillere destandır, iyi tanınırsınız, iyi bilinirsiniz.''
'Alevi kardeşlerimiz sizin arka bahçeniz değil'
Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in gerekli cevabı verdiğini, ''Aleviler sizin arka bahçeniz değil'' dediğini hatırlatan Erdoğan, ''Evet, Alevi kardeşlerimiz sizin arka bahçeniz değildir. Olmayacaktır da... Siyasi iradelerine sizin ipotek koyma hakkınız ve yetkiniz yoktur, olamaz. Siz, bölge partisi, siz hizip partisi oldukça, siz zümre partisi oldukça, insanları dinlerine, etnik kökenlerine, mezheplerine ve meşreplerine göre ayırmaya devam ettikçe, Türkiye'de hiçbir sosyal kesime hitap edemeyeceksiniz. Siz tarihinizle, milletinizle barışmadıkça bu halk sizi siyasetin dışına atacaktır, atıyor da'' diye konuştu.
Alevi çalıştaylarına işaret eden Erdoğan, ''Eğer Alevi vatandaşlarımın meselelerini önemsiyorsanız, bu konuda samimiyseniz, gelip bu konuda AK Parti'nin başlattığı demokratik açılım sürecine destek olun. Çünkü, onun içinde Alevi çalıştayları da var. Bak orada bu çalışmalar yapılıyor ve şu ana kadar çok büyük mesafeler katettik. İnşallah yakın bir zamanda çalıştaylarımız tamamlandıkça, çok daha büyük bir yol katetmiş olacağız. Ama anlaşılıyor ki ne CHP ne MHP bu konudaki çalışmaları dikkatle takip ediyorlar'' diye konuştu.
Erdoğan'dan Bahçeli'ye yanıt
Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yanıt verdi. Erdoğan, ''Yeni bir şey daha çıktı ortaya, benim hafıza kayıtlarımı okumakta da bu MHP'liler çok mahir olmuşlar. Yok dudak okuma varmış, dudak okumaktan bir şeyler çıkarmışlar filan... Bundan dolayı da ayrıca bir saldırma mekanizması. Çok garip şeyler öğreniyoruz. Yani siyasetin bize bu yönde hakikaten öğreticiliği çok çok farklı. Kendi kimlik veya kişiliklerini sanıyorum bizde görmek istiyorlar. Biz asla onların kimlik ve kişiliğinde olmadık, olmayacağız da. Bizim kitabımızda olmayan şeyleri, bizim ahlaki yapımızda olmayan şeyleri asla bize isnat edemezler. Buna hakları yoktur'' dedi.
Bahçeli'nin son grup toplantısında, Alevi vatandaşlara yönelik olarak atılması gereken adımları sıraladığını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Ama ne yazık ki sıraladığı öneriler, somut olmasına karşın hiçbiri yeni değil, hepsi zaten dönemimizde uygulamaya konulan ya da yürümekte olan çalışmalar. Sayın Bahçeli, Türkiye Alevilik Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin kurulması ve bunun devlet tarafından finanse edilmesi gerektiğini söylüyor. Sayın Bahçeli, Tunceli Üniversitesi bünyesinde Alevilik Araştırma ve Uygulama Merkezi resmen kurulmuştur. Devlet tarafından desteklenen, finanse edilen bir araştırma ve uygulama merkezi olarak kurulmuştur ve ilk yayınlarını da yapmaya başlamıştır. Ama tabii Tunceli'de ne olduğunu ne bittiğini Sayın Bahçeli bilmez ki... Hayatında Tunceli'den geçmemiş... Haritadaki yerini sorsanız onu da bilmez. Merkezin ilk yayını da büyük hacimli bir 'Kerbela Mersiyeler' isimli kitap olmuştur. Yine 2008 yılında Hacıbektaşı Veli Araştırma ve Uygulama Merkezi, Çorum Hitit Üniversitesinde kurulmuştur. Daha önce Türklük ve Hacıbektaşı Veli Araştırmaları Merkezi de bir zamanlar kendisinin de öğretim görevlisi olarak ders verdiği Gazi Üniversitesi bünyesinde zaten mevcuttu. O yüzden bunu çok iyi biliyor olması gerekir, bunları devlet finanse ediyor. Türkiye'de şu anda 3 saygın ve önemli üniversitemizde Alevilik ve Bektaşilik ile ilgili araştırma merkezi var. MEB'deki ders kitaplarında müfredatla ilgili, Alevilikle ilgili bazı adımların atılması gerektiğini söylüyor. Anladığım kadarıyla bundan da haberi yok. Şu anda okullarımızda okutulmakta olan ders kitaplarında, Alevilik ve Bektaşilik ile ilgili bölümler mevcut. Bu yapılırken, sadece Alevi vatandaşlarımızın çocukları Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde bunları öğrensinler diye değil, aynı zamanda Sünni vatandaşlarımızın çocukları da Aleviliği doğru öğrensinler diye yapılmıştır.''
Erdoğan, Bahçeli'nin, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapması gereken bazı faaliyetlerden söz ettiğini belirterek, Diyanet'in 14 ciltlik Alevilik ve Bektaşilik ile ilgili kitap yayınladığını, 7 cildi de yayın aşamasında olduğunu anlattı. Alevi vatandaşların kabul ettiği ve makbul gördüğü klasiklerin, Diyanet ve devlet tarafından finanse edilerek yayınlandığını ve bunun sürdüğünü kaydeden Erdoğan, ''Diyanet İşleri Başkanlığının faaliyetleri bunlarla da sınırlı değil. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı birçok ilimizde, camilerdeki imamlara Alevilikle ilgili hizmet içi kurs vermiştir. Onların da Aleviliği doğru öğrenmeleri ve anlatmaları... Sünni olan din adamlarına da Alevilikle ilgili dersler verilmiştir. Yurt dışından gelen istek üzerine her yıl Diyanet, Alevilik konusunda uzman olan birçok kimseye gri pasaport vererek, yurt dışındaki Alevi vatandaşlarımızın özel günlerinde, onlarla eğitim bilgilendirme çalışması yapmak üzere görevlendirmiştir. Bunlar Türkiye'de ilktir ve bunları biz gerçekleştirdik Sayın Bahçeli'' dedi.
Başbakan olarak farklı iftar sofralarına katıldığını, düzenlenen Muharrem iftarlarında yer aldığını, orada kendileriyle bir atmosfer oluşturmak istediğini ifade eden Erdoğan, birçok yerde Alevi vatandaşların düzenlediği programlarda Bakan ve milletvekilleri ile parti yöneticilerinin de bulunduğunu anlattı. Devlet Bakanı Faruk Çelik başkanlığında bugüne kadar geniş katılımlı 5 çalıştay yapıldığını, 2 çalıştay daha yapılacağını belirten Erdoğan, ''Bu konuda yapılması ve yapılmaması gereken, nihai çözüm anlamına gelen adımları da bu sayede netleştirmiş olacağız'' diye konuştu.
'Fizan'a kadar' tabiri
Erdoğan, iç politikada olduğu gibi dış politikada hızlı trafiğin devam ettiğine dikkati çekerek, Kasım ayında Türkiye'de ve bazı dış ülkelerde gerçekleştirdiği temaslar hakkında bilgi verdi. Libya ziyaretine değinen Erdoğan, şunları kaydetti: ''Memnuniyetle ve mutlulukla ifade edebilirim ki şu ana kadar yaptığım ziyaretlerin içinde müstesna ziyaretlerden biri oldu. Türkiye'ye karşı olan bakışlarını görmek, duyduklarımızın çok çok dışında bir ilgi ve alakaydı. Bu seyahatte vizeleri kaldırdık. Artık Türkiye ile Libya arasında vize yok. Türkçe'mizde bir yerin çok uzak olduğunu belirtmek için 'Fizan'a kadar' diye bir tabir vardır. Bu vizeyi kaldırmak suretiyle Fizan ile aramızdaki mesafeleri kaldırmış oluyoruz. Libya ile Türkiye arasındaki kardeşlik bağlarını daha da güçlendiriyoruz. Bu arada Fizan'da havaalanı inşaatını da bir Türk şirketi yapıyor. Böylece Fizan, sadece Türkiye'ye değil, tüm dünyaya yakınlaşıyor. Vizelerin kaldırılması, yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması da olmak üzere, Libya ile imzalanan bu 8 anlaşmayı, hazırlamakta olduğumuz yeni bazı anlaşmalar takip edecek.'' Erdoğan, 6 Aralık'ta ABD'ye ziyaret gerçekleştireceğini, ardından Meksika'ya geçeceğini bildirdi.
KEY ödemeleri
Türkiye'deki her haksızlığı gidermek ve mağduriyetleri ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yaptıklarını bildiren Erdoğan, ''Bizden önceki haksızlıkları da giderme gayreti içindeyiz. Bunlardan biri nemalar meselesiydi. 13,5 katrilyonu, bizden önceki iktidarların borçlanmış olduğu parayı biz ödedik. Ne yaptınız diyenlere cevaptır bu. Bizden önceki iktidarların hepsi buna dahildir. MHP'si, CHP'si de buna dahildir. Bu parayı biz ödedik. Benim işçimden, memurumdan bu parayı biz kesmedik, onlar kesti. Biz ana paraları ve faiziyle beraber, geldik, ödedik'' dedi.
Kendilerinden yıllar önceki haksızlıkları giderme gayreti içinde olduğunu anlatan Erdoğan, 11 Kasım 2009 itibariyle 5 milyon 397 bin hak sahibine 2.5 milyar Türk lirası civarında KEY ödemesi yaptıklarını, yapmaya devam ettiklerini anlattı. Ancak KEY'e hak kazandıklarını ileri sürenlere ilişkin işlemlerin, uygulamadaki sorunlar nedeniyle ilgili kurumlarca süresi içinde tamamlanamadığına dikkati çeken Erdoğan, bu nedenle bildirim sürelerini uzatan, sorunların giderilmesine ilişkin süreçleri yeniden tanımlanan, kayıtları deprem, sel ve yangın gibi sebeplerle zayi olan hak sahiplerinin, ödemelerden yararlanmasını sağlayan bir yasa tasarısı hazırladıklarını ve bunun bugün ilgili komisyonda görüşeceğini sözlerine ekledi.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt