"Laiklik Anayasa değişikliği ile değiştirilemez"

Anayasa Mahkemesi, CHP ve DSP’nin, üniversitelerde başörtüsüne serbestlik getiren 5735 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un birinci ve ikinci maddelerinin iptali veya yok hükmünde olduklarına karar verilmesi ve dava sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulması” istemiyle açtığı davada verdiği iptal kararının gerekçesinin yazımının tamamlandığı öğrenildi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.10.2008 - 08:23

Başörtüsüne serbestlik getiren 5735 sayılı kanunun durdurulması istemiyle açılan davada gerekçeli kararın imzalandığı, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve Sacit Adalı’nın karşı oy yazılarını yazmalarının ardından Resmi Gazete de yayımlanacağına dikkat çeken yetkililer, “Gerekçede, laiklik ilkesini irdeledik. Laikliğin bir anayasa değişikliği ile değiştirilemeyeceğine vurgu yaptık. FP ve RP hakkında verilen kapatma kararlarına atıfta bulunuldu. Anayasa Mahkemesi’nin daha önce iki ayrı davada verdiği kararların yanı sıra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlara da atıfta bulunuldu” görüşünü dile getirdiler. Gerekçeli kararda, Anaysa Mahkemesi’nin eski cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başvurusu üzerine, YÖK Yasası'na ek madde getiren 3511 sayılı yasanın "Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir" şeklindeki 2. maddesini Anayasa'ya aykırı bularak iptal ettiği düzenlemenin de yer alacağını belirten yetkililer, şunları ifade ettiler: “Gerekçeli kararda aynı zamanda kapatılan Fazilet Partisi ve Refah Partisi’ne ilişkin kararlara da atıfta bulunuldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Leyla Şahin’in başvurusu üzerine verdiği karara da değinildi. Anayasa değişikliğinin Cumhuriyet’in değiştirilemez ilkelerine karşı durumu da irdelendi.”

 

“Laik düzende din, devlet yönetimine egemen olamaz"

Anayasa Mahkemesi, 27 Aralık 1988 yılında 3511 sayılı yasayı iptal ederken şu görüşleri dile getirmişti: "Laik düzende özgün bir sosyal kurum olan din, devlet kuruluşuna ve yönetimine egemen olamaz. Devlete egemen ve etkin güç, dinsel kurallar ve gerekler değil, akıl ve bilimdir. Din, kendi alanında, vicdanlardaki yerinde, Tanrı-insan arasındaki inanış olgusudur. Kişinin iç-inanç dünyasının düzenleyicisi olan dinin, devlet işlerinde söz sahibi ve çağdaş değerlerle, hukukun yerine geçerek yasal düzenlemelerin kaynağı ve dayanağı olması düşünülemez.

İncelenen kural, kamu kuruluşlarından sayılan yükseköğretim kurumlarındaki bayanların giyimlerini düzenlerken, dinsel gereklere uygunluğu nasıl olursa olsun, başörtüsü kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlik tanımakla, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırmak suretiyle lâiklik ilkesine aykırılık oluşturmuştur. Dinsel kurallardan arındırılmış, akla ve bilime dayanan, dinsel inancı kişilerin vicdanlarına bırakan lâik devlette, hukuk düzeninin dinsel gereklerle sağlanıp sürdürülmesi benimsenemez. Lâik devlet ancak, yurttaşların din ve vicdan özgürlüğünü sağlayıcı ve koruyucu önlemleri alır, bu konulardaki hak ve özgürlükleri güvenceye bağlar. Dinsel eğitim bile lâik devlet anlayışına uygun biçimde yapılır. Tüm devlet kuruluşlarında ve işlemlerinde olduğu gibi öğretim ve eğitimin her düzeyinde lâiklik ilkesine özenle uyulur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu bu gereğin belgesidir. Lâiklik ilkesine uygun çalışmalar yapmakla yükümlü üniversitelerde bu çalışmalara katılacakların, hangi statüde olurlarsa olsunlar, dinsel gereklere göre biçimlendirilmemelidir.

.... dava konusu maddenin lâik hukuk düzenine aykırılığı belirgindir. Lâik hukuk düzeni, lâik eğitim-öğretim ve lâik yönetim birbirinden ayrı düşünülemez. Lâik eğitimde dinsel inançlara göre hiçbir ayrım gözetilemez..

Lâiklik bir bütündür. Özellikle eğitim-öğretim alanında lâikliğe bağlılık ve saygı, ulusun geleceği açısından da üzerinde önemle durulacak bir konudur. Siyasal alanda dinsel çabalar, dinsel geleneklere uygunluğu aranan düzenlemeler, eylem ve işlemler ne kadar geçersizse, öğretim ve eğitim alanında da din buyruklarıyla ilişki kurulamaz. Demokrasinin güvencesini ve Cumhuriyetin özgün niteliğini oluşturan bu ilkenin büyük bir duyarlık ve özenle korunması Anayasa gereğidir. Dersliklerde ve ilgili yerlerde dinsel inançları simgeleyen belirtilerden uzak kalınması zorunluluğu nedeniyle yükseköğrenim kurumlarında dinsel gereğe bağlanan başörtüleri lâik bilim ortamıyla bağdaştınlamaz.

Lâikliğin, Türk Devrimi'nin, Cumhuriyetin özü ve ulusal yaşamın temeli olduğu bir gerçektir. "Dinsel inanç gereği" sözcükleri kullanılmasa da Cumhuriyetin niteliklerine yönelik, bu amaç ve anlamdaki dinsel kaynaklı düzenlemelerle girişimler Anayasa karşısında geçerli olamaz. Özgürlükler Anayasa ile sınırlıdır. Anayasa'daki lâiklik ilkesine ve lâik eğitim kuralına karşı eylemlerin demokratik bir hak olduğu savunulamaz. Anayasal ayrıcalığa sahip lâiklik ilkesi; demokrasiye aykırı olmadığı gibi tüm hak ve özgürlüklerin de bu ilke temel alınarak değerlendirilmesi zorunludur."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler