Mayınlı Alanlar...
Söz konusu araziler 1950’li yıllardan başlayarak Türkiye’nin güvenliği ve kaçakçılığın önlenmesi için mayınlanmış olan ve Suriye sınırında bulunan yaklaşık 800 km uzunluğundaki arazilerdir.
1.3.1999 tarihinde yürürlüğe giren ve kısaca Ottowa sözleşmesi olarak bilinen mayınların imhasıyla ilgili sözleşmeye ülkemizin katılımı TBMM tarafından 12.3.2003 tarih 4824 sayılı yasayla uygun bulundu. Türkiye, onayladığı sözleşme gereği mayın temizleme işini 2014 yılına kadar bitirmek zorunda olduğundan bu sözleşme gereğince yürütülmesi gereken mayın temizleme faaliyetlerinin esas ve usullerinin belirlenmesi için yasal düzenleme ihtiyacı hükümeti harekete geçirdi.
Bu konuda çıkartılmış bulunan Bakanlar Kurulu Kararnamesi yargı önüne götürüldüğünde Danıştay, “Maliye Bakanlığı’nca yapılan mayın temizleme ve tarımsal kullanma hakkının birlikte ihale edilmesi halinde ihtiyaçların en iyi şekilde ve uygun şartlarla karşılandığından söz edilemeyeceği ve iki ihtiyacın bir ihale ile karşılanmasının hukuken ve işin niteliği icabı mümkün bulunmaması nedenleriyle” kararnameyi hukuka aykırı buldu.
‘44 yıl’ tartışmaların merkezinde
Bunun üzerine 25 Şubat 2008’de TBMM’ye sunulması kararlaştırılan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı kamuoyunda büyük tartışmalara yol açtı. İhaleyi alacağı söylenen şirketin ülkesiyle tasarının 3. maddesinde yer alan, taşınmazların temizleme karşılığı tarımsal faaliyetlerde kullanılmasına ilişkin tahmini ihale süresinin “44 yıl”lık üst sınırı tartışmaların merkezinde yer aldı. Bu toprakların organik tarım maksadıyla çokuluslu şirketlere ihaleye verilmesi yerine topraksız köylüye dağıtılması ise ayrı bir tartışmanın konusu oldu ve bu tartışmalar arasında yasanın TBMM’de görüşülmesi ertelendi, sonra görüşmeler yeniden başladı. Üzerinde bu kadar tartışma doğan arazilerin hukuksal durumu nedir?
Söz konusu araziler 1950’li yıllardan başlayarak, Türkiye’nin güvenliği ve kaçakçılığın önlenmesi için mayınlanmış olan ve Suriye sınırında bulunan yaklaşık 800 km uzunluğundaki arazilerdir. Devlet bu araziyi geçmişte çiftçilerden kamulaştırarak almış ve mayınlayarak memnu mıntıka haline getirmiştir. Çiftçilerden kamulaştırılan ve 50 yıl sonra kamulaştırma için gösterilen ihtiyacın ortadan kalktığı devletçe kabul edilen bu arazilerin akıbeti ne olacaktır?
Konuyu düzenleyen 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın 22. maddesinde şu hüküm yer almaktadır: “Kamulaştırmanın ve bedelinin kesinleşmesinden sonra taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması halinde, keyfiyet idarece mal sahibi veya mirasçılarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre duyurulur. Bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçıları, aldığı kamulaştırma bedelini üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir.”31.8.1956 tarih 6830 sayılı eski istimlak kanununda da aynı hüküm vardır.
‘Tarımsal amaçlı kullanılması’
TBMM’de görüşülen tasarıya göre “Bu kanunun amacı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırında bulunan mayın ile patlamamış mühimmatın temizlenmesi, imha edilmesi ve bu suretle elde edilecek arazilerin tarımsal amaçlı kullanılması işlemlerine ilişkin esas usulleri düzenlemektir.” Bir başka deyişle tasarıya göre amaç, mayınları temizlenecek olan bu arazilerin “tarımsal amaçlı kullanılması”dır.
1110 sayılı Askeri Memnu Mıntıkalar Kanunu’na (daha sonra 2565 sayılı yasa) göre çiftçilerden kamulaştırılan bu arazilerin hukuki statü bakımından 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’na tabi olduğu tartışmasızdır. Buna göre taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması halinde İdare, “..keyfiyeti mal sahibi veya mirasçılarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre duyurur. Bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçıları, aldığı kamulaştırma bedelini üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir.” Tasarının 1. maddesinde belirtilen amacın (=arazilerin tarımsal amaçlı kullanılması) kamulaştırma amacıyla ya da kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsis kavramıyla herhangi bir ilgisi bulunmadığına göre tasarının Kamulaştırma Yasası’nın 22. maddesiyle karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.
Çiftçilerin mülkiyet hakları
Yargıtay bu maddeyle ilgili içtihatlarında “kamulaştırılan taşınmaz malın geri verilmesi idarenin takdirine bağlıdır. Mal sahibinin idareyi zorlamaya hakkı yoktur” görüşüne varmıştır*. Yasa maddesindeki “duyurulur” şeklindeki emredici ifadenin “idarenin takdiridir” şeklinde nasıl yorumlanabildiği ayrı bir konudur. Çünkü 22. maddede İdare’ye tebliğ mecburiyeti; mülk sahibine kabul edip etmeme konusunda takdir yetkisi tanınmıştır. Bu nedenle gerek kamulaştırmaların yapıldığı tarihte ve gerekse halen yürürlükte bulunan anayasalarımızdaki mülkiyet ve kamulaştırma (1924 AY m.71, 74) (1961 AY m. 36, 38) (1982 AY m. 35, 46) ile hükümler göz önüne alındığında, arazileri memnu mıntıkaya dahil edilip kamulaştırılan çiftçilerin mülkiyet hakkına dayanarak arazilerinin peşine düşecekleri rahatlıkla söylenebilir. İç hukukun 22. maddenin açık hükmünü mülkiyet hakkı sahiplerinin aleyhine yorumlaması halinde 1982 Anayasası’nın 90. maddesinde yapılan değişikliğe göre uygulanacak olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 No’lu protokolünün mülkiyetin korunmasıyla ilgili maddesinin mülkiyet hakkı sahiplerinin yanında olacağı son derece açıktır.
* Sözgelimi, (5.HD 17.10.1989 tarih 1989/152 E. 1989/20241 K).
Av. Müslüm Akalın Şanlıurfa Barosu
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?