Mecbur Kalmak
...Yaşamak için doğal ihtiyaçlarımızı karşılamak zorundayız, yemek, içmek, barınmak gibi; başka çaremiz yoktur, bunları yapmak zorundayız.
Ama biz sanki sosyal hayatımızda yaptığımız çoğu şeyleri mecbur kaldığımız için yapıyoruz gibi. Toplumumuzda genel bir mutsuzluk hâkim. Sanki herkes yaptıklarını mecbur kaldığı için yapıyormuş gibi. Sanki tecavüzcüsüyle evlendirilen kız durumundayız. Çünkü kızın ve ailenin namusu ancak evlenerek kurtulacaktır; düşünebiliyor musunuz o kızın durumunu? Topluma hâkim olan tam da bu psikolojik hava. Mecbur kalmak, çaresizliğin ürünüdür, ya da öyle olduğunu kabul etmenin.
İnsanların kendilerini yanlış şeyleri yaparken de mecbur görmeleri, bile bile yapmaları nasıl bir çaresizliğin ve psikolojinin ürünüdür? Kendimden bir örnek vermek istiyorum. Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde kamu mallarının özelleştirilmesine kesinlikle karşıyım. Kalkınmanın ancak kamu öncülüğünde ve yönlendirmesinde olabileceğine inandığım halde, çocukluğumda, gençliğimde benim bilgilenmemde en çok katkısı olan TRT’nin özelleştirilmesini istiyorum. Kamuya ait olan, giderleri devlet bütçesinden karşılanan, ama; hükümetin borazanlığını yapan, yaklaşık on bin kişinin çalıştığı bu kurumun kurtulması gerekiyor. Bana göre ülkenin geleceğine zarar veriyor. İnsanlarımızı kötü etkiliyor. Ve devlet bütçesine büyük yük getiriyor. En son bir Cumhuriyet düşmanına elli bin lira maaş verdiği söylentileri çıktı, kimseden de itiraz geldiğini duymadım. Bir de Türkiye’de resmen elli bin lira maaş alan hiç kimseyi duymadım.
Ülke kaynakları bilerek birilerine hem de nakden peşkeş çekilmesin diye özelleştirilmesini istiyorum. Burada asıl amaç, kamu mallarını, kimse çıkarları için kullanmasın, kamu malları, kamunun çıkarları dışında kullanılmasın. Bilmem hangi siyasinin karısının özel kalem müdürü, özel şoförü, koruması olmasın. Siyaset gönüllü yapılan bir iştir, korkuyorsa yapmasın, kimsenin zorladığı yok.
Mecbur kaldığı için mi siyasete girmiş bunlar? Bu bir sevgi işidir, “ekmek elden su gölden” yaşamak için politikaya girilmez. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir lüks yoktur. Geçenlerde Bülent Arınç “başkasına helal bize niye haram” olsun diyordu. Bizden öncekiler de kamu kaynaklarını kullandı, yakınlarını ihya etti, biz yapınca haram mı oluyor, diyor. Arınç bunu anayasa değişikliği için söylemiş, ama ben mevcudun fotoğrafına baktığım için yapılan olumsuzlukları kapsama alanına aldım. Her konuda dini ölçü alarak konuştukları için, yapılan kamu çıkarına aykırı olan şeylere neden dini yorum getirmiyorlar acaba?
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!