Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'dan 'dolar' açıklaması
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, para politikası tedbirlerinin "büyük ölçüde hedeflenen sonuçları verdiğini" belirterek, "gerekirse" ek parasal sıkılaştırma yapabilecekleri uyarısında bulundu.
Denizli Sanayici, Tüccar ve İşadamları Platformu'nun toplantısında bir konuşma yapan Çetinkaya, "Önümüzdeki dönemde, enflasyonu etkileyen faktörleri ve fiyatlama davranışlarını yakından takip ederek gerekirse ilave parasal sıkılaştırma yapabileceğimizi ifade etmek istiyorum. Orta vadede ise fiyat istikrarı odaklı bir parasal duruş ve yapısal alanlardaki adımların katkısıyla hedefe doğru kademeli olarak ilerleyeceğimize olan güvenimiz tamdır" dedi.
"Fiyat istikrarına odaklı duruşumuzu koruyoruz"
Önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetteki "ılımlı toparlanma eğiliminin sürmesini" beklediklerini belirten Çetinkaya, "Bu süreçte, Merkez Bankası olarak fiyat istikrarına odaklı duruşumuzu koruyoruz. Ayrıca, finansal piyasaların etkin çalışmasını yakından gözlüyoruz. Bu çerçevede, Ocak ayında döviz kuru piyasasındaki aşırı hareketlerin fiyat istikrarı üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamak amacıyla güçlü bir parasal sıkılaştırmaya gittik" dedi ve ekledi:
"Atılan adımlar döviz kurunda ortaya çıkan iktisadi temellerden sapma ve sağlıksız fiyat oluşumları karşısında sorunun odağına yönelik bir tedbir paketi olarak şekillendirildi. Art arda yaşanan farklı nitelikteki şoklar makroekonomik ödünleşimleri azami ölçüde dikkate alan bir politika tasarımını gerektiriyor. Şokların etkisiyle bir yandan iktisadi faaliyette kayda değer bir yavaşlama ortaya çıkarken diğer yandan yakın dönemde döviz kurundaki değer kaybından kaynaklanan enflasyonist baskılar ve orta vadeli görünümde bozulma riski gözlendi. Bu çerçevede, politika adımlarını tasarlarken finansal koşullar üzerinde ilave sıkılık oluşturmadan döviz kurundan gelen maliyet yönlü enflasyon baskılarını hafifletmeyi hedefledik."
"Sıkılaştırma öncesi döneme kıyasla belirgin bir farklılaşma gözlenmedi"
Sözlerini, "Alınan tedbirlerin etkisi tam olarak planladığımız yönde gerçekleşti" diye sürdüren Çetinkaya, "Ocak ayındaki adımlarımızın ardından döviz kuru oynaklığının ciddi anlamda azaldığını gördük. Kuşkusuz, piyasalardaki haber akışına bağlı olarak zaman zaman dalgalanmalar olması doğaldır; burada önemli olan alınan önlemlerin riskleri dengelemesi ve trendi olumlu yöne çevirmesidir" dedi ve şöyle açıkladı:
"Öte yandan, bugün itibarıyla finansal koşullar dikkate alındığında sıkılaştırma öncesi döneme kıyasla belirgin bir farklılaşma gözlenmediğini söyleyebiliriz. Sonuç olarak, para politikası tedbirlerinin büyük ölçüde hedeflenen sonuçları verdiğini ifade etmek mümkün. Yılın ilk iki ayında açıklanan enflasyon rakamları öngördüğümüz çerçeveden önemli bir sapma olmadığına işaret ediyor. Attığımız adımların katkısıyla, bu yıl için Ocak Enflasyon Raporunda ifade ettiğimiz tahmin patikasında belirgin bir farklılaşma beklemiyoruz. Yılın ikinci yarısında döviz kurunun gecikmeli yansımaları ve yönetilen fiyatlardan kaynaklanan baz etkileri azaldıkça, sıkı duruşun da katkısıyla, enflasyon daha makul seviyelere inecektir. İç talebin ılımlı seyrinin fiyatlama davranışları üzerindeki etkisi önemli olacaktır. Diğer taraftan, para ve maliye politikaları arasındaki artan eşgüdümün de enflasyondaki düşüş sürecini desteklemesi beklenmektedir. Önümüzdeki dönemde, enflasyonu etkileyen faktörleri ve fiyatlama davranışlarını yakından takip ederek gerekirse ilave parasal sıkılaştırma yapabileceğimizi ifade etmek istiyorum. Orta vadede ise fiyat istikrarı odaklı bir parasal duruş ve yapısal alanlardaki adımların katkısıyla hedefe doğru kademeli olarak ilerleyeceğimize olan güvenimiz tamdır."
"Paydaşların sürece katkıda bulunması büyük önem taşıyor"
Sözlerini, "Amacımız enflasyonun istikrarlı olarak düşük düzeylerde kalmasıdır; para politikası bu doğrultuda şekillenmektedir" diye sürdüren Çetinkaya, "Bununla birlikte, farklı politika yaklaşımları çerçevesinde edinilen geçmiş tecrübeler, kalıcı çözüm için enflasyonla mücadelenin bütüncül bir çaba ve yapısal bir yaklaşımla desteklenmesi gerektiğine işaret ediyor" dedi ve ekledi:
"Ödünleşimlerin asgari düzeyde tutularak kalıcı sonuçlar elde edilmesi bakımından ekonomideki ilgili kurumların ve paydaşların sürece katkıda bulunması büyük önem taşıyor. Ortak çaba ve bütüncül yaklaşım stratejisi anlamında Gıda Komitesi çalışmaları değerli bir örnek teşkil ediyor. Gıda Komitesi’nin amacı gıda piyasasında arz ve fiyat oluşumunu etkileyen temel faktörleri yakından izleyerek fiyat istikrarını destekleyici ve enflasyondaki öngörülebilirliği artırıcı tedbir önerileri geliştirmek ve uygulamaya koymak olarak özetlenebilir. Bugüne kadarki çalışmalardan önemli kazanımlar elde edildi. Gıda enflasyonuna ve gıda fiyatlarının genel enflasyon üzerindeki etkilerine ilişkin kamuoyunun her kesiminde yüksek bir farkındalık oluşturuldu. Paydaşlar arasında çözüm odaklı bir işbirliği süreci gelişti ve Komite çalışmaları meyvelerini vermeye başladı. Atılan adımların olumlu etkilerinin giderek daha belirgin şekilde hissedilmesini beklemekteyiz.
Önümüzdeki dönemde Gıda Komitesi’nde sergilenen ortak kurumsal çabanın fiyat istikrarıyla ilişkili diğer yapısal alanlarda genişletilerek hayata geçirilmesi için gerekli adımları atacağız."
Reel sektörün yabancı para cinsinden borçluluğu
Reel sektörün "yabancı para cinsinden borçluluğuna" ilişkin çalışmaları da ilerleme sağlanabilecek yapısal alanlar bağlamında değerlendirdiklerinin altını çizen Çetinkaya, "Ekonomimizin küresel koşullardaki dalgalanmalara karşı duyarlılığını azaltmak açısından basiretli borçlanma ve etkin risk yönetiminin teşvik edilmesi önem taşıyor" dedi ve ekledi:
"Ülkemizde reel sektörün borçluluğu benzer ülkelerle kıyaslandığında yüksek olmamasına rağmen, zaman zaman yaşanan kur dalgalanmaları karşısında reel sektörün kısa vadede bilanço akımlarını yönetme ihtiyacı risk algısını etkileyebiliyor. Veriler ve geçmiş dönem tecrübeleri bu alandaki risklerin yönetilebilir olduğuna işaret etmekte. Özellikle reel sektörün yabancı para kredi borcunun vadesinin uzun olması riskleri sınırlayan temel unsur olarak öne çıkıyor. Son verilere göre yabancı para kredi borcunun ortalama vadesi yaklaşık 4.5 yıl ve giderek uzamaya devam ediyor. Kısa vadeli pozisyona bakıldığında ise yabancı para varlıkların yabancı para yükümlülükleri büyük ölçüde karşıladığı görülüyor. Bu faktörler firmalarımızın nakit akışlarının döviz kuru dalgalanmalarından daha az etkilenmesini sağlıyor."
"Cari açıkta gözlenen artışın önümüzdeki aylarda tersine dönecek"
Merkez Bankası olarak, reel sektör dinamiklerini daha iyi anlama gayreti içinde olmaya devam edeceklerini de vurgulayan Çetinkaya, "Bu etkileşimi fiyat istikrarına kalıcı olarak ulaşma konusunda izlediğimiz stratejinin önemli bir bileşeni olarak değerlendiriyoruz" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son yıllarda farklı nitelikteki şoklar karşısında ülkemiz ekonomisi önemli bir dayanıklılık göstermiştir. 2016 yılının üçüncü çeyreğinde yaşanan daralma kalıcı olmamış ve ekonomi tekrar ılımlı bir toparlanma eğilimine girmiştir. Aynı şekilde, yakın dönemde enflasyonda ve cari açıkta gözlenen artışın önümüzdeki aylarda tersine döneceği öngörülmektedir. Merkez Bankası ve kamu otoritelerinin koordineli ve güçlü politika tepkisi ile reel sektörümüzün dinamizm ve esnekliği bu dayanıklılığın temel bileşenlerini oluşturmaktadır. Küresel ölçekte öngörülebilirliğin düşük olduğu bir dönemden geçerken bize düşen en önemli görev, ana odağı koruyarak temel hedefler doğrultusunda ilerlemektir. Ekonomide eşgüdüm halinde uygulanan politikalar yapısal düzenlemelerle desteklendiği takdirde dayanıklılığımız daha da artacaktır. Şartlar ne olursa olsun, iktisadi temelleri sağlamlaştırma yönünde adımlara devam edildiği sürece dışsal faktörlerin etkisi geçici kalacaktır."
"Fiyat istikrarına odaklı duruşumuzu koruyoruz"
Önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetteki "ılımlı toparlanma eğiliminin sürmesini" beklediklerini belirten Çetinkaya, "Bu süreçte, Merkez Bankası olarak fiyat istikrarına odaklı duruşumuzu koruyoruz. Ayrıca, finansal piyasaların etkin çalışmasını yakından gözlüyoruz. Bu çerçevede, Ocak ayında döviz kuru piyasasındaki aşırı hareketlerin fiyat istikrarı üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamak amacıyla güçlü bir parasal sıkılaştırmaya gittik" dedi ve ekledi:
"Atılan adımlar döviz kurunda ortaya çıkan iktisadi temellerden sapma ve sağlıksız fiyat oluşumları karşısında sorunun odağına yönelik bir tedbir paketi olarak şekillendirildi. Art arda yaşanan farklı nitelikteki şoklar makroekonomik ödünleşimleri azami ölçüde dikkate alan bir politika tasarımını gerektiriyor. Şokların etkisiyle bir yandan iktisadi faaliyette kayda değer bir yavaşlama ortaya çıkarken diğer yandan yakın dönemde döviz kurundaki değer kaybından kaynaklanan enflasyonist baskılar ve orta vadeli görünümde bozulma riski gözlendi. Bu çerçevede, politika adımlarını tasarlarken finansal koşullar üzerinde ilave sıkılık oluşturmadan döviz kurundan gelen maliyet yönlü enflasyon baskılarını hafifletmeyi hedefledik."
"Sıkılaştırma öncesi döneme kıyasla belirgin bir farklılaşma gözlenmedi"
Sözlerini, "Alınan tedbirlerin etkisi tam olarak planladığımız yönde gerçekleşti" diye sürdüren Çetinkaya, "Ocak ayındaki adımlarımızın ardından döviz kuru oynaklığının ciddi anlamda azaldığını gördük. Kuşkusuz, piyasalardaki haber akışına bağlı olarak zaman zaman dalgalanmalar olması doğaldır; burada önemli olan alınan önlemlerin riskleri dengelemesi ve trendi olumlu yöne çevirmesidir" dedi ve şöyle açıkladı:
"Öte yandan, bugün itibarıyla finansal koşullar dikkate alındığında sıkılaştırma öncesi döneme kıyasla belirgin bir farklılaşma gözlenmediğini söyleyebiliriz. Sonuç olarak, para politikası tedbirlerinin büyük ölçüde hedeflenen sonuçları verdiğini ifade etmek mümkün. Yılın ilk iki ayında açıklanan enflasyon rakamları öngördüğümüz çerçeveden önemli bir sapma olmadığına işaret ediyor. Attığımız adımların katkısıyla, bu yıl için Ocak Enflasyon Raporunda ifade ettiğimiz tahmin patikasında belirgin bir farklılaşma beklemiyoruz. Yılın ikinci yarısında döviz kurunun gecikmeli yansımaları ve yönetilen fiyatlardan kaynaklanan baz etkileri azaldıkça, sıkı duruşun da katkısıyla, enflasyon daha makul seviyelere inecektir. İç talebin ılımlı seyrinin fiyatlama davranışları üzerindeki etkisi önemli olacaktır. Diğer taraftan, para ve maliye politikaları arasındaki artan eşgüdümün de enflasyondaki düşüş sürecini desteklemesi beklenmektedir. Önümüzdeki dönemde, enflasyonu etkileyen faktörleri ve fiyatlama davranışlarını yakından takip ederek gerekirse ilave parasal sıkılaştırma yapabileceğimizi ifade etmek istiyorum. Orta vadede ise fiyat istikrarı odaklı bir parasal duruş ve yapısal alanlardaki adımların katkısıyla hedefe doğru kademeli olarak ilerleyeceğimize olan güvenimiz tamdır."
"Paydaşların sürece katkıda bulunması büyük önem taşıyor"
Sözlerini, "Amacımız enflasyonun istikrarlı olarak düşük düzeylerde kalmasıdır; para politikası bu doğrultuda şekillenmektedir" diye sürdüren Çetinkaya, "Bununla birlikte, farklı politika yaklaşımları çerçevesinde edinilen geçmiş tecrübeler, kalıcı çözüm için enflasyonla mücadelenin bütüncül bir çaba ve yapısal bir yaklaşımla desteklenmesi gerektiğine işaret ediyor" dedi ve ekledi:
"Ödünleşimlerin asgari düzeyde tutularak kalıcı sonuçlar elde edilmesi bakımından ekonomideki ilgili kurumların ve paydaşların sürece katkıda bulunması büyük önem taşıyor. Ortak çaba ve bütüncül yaklaşım stratejisi anlamında Gıda Komitesi çalışmaları değerli bir örnek teşkil ediyor. Gıda Komitesi’nin amacı gıda piyasasında arz ve fiyat oluşumunu etkileyen temel faktörleri yakından izleyerek fiyat istikrarını destekleyici ve enflasyondaki öngörülebilirliği artırıcı tedbir önerileri geliştirmek ve uygulamaya koymak olarak özetlenebilir. Bugüne kadarki çalışmalardan önemli kazanımlar elde edildi. Gıda enflasyonuna ve gıda fiyatlarının genel enflasyon üzerindeki etkilerine ilişkin kamuoyunun her kesiminde yüksek bir farkındalık oluşturuldu. Paydaşlar arasında çözüm odaklı bir işbirliği süreci gelişti ve Komite çalışmaları meyvelerini vermeye başladı. Atılan adımların olumlu etkilerinin giderek daha belirgin şekilde hissedilmesini beklemekteyiz.
Önümüzdeki dönemde Gıda Komitesi’nde sergilenen ortak kurumsal çabanın fiyat istikrarıyla ilişkili diğer yapısal alanlarda genişletilerek hayata geçirilmesi için gerekli adımları atacağız."
Reel sektörün yabancı para cinsinden borçluluğu
Reel sektörün "yabancı para cinsinden borçluluğuna" ilişkin çalışmaları da ilerleme sağlanabilecek yapısal alanlar bağlamında değerlendirdiklerinin altını çizen Çetinkaya, "Ekonomimizin küresel koşullardaki dalgalanmalara karşı duyarlılığını azaltmak açısından basiretli borçlanma ve etkin risk yönetiminin teşvik edilmesi önem taşıyor" dedi ve ekledi:
"Ülkemizde reel sektörün borçluluğu benzer ülkelerle kıyaslandığında yüksek olmamasına rağmen, zaman zaman yaşanan kur dalgalanmaları karşısında reel sektörün kısa vadede bilanço akımlarını yönetme ihtiyacı risk algısını etkileyebiliyor. Veriler ve geçmiş dönem tecrübeleri bu alandaki risklerin yönetilebilir olduğuna işaret etmekte. Özellikle reel sektörün yabancı para kredi borcunun vadesinin uzun olması riskleri sınırlayan temel unsur olarak öne çıkıyor. Son verilere göre yabancı para kredi borcunun ortalama vadesi yaklaşık 4.5 yıl ve giderek uzamaya devam ediyor. Kısa vadeli pozisyona bakıldığında ise yabancı para varlıkların yabancı para yükümlülükleri büyük ölçüde karşıladığı görülüyor. Bu faktörler firmalarımızın nakit akışlarının döviz kuru dalgalanmalarından daha az etkilenmesini sağlıyor."
"Cari açıkta gözlenen artışın önümüzdeki aylarda tersine dönecek"
Merkez Bankası olarak, reel sektör dinamiklerini daha iyi anlama gayreti içinde olmaya devam edeceklerini de vurgulayan Çetinkaya, "Bu etkileşimi fiyat istikrarına kalıcı olarak ulaşma konusunda izlediğimiz stratejinin önemli bir bileşeni olarak değerlendiriyoruz" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son yıllarda farklı nitelikteki şoklar karşısında ülkemiz ekonomisi önemli bir dayanıklılık göstermiştir. 2016 yılının üçüncü çeyreğinde yaşanan daralma kalıcı olmamış ve ekonomi tekrar ılımlı bir toparlanma eğilimine girmiştir. Aynı şekilde, yakın dönemde enflasyonda ve cari açıkta gözlenen artışın önümüzdeki aylarda tersine döneceği öngörülmektedir. Merkez Bankası ve kamu otoritelerinin koordineli ve güçlü politika tepkisi ile reel sektörümüzün dinamizm ve esnekliği bu dayanıklılığın temel bileşenlerini oluşturmaktadır. Küresel ölçekte öngörülebilirliğin düşük olduğu bir dönemden geçerken bize düşen en önemli görev, ana odağı koruyarak temel hedefler doğrultusunda ilerlemektir. Ekonomide eşgüdüm halinde uygulanan politikalar yapısal düzenlemelerle desteklendiği takdirde dayanıklılığımız daha da artacaktır. Şartlar ne olursa olsun, iktisadi temelleri sağlamlaştırma yönünde adımlara devam edildiği sürece dışsal faktörlerin etkisi geçici kalacaktır."
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!