Mimar Sinan'ın vefatının 425. yılı

Mimarlık tarihinin mihenk taşı Mimar Sinan, vefatının 425. yılında Süleymaniye Külliyesi'ndeki mezarı başında anıldı.

Mimar Sinan'ın vefatının 425. yılı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.04.2013 - 11:02

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nce (TMMOB) düzenlenen etkinliğe, mimarlar ve vatandaşlar katıldı.

Törende konuşan TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi 2. Başkanı Sabri Orcan, Mimar Sinan'ın, yaratıcı dehasıyla ancak 1900'lü yıllardan beri evrensel ölçekte tartışılan "kültürel peyzaj" kavramını, yüzyıllarlar öncesinden tanımladığını söyledi.
Mimar Sinan'ın mimarlığının sayısız bilimsel çalışmanın konusu olduğunu ifade eden Orcan, Mimar Sinan'ı araştırmanın, onu sadece günümüz mimarlığı için bir ilham kaynağı olarak görmenin doğru olmadığını vurguladı.

Koca Sinan'ın, döneminin toplumsal yaşamı, kültürü, mimarlığı ve ekonomik gücünün göstergesi olarak yarattığı mimarlığın korunması ve yaşatılmasının günümüz mimarlarının temel görevlerinden olduğunu dile getiren Orcan, "Bu bağlamda onun 'kalfalık eseri' olarak andığı, İstanbul'un kent siluetini tanımlayan en temel öğe olan Süleymaniye Camisi'nin İstanbul ve Haliç ile kurduğu özgün estetik bağı koparan bir köprünün tüm tartışmalara karşın kayıtsızca inşa edilmesini üzüntüyle izliyoruz" ifadelerini kullandı.


Mimarlık tarihinin mihenk taşı

Mimarlık tarihinin mihenk taşı Mimar Sinan, vefatının 425. yılında da eserlerindeki ustalık, mühendislik, ince işçilik ve mimarı dehasıyla hayranlık uyandırıyor. Kayseri'nin Ağırnas köyünde 1490'da doğan Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul'a getirildi. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yeniçeri olan Mimar Sinan, Moldovya (Kara Buğdan) seferinde Prut nehri üzerine 13 günde kurduğu köprü ile Kanuni Sultan Süleyman'ın takdirini kazandı ve başmimarlığa yükseldi.

Dünyada 92 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 darülkurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 365 eserde imzası bulunan Mimar Sinan, 9 Nisan 1588'de 98 yaşında İstanbul'da vefat etti.

Mimar Sinan
'ın türbesi, "başyapıtı" olarak nitelendirilen Süleymaniye Külliyesi'nde yer alıyor. Mimar Sinan'ın adı, hükümetin girişimiyle Ataşehir'de inşa edilen camiye verilerek, bir kez daha ölümsüzleştirildi.
 

İstanbul'daki ilk yapıtı, Şehzade Camisi

Mimar Sinan'ın ilk yapıtı olarak Halep'teki Hüsreviye Camisi (1536-1537), İstanbul'daki ilk yapıtı da Şehzade Camisi (1543-1548) olarak kabul ediliyor.
Mimar Sinan'a, "kalfalık eserim" dediği ve "başyapıtı" olarak nitelendirilen Süleymaniye Camisi'nin inşasındaki başarısı dolayısıyla "ulu, yüce" anlamında "Koca" unvanı verildi.
Yaşamı boyunca İstanbul, Edirne, Ankara, Kayseri, Erzurum, Manisa, Bolu, Çorum, Kütahya gibi Anadolu kentleriyle Halep, Şam, Budin gibi Osmanlı topraklarında suyolları, çeşmeler, camiler, külliyeler, medreseler yapan Mimar Sinan, Edirne'deki "Ustalık eseri" Selimiye Camisi'ni 85 yaşında inşa etti.

Mimar Sinan
, son yapıtlarından biri olan Kasımpaşa'daki Kaptan-ı Derya Piyale Paşa Camisi'nde (1573) eski ulu camilerin planına dönüş yaparak, kuruluş döneminin özellikleriyle uzun mimarlık yaşamı boyunca edindiği deneyimlerini birleştirdi.
 

365 eserin 100'ü İstanbul'da

Dünyanın çeşitli yerlerinde 365 eseri bulunan Mimar Sinan'ın İstanbul ve yakın çevresindeki illerde 200'e yakın eseri yer alıyor. İstanbul'da ayakta kalan 100 eserden 58'i ise özgünlüğünü koruyor.

Sinan'ın İstanbul'daki eserleri arasında, ilk Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa için yapılan Beşiktaş'taki türbe, Üsküdar'daki Atik Valide Sultan Külliyesi, Sultanahmet Meydanı'ndaki İbrahim Paşa Sarayı (Türk İslam Eserleri Müzesi), Ayasofya Müzesi'nin minareleri ilk akla gelen eserlerinden bazıları.
Kemerburgaz'daki Havzı Kebir (Başhavuz), Eyüp'teki Kovuk (eğri) Kemer ve Zal Mahmut Paşa Külliyesi, Ortaköy'deki Hüsrev Kethuda Hamamı, Haramidere'deki Kapı Ağası Köprüsü ve Fatih'teki Semiz Ali Paşa Medresesi de ünlü mimarın İstanbul'a bıraktığı eserlerinden birkaçı.
 

Ayasofya'ya katkısı

Mimar Sinan'ın yapıları ve özellikle de nakkaş Sai Mustafa Çelebi'nin kaleme aldığı "Tezkiretü'l Bünyan" adlı eser üzerinde çalışmalarda bulunan Mimar Sinan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Suphi Saatçi, "Yedikıta" adlı dergide yayımlanan yazısında, Mimar Sinan'ın Ayasofya'ya katkılarına değindi.

Yabancı sanat tarihçilerinin uzun yıllar Mimar Sinan'ın varlığını görmezden geldiğini, son yıllarda yeni yeni Sinan'ın hakkını teslim etmeye başladığını belirten Saatçi, şunları kaydetti:
"Çünkü Selimiye; böyle bir eser ve böyle mükemmel bir kubbe, ne Hıristiyan ne de İslam dünyasında gelmiştir. Sinan özellikle kubbe mimarisinde zirveye çıkmıştır. Çünkü kubbede yapılabilecek her gelişmeyi sağlamıştır. Bir bildiride kullanmıştım; 'Kubbeyi zirveye taşıyan mimar' diye. Mimar Sinan, kubbenin gelişebildiği en uç noktaya kadar işi halletmiş. Zaten Mimar Sinan'dan sonra gelenler de onun için ezilmişler, bir şey yapamamışlardır. Sinan'ın kubbesi daireseldir ve en zor tekniktir. Dikkatli bakıldığında Ayasofya'nın kubbesi, Mimar Sinan'ın kubbelerine benziyor. Çünkü bu Ayasofya o bildiğimiz Ayasofya değil. İlk ahşap olarak yapılmış, sonra yanmış yeniden yapılmış. O da depremde yıkılmış. Bizim gördüğümüz en son şeklidir. Onun restorasyonu sayesinde arkadan masif payandalar, sonrasında kalın iki minare, hatta belki bu kubbe de Sinan işidir diye düşünüyorum."

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler