MSGSÜ'de Vedat Günyol sempozyumu
Vedat Günyol , dostları, öğrencileri, okurlarının katılacağı 'Hümanizm, Özgürlük, Aydınlık Vedat Günyol' başlıklı sempozyumla anılacak.
Tüm yaşamını edebiyata ve kültüre adamış, çalışkanlığı, duruşu mücadelesiyle örnek olmuş, Paul Lafargue'nin "Tembellik Hakkı" gibi çok önemli eserleri büyük bir ustalıkla dilimize aktarmış, Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Orhan Burian, Cevat Şakir'in yakın dostu, çalışma arkadaşı hocaların hocası 2004 yılında 93 yaşında kaybettiğimiz Vedat Günyol , dostları, öğrencileri, okurlarının katılacağı “Hümanizm, Özgürlük, Aydınlık Vedat Günyol” başlıklı sempozyumla anılacak.
"Ben Vedat Günyol" adlı belgeselin de gösterileceği sempozyum Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda yarın saat 11.00’de başlayacak.
“Vedat Günyol’un Öğrencisi Olmak”, “Yazar Okulu: Yeni Ufuklar ve Sonrası” ve “Vedat Günyol ve Dostları:Mavi Anadolu, Hümanizm, Aydınlanma” başlıklı üç oturumda gerçekleşecek sempozyuma; Hüseyin Erdem, Masis Kürkçügil, Selim İleri, Zeki Coşkun, Demir Özlü, Ferit Edgü, Ahmet Ümit, Handan İnci, Afşar Timuçin, Mehmet Başaran ve Atilla Birkiye katılacaklar.
Öner Yağcı’nın Vedat Günyol’un 90.Yaşı dolayısıyla yazdığı makale
“Vedat Günyol Aydınlığı”
Bir Vedat Günyol var Türkiye'de: 6 Mart 1911'de İstanbul-Fatih'te doğmuş Ahmet Vedat; 2001'de 90 yaşında bir aydınlık ağacı. Annesi Diyarbakır'ın tanınmış bir ailesinden Cemil Paşa'nın kızı Mihrinnisa Hanım'dı. Babası kaymakam Ali Fikri Bey'in görevi nedeniyle Diyarbakır-Lice'de başladığı ilköğretimine Diyarbakır Lisesi’nin ilk bölümünü Cahit Sıtkı Tarancı ile birlikte bitirerek devam etti. 1923'te ailesiyle birlikte İstanbul'a gelerek Gelenbevi Ortaokulu’nda başlayıp Saint-Benoit Fransız Lisesi’nde tamamladı (1927-1934).
Galatasaray Lisesi’nde Bakalorya sınavını verdikten sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 1937'de bitirdi. Hukuk öğrenciliği sırasında Muhtar Enata ve arkadaşlarıyla tanışıp ilk çevirilerini onların çıkardığı "Yücel" dergisinde yayımladı. O yılın sonunda Paris'teki iki yıllık hukuk doktorası yıllarında Halide Edip ve Adnan Adıvar çiftiyle tanışıp yıllar sürecek bir dostluğun temellerini attı. İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle 1939'da Türkiye'ye döndü ve Haydarpaşa Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yapıp ertesi yıl Hukuk Fakültesi’nde asistanlığa başladı. 1941'de Cemal Nadir'le birlikte Arkadaş adlı haftalık çocuk dergisini çıkardı ve 1941-44 arasında Eskişehir ve Mersin'de askerliğini bitirdi.
1944'te Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü Klasik Eserler Müşavirliği’ne atandı ve aynı zamanda Ankara Gazi Lisesinde öğretmenliğe başladı. O yılların genç okurları bir yandan onun ünlü "Yücel" dergisinde çevirileri, eleştirileriyle buluşurken bir yandan da Cumhuriyet aydınlığının bir kalesinden, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’ndan saçtığı aydınlıkla tanıştı. Dönemin şanslı, genç öğretmen adayları da onun, aydınlığımızın bir başka kalesinden, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nden saçılan aydınlık ışıklarıyla kucaklaştı. Köy Enstitüleri aydınlığı karartılmaya başlanınca da 1947'de hukuk fakültesi tezi (Devletler Hukukunda Birey) için Paris'e gitti iki yıl. 1949'da dönüp avukatlığa başladıysa da bu mesleği benimseyemedi. Yeni İstanbul ve Milliyet gazetelerinde çalıştı, İslam Ansiklopedisi yayın kurulunda görev aldı.
1950'li yıllar Günyol'un yine öğretmenlik (İstanbul Üniversitesi yabancı diller okulu) ve 275 sayı süren dergicilik aydınlığı: Önce yakın dostu Orhan Burian'la birlikte Şubat 1952'de başlayan ve 14 sayı çıkan "Ufuklar", sonra Orhan Burian Özel Sayısı ve Kasım 1976'ya kadar 24 yıl üç ay süren "Yeni Ufuklar" (275 sayı) yılları.
Kendi deyişiyle, "Yücel"in kapanmasından sonra "susmak, düşüncesini saklamak, bir ölçüde ödleklik, pısırıklık, eyyamcılık değil miydi? Çirkin politikacılara alanı bırakmak değil miydi? Doğru bildiğimiz yolda yürüyelim, söyleyeceklerimizi söyleyelim," düşüncesinin sonucu başlayan, süren bir serüven. Özgür düşünceye, hoşgörüye, insancıllığa, doğruya, güzele, haklıya bağlı; bağnazlığa, haksızlığa, sömürüye karşı canlı bir direngenlik. 1960'lı yıllarda toplumcu düşüncenin ve edebiyatın, evrensel kültürün ürünlerini sunan "Çan Yayınları" ile yayıncılık (1976'ya kadar); karanlıkla savaşan insanlara armağan edilen onlarca kitabın aydınlığı ve İstanbul Atatürk Erkek Lisesi öğretmenliği.
Sonraki yıllar, insan sevgisiyle dolu bir yüreğin ve beynin, ışıldağını, dergilerdeki yazılarıyla, yazdığı ve Türkçeye kazandırdığı kitaplarıyla yurda çevirdiği yıllardır.
Sabahattin Eyuboğlu ile birlikte çevirip yayımladığı Babeuf'un "Devrim Yazıları" kitabı toplatılan; 12 Mart’ta yakın arkadaşlarıyla birlikte tutuklanıp 4 ay tutuklu kalan; 1972'de emekli olan; 1988'de Varlık Yayınevince "Kültür ve Edebiyat Birikimimize Katkılarından Dolayı Vedat Günyol'un Emeğine Saygı Ödülü" verilen; 1989'da "Sedat Simavi Edebiyat Ödülü"ne; 1993'te Edebiyatçılar Derneğince "Onur Madalyası"na; 1995'te Çınar Yayınlarınca "Onur Ödülü" layık görülen; 1997 başında "Vedat Günyol'a Saygı" gecesi yapılan ve adına bir kitap çıkarılan Vedat Günyol, aynı yıl Tüyap Kitap Fuarı'nın "Onur Yazarı" seçildi.
Şimdi 90 yaşında ve yarım yüzyılı aşan yazın yaşamının anıtlaştırdığı bir yazar.
O, dostları Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyuboğlu, Azra Erhat, Orhan Burian'la birlikte çağdaş hümanizmamızın görkemli yaratıcılarından; Anadolu'nun bin yıllar öncesindeki aydınlığını, Homerosları, Yunus Emreleri, Pir Sultan Abdalları, Mustafa Kemalleri günümüze taşıyanlardan biri.
Türkiye'ye aydınlığın ışıklarını getiren bir kimlik ve yaptıklarının büyüklüğünü elbette bilen ama bunu seslendirmeyen alçakgönüllü bir kişilik.
Deneme, eleştiri, inceleme, günlük, anı, çeviri ustası.
Bağnazlığın amansız düşmanı; duru Türkçe’nin yılmaz savaşımcısı, hoşgörülü bir sorgucu; özgürlük ve sevginin ışığıyla çoğalıp çoğaltan bir düşünce ustası.
Onun aydınlığından yararlananlar, yararlanmasını bilenler mutlu; Türkiye'nin son yarım yüzyılında yaşayanlar, Vedat Günyol'un yaşadığı bir Türkiye'de yaşadıkları, onun damıttığı güzelliklerle yaşama katıldıkları için şanslı olmalılar.
İşte Vedat Günyol'un birçok yapıtını Türkçeleştirip bizlerle buluşturduğu Balzac, Rabelais, Diderot, Babeuf, Robespierre, More, Rousseau, Saint-Exupery, Valery, Kafka, Camus, Dewey, Gandhi, Lefevbre, Sartre, Russell, Vercors, Gramsci gibi güzelliklerden çevirdiği 25 kitabın birkaçı: Değişim, Toplum Anlaşması, Yabancı, Duruşma, Tembellik Hakkı, Özgürlük ve Kültür, Marksçılık, İnsanların Dünyası...
İşte çoğu Sabahattin Eyuboğlu ile olmak üzere ortak çevirdiği 25 kitaptan birkaçı: Denemeler, Çağımızın Gerçekleri, Cadı Kazanı, Devrim Yazıları, Dünyamızın Sorunları, Utopia, Dünyamıza Bakış, Aydınlar ve Toplum, Gargantua, Seyreyle Dünyayı...
Hakkında yazılan yüzlerce yazı, Feridun Andaç'ın hazırladığı "Aydınlanmanın Işığında Sanat İnsanlarımız Vedat Günyol" (İde Yayınları, 1997), Alpay Kabacalı'nın hazırladığı "Hümanizmanın İmececi Öğretmeni Vedat Günyol" (TÜYAP Yayını, 1997) adlı kitaplar.
İşte onun aydınlık saçan deneme, eleştiri, günlük, anı, inceleme ve konuşmalarıyla dolu kitapları (1966'dan başlayarak 22 yapıt): Yeni Türkiye Ardında, Dile Gelseler, Devlet İnsan mı?, Bu Cennet Bu Cehennem, Prens Lütfullah Dosyası (Cavit Orhan Tütengil'le), Çalakalem, Orman Işırsa, Daldan Dala, Bilinç Yolunda, Güleryüzlü Ciddilik, Sanat ve Edebiyat Dergileri, Yaza Yaza Yaşarken, Güne Doğarken, Dünden Bugüne, Gölgeden Işığa, Giderayak Yaşarken, Uzak Yakın Anılar, Yine de Yaşarken, Konuşmalar-Çağdaş Türk Edebiyatının Kıyıcığında (Orhan Burian ve Sabahattin Eyuboğlu ile), Güne Gün Katmak, Yaşa Yaşa Gör Temaşa, Günlerin İçinden.
Vedat Günyol'a, onun gençlere ve aydınlığa yönelik düşünceleriyle merhaba:
"... Ben gençlerin, güdümlü eğitimin etkilerinden kendilerini kurtararak gerçek halk değerlerine eğilmelerini salık vermek isterim. Biz tam anlamıyla Rönesans, aydınlanma aşamalarını yaşamamış bir toplumuz. Bunu göz önünde tutarak Anadolu ekinine yönelmeli derim. Acı çeken, çekmiş olan insanlarımızın acılı seslerine kulak verip hoşgörülü ve laik bir dünya özlemi içinde, Yunusların insancıl sıcaklığını yansıtan, ondan kaynaklanan bir kültür oluşturmak olmalı ereğimiz. Buna ütopik bir görüş diyebilirsiniz. Olsun. Bu alanda, Türkiye'de özverisiz, gönülsüz hiçbir şeyin başarılacağına inanmıyorum...
... Bu güzelim yurdun o yoksul, ışıktan bilgiden yoksun insanlarına, adları etrafında gürültüler koparmadan, ön planlara geçmeye çalışmadan, karınca kaderince çıkarsız, iyi niyetle yararlı olmanın yolunu aramadıkça, aramaya yanaşmadıkça yuf olsun topunuza, politikacısıyla, aydını maydını ile hepinizin ervahına, ceddine, cibilliyetine..."
Edebiyatımızın ve aydınlanma savaşımımızın "duayeni" Vedat Günyol aydınlığına merhaba...
Hümanizmanın, özgür düşüncenin, hoşgörünün, aklın aydınlığının, denemenin, eleştirinin, incelemenin, günlüğün, anının, çevirinin alçakgönüllü bilgesi, ustası Vedat Günyol'a merhaba...
Aydınlık tarihimizin damıtılmış sayfalarını çoğaltan Vedat Günyol'a merhaba...
"Ulusun 'irfanını körletmek' yobazlar kadar zorbaların da biricik amacıdır. Bu yüzden değil mi ki, tarih boyunca zorbayla yobazı, ulusu sömürme ve 'irfanını' körletme yolunda elele vermiş görüyoruz," diyen bir bilgenin düşünce dağarcığından aktardığı ve gelecek kaygısı taşıyan insanların gerçek bir hazinesi olan kitaplarına, düşüncelerine merhaba...
Vedat Günyol'a, kendinden vererek duygularını, olaylar karşısındaki direncini, yorumlarını düşünce ve duyarlılık birikiminin doluluğuyla yüreğimizi ısıtan derinlikli denemelerin bilgesi olarak yaşamımıza, kültürümüze, yarınımıza kattıkları için çok şey borçluyuz.
Çevirileriyle Türkiye insanını çağdaş aydınlıklarla buluşturan Vedat Günyol 1966'dan beri yayımladığı kitaplarıyla da kültürümüzü ve yazınımızı aydınlatıyor. Yayımlanan son kitabı Günlerin İçinden'in ön notunda, "Bunca uzun süren, nice nice dostlarımı yitire yitire vardığım bu yaşımdan, inanın, utanıyorum. Ama insan, kafası işlediği sürece, yaşamına son vermeyi düşünemiyor, düşünemediği sürece de yaşlılığa, yaşlılığın getirdiği her çeşit rahatsızlığa katlanıyor." diyen Vedat Günyol, aklının egemenliğiyle yaşayarak insan olduğunu bir kez daha duyumsamak isteyenler için sayfalarında çoğalma şansı veriyor kitaplarıyla.
Deneme, eleştiri, inceleme, çeviri, günce ustası Vedat Günyol, kitaplarında yazdıklarıyla emeğini, umudunu, insan sevgisini ve özgürlük aşkını sunuyor; her çeşit bağnazlığa karşı verdiği amansız savaşımı hâlâ sürdürüyor.
Her kitabı, Vedat Günyol bilgeliğinden günümüze uzanan bir deneme, eleştiri, güldestesi sanki.
Onun, aklın ışığıyla damıttığı bu denemeler, okunması kara bulutların gölgelediği bir yaşamda umutla ve iyimserlikle dolduruyor insanı.
İnsanı, insanın durumunu, yaşamı, insanın dünyadaki yerini, tarihini, geleceğini araştıran, aydınlatan bir filozoftur o.
İlk kitabı Yeni Türkiye Ardında'dan beri tüm yazdıklarında aynı arayış, aynı aydınlatma vardır.
Bu kitabın ilk yazısının adı bile bir arayış ve aydınlatma serüvenine başladığını gösteriyor onun: "Ateş Yakmak."
Vedat Günyol bu yazısında, insanın, kendisini köle durumuna düşüren bağlardan kurtulması; aklın ışığıyla doğayı yenmede, yeniyi, sonsuz yeniyi araması için ateşin, aydınlığın gücünü kullandığını, kullanmakta olduğunu söylüyor. "Her ateş yakıcının kendinden sonraki yaratıcı atılımlar için bir atlama tahtası olduğunu" vurguluyor. Uygarlığın, "dünya yuvarlağının şurasında burasında zaman zaman yakılan ateşlerin, her türlü sınırlar ötesinde, birbirine eklenen alevleriyle beslenip gelişmiş ve gelişmededir," diyor. Hiçbir ateşin yalnız başına yüzyılların sınavına dayanamayacağını, ergeç söndüğünü, göçüp giden nice uygarlıkların bunun tanığı olduğunu ve her sönen ateşin ilerisinde başka ateşlerin yanıp insanlığa yeni gelişme olanakları, yeni mutluluk yolları getirdiğini, böyle olmasaydı dünyamızın, birbirine yalnızca içgüdülerini, biyolojik özelliklerini geçiren hayvanlardan farksız, güdük bir insan soyunun korkunç kalabalığıyla çoktan dolup taşacağını söyleyip ekliyor: "Kültür, insan aklının, deneylerinin, durmadan gelişen, yenilenen bir ürünü, durmadan ateş alan, başka ateşleri yakan atılımlarıdır... Ateşi diri tutmanın yolu onu durmadan tazelemektir. Yoksa küllerin içine gömülüp kalır insan."
Yazısının sonunda, ülkemizde ateşi taze tutmak isteyenlerle onu söndürmeye çalışanlar arasında bir çatışmanın hep gündemde olduğunu ve ateş yakanların yaktıkları ateşin bilincinde olmaları gerektiğini söylüyor Vedat Günyol.
Başka neler mi yazıyor?
İlericiliği, ilerlemenin bir zorunluluk olduğunu, durdurulamayacağını ama geriliğe ve gericiliğe karşı savaşımın da zorunlu olduğunu belirtiyor. Bağımsızlığın, emeğin ve özgürlüğün değerini, hümanizmanın ve sosyal adaletin önemini araştırıyor daha sonraki denemelerinde. Araştırmasını yazı üstüne yazıyla derinleştiriyor, zenginleştiriyor ve aklın ışığıyla yürümek isteyenlerin bir büyük rehberi, bilgesi oluyor.
Bu büyük bilgenin "Bölmeli Kafalar" adlı yazısı, ilkgençliğimden beri bana yol gösteren eşsiz denemelerinden biridir.
Yeni Türkiye Ardında'da yer alan bu yazısında Vedat Günyol, çelişik düşünceler taşıyan kimi insanların kafalarındaki düşünce bozgunluğuna, düşünce özgürlüğü dediğini, aydın insanın kafasındaki düşüncelerin çelişkileri ortadan kaldırmış, bir düzene sokulmuş olması gerektiğini söylüyor. Ahlaki düşünceler için de aynı ölçütün geçerli olduğunu belirten Vedat Günyol, aynı kafanın içinde hem bilimin hem de kör inançlara açık düşüncelerin yer alamayacağını, kafasını böyle bölmelere ayırarak aydın olunamayacağını ekliyor ve bilimin aklı kör inanç zincirinden hâlâ kurtaramamasının nedeninin bu bölmeler olduğunu, yakın düşünce tarihimizin sistemsiz, bölmeli kafalarla, dolu olduğunu örnekleriyle sergiliyor.
Dile Gelseler'de Kurtuluş Savaşı'yla ilgili romanları inceliyor bir okur alçakgönüllülüğüyle. Sanatçının toplumdaki rolünü dinin edebiyatımıza etkisini, şiirimizde yurtseverliği araştırıyor. Hüseyin Rahmi'yi getiriyor gündeme, onun yaşam anlayışını açıklıyor yeni kuşaklara. Sabahattin Ali'nin öykücülüğünü ve romancılığını Sait Faik'i, Orhan Kemal'i, İlhan Tarus'u, Bizim Köy ve Mahmut Makal'ı, Refik Halit Karay'ın Memleket Hikâyeleri'ni inceliyor ve dogmatik kafalara karşı ateşi yakanların ve sürdürenlerin ülkemiz zenginliğine katkılarını alkışlıyor.
Örneğin Çalakalem'de yerel ve evrensel sanatın ne olduğunu tartışıp topluma karşı sanatçının ve eleştirmenin olduğu kadar okuyucunun da sorumlu olması gerektiğini söylüyor. Köy Enstitülerini, öztürkçeyi, Orhan Kemal'i, Ömer Seyfettin'i, yine sanatçının sorumluluğunu; Sevgi Soysal'ın, Yılmaz Güney'in, Bekir Yıldız'ın, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın kitaplarını inceliyor sevecenlikle.
Bu Cennet Bu Cehennem'de genellikle 1970'li yılların siyasal durumlarıyla ilgili düşüncelerini okuyoruz Vedat Günyol'un. Bir edebiyatçı, bir felsefeci, bir toplumbilimci titizliğiyle ülkemizin yaşanan gerçeklerine ayna tutuyor bu kitabındaki yazılarıyla.
Gölgeden Işığa'da Peride Celal, Kemal Demirel, Tarık Dursun K., Yalçın Küçük, Attilâ İlhan, Sabahattin Ali gibi yazarlarımız kitaplarıyla geçit yaparlarken Vedat Günyol ustanın çeviri, şiir, deneme, günce, dergicilik, sanatın sorumluluğu gibi konulardaki aydınlatan düşünceleriyle ve Cemal Nadir, Orhan Burian, Sabahattin Eyuboğlu, Azra Erhat, Orhan Kemal, Ruhi Su, Aziz Nesin, Haldun Taner, Yılmaz Güney gibi edebiyat ustalarının portreleriyle buluşuyoruz. Bu portreler edebiyatımızın zenginliğine Vedat Günyol'un gözleri ve yüreğiyle, aklıyla gördüklerinin anlatımı olarak edebiyat tarihimizde de kendine özgü yeri buluyor.
Bilinç Yolunda, Orman Işırsa, Daldan Dala, Devlet İnsan mı?, Güleryüzlü Ciddilik gibi yapıtlarında yine yaşamın her alanından denemeleri yer alıyor Vedat Günyol'un.
Dünden Bugüne'de ise kültür ve yaşam denemelerinin yanı sıra kendisiyle ilgili yazılmış yazılardan bir demetle karşılaşıyoruz. Bu demet içinde Mehmet Başaran, Tarık Dursun K., İsmet Zeki Eyuboğlu, Doğan Hızlan, Afşar Timuçin, Cemal Süreya, İlhan Selçuk, Oktay Akbal, Fakir Baykurt, Öner Yağcı, Melih Cevdet Anday gibi yazarların yazılarıyla çeşitli söyleşiler, mektuplar ve Vedat Günyol için Asım Bezirci'nin hazırladığı kaynakça da yer alıyor.
Konuşmalar/Çağdaş Türk Edebiyatının Kıyıcığında ise Günyol'un Orhan Burian ve Sabahattin Eyuboğlu'yla edebiyatımız konusundaki söyleşmelerini içeren bulunmaz bir edebiyat tarihi belgesi niteliğinde bir yapıt.
Sanat ve Edebiyat Dergileri'nde dergiciliğimizi ve dergilerimizi inceleyen Vedat Günyol, Uzak Yakın Anılar-1'da anılarına bir giriş yapıyor ve Giderayak Yaşarken, Yine de Yaşarken, Yaza Yaza Yaşarken, Güne Doğarken, Güne Gün Katmak adlı kitaplarında günlüklerini, yaşam deneyimlerini, yaşamından süzdüklerini aktarıyor.
Yaşa Yaşa Gör Temaşa da Vedat Günyol bilgeliğinden günümüze uzanan bir deneme şöleni. Aklın ışığıyla damıtılan bu denemelerin keyfine vararak okunması kara bulutların gölgelediği bir yaşamda umutla ve iyimserlikle dolduruyor insanı. Kitapta Vedat Günyol hakkında dört tanıtım yazısı da yer alıyor.
Günlerin İçinden ise şimdilik yayımlanan son kitabı Vedat Günyol'un.
"Günlerin insafsız akışı içinde", yaşamdan çalarak yazdığı, kendisinin "kısa soluklu yazılar" dediği, kısa ama düşünce ve duyarlılık birikiminin doluluğuyla denemelerini sunuyor bu kitabında. Günyol'un anne, sevgi, anılar, çağdaşlık, çağcıllık, bağnazlık, bilim, cesaret, çocuk, "bu cennet bu cehennem", devrim ve bilimsel kafa, devlet, dinsizlik, dil bilinci, dünya insanı olmak, düşünceye saygı, eğitim, gençlik, konuşmak, ağlamak, insan, Köy Enstitüleri, klasikler, mutluluk, ölüm, özgürlük, söz namusu, uygarlık, milli irade, kitap sevgisi, yazar olmak, yurt sevgisi, akıl, toplum sözleşmesi konularındaki düşüncelerinin yanı sıra Ataç, Fakir Baykurt, Aziz Nesin, Edip Cansever, İlhan Selçuk, Atatürk, Türkân Saylan, Adnan Benk üzerine yazıların da yer aldığı bu kitapta ayrıca Muhtar Enata'dan kendisine yazılmış birkaç mektuba, Yeni Ufuklar'a yazdığı "önsöz" ve "sonsöz"e, "çeviri serüveni"ne ve "özgeçmişi"ne de yer veriyor Vedat Günyol. Kitabın ikinci bölümü Vedat Günyol'la ilgili yazılara ayrılmış. Bu yazılarda, birçok yazarın kaleminden Günyol'u izliyor, onun söyleşilerde söyledikleriyle bir kez daha aydınlanıyoruz.
"Bence cennet de cehennem de toprağın üstündeki bu hem güzel, hem rezil dünyadadır." diyen bir bilgenin düşünce dağarcığından aktardığı Vedat Günyol denemeleri aydınlık tarihimizin damıtılmış sayfalarını çoğaltıyor.
Aklının egemenliğiyle yaşayarak insan olduğunu bir kez daha duyumsamak isteyenler için bu sayfalarda çoğalmanın güzelliği gibisi yoktur.
Yaşamımıza kattığı güzellikler için Vedat Günyol'a saygıyla.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'