Muratcan Sabuncu The Guardian'a yazdı:“Kral çıplak!”

Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu'nun oğlu İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden The Guardian'a Cumhuriyet davası ile ilgili yazdı.

Muratcan Sabuncu The Guardian'a yazdı:“Kral çıplak!”
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.07.2017 - 09:17

Fransa'da Sorbonne Üniversitesi'nde eğitim gören Muratcan Sabuncu kaleme aldığı yazısında “Despot sokaklardan geçerken herkesin hayran numarası yaptığı sırada ‘Kral Çıplak’ diye bağıran çocuğun hikâyesini hepimiz biliyor. O çocuk, bugünün Türkiye’sinde aynı dürüstlük mantığıyla, gerçeği söylemek için ortaya atılan kişilerle kıyaslanabilir. Bugün hakikatleri söyleyenler esasında gerçek vatanseverler ve algılarımızın üzerine çöken sisi kaldırıp bize gerçeği göstererek bir ülkenin vicdanı haline gelmekte başarılı oldular.

Benim babam, Murat Sabuncu, hakikatleri söyleyen biri. O, Türkiye medyasında hem eleştirel, hem saygın olan az sayıda sesten birinin, Cumhuriyet gazetesinin yayın yönetmeni. O ve Cumhuriyet’ten 11 meslektaşı son dokuz aydır tutuklu.

Cumhuriyet’te çalışan gazeteciler ve diğer çalışanlar, hangi suçlamalarla karşı karşıya olduklarını tutuklandıktan ancak beş ay sonra öğrenebildi. Bazı terör örgütleriyle bağlantılı olmakla suçlanıyorlar ve 7.5 ila 43 yıl arasında hapis cezası alabilirler. Fakat iddianameyi incelerseniz, gazete manşetleri, haberler, raporlar, köşeyazıları ve tweetlerden başka hiçbir şey göremezsiniz. Dolayısıyla yargılanan şey gazetecilik ve basın özgürlüğü.

Cumhuriyet gazetesi, kurulduğu 1924’ten bu yana demokrasiyi, laikliği ve cumhuriyetçi değerleri savunuyor. Cumhuriyet’te çalışan gazeteciler, eleştirilerini ülkelerine duydukları sadakatin hayati önemde bir parçası ve kriz ile kaosa karşı bir garanti olarak görüyor. Onlar, ki buna babam da dahil, yanlış giden bir şeyleri dürüst, doğru ve adil bir biçimde açığa çıkardı. Bilgi edinme özgürlüğünün, vatandaşların bilgiye dayalı ve anlamlı kararlar alabilmesinin bir yolu olduğuna inanıyorlar. Babam ve gazeteci arkadaşları, dolayısıyla kalemlerinden çıkan sözcüklerle vatanseverliklerini ve ülkelerine duydukları sevgiyi aktarıyordu.

Babamın kalemi her zaman demokrasiden, adaletten ve vicdandan yanaydı. 1997’deki askeri muhtıraya, başörtüsü yasağına, laiklik karşıtlığı gerekçesiyle Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yönelik kapatma girişimine ve 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişimine karşı durdu.

Çocukluğumda, babamın gazeteci Hrant Dink’in suikastla öldürülmesini ve ilgili davayı çok yakından takip ettiğini, Ergenekon’dan tutuklanıp suçlanan arkadaşı Nedim Şener’i Silivri Cezaevi’nde ziyarete gittiğini hatırlıyorum. Babam, muhalif gazetecilerin işsizlik, hapis ve ölüm riskiyle karşı karşıya olduğunu hep biliyordu; şakayla karışık, Cumhuriyet binasında yayın yönetmeni odasının hem bir mezarlığa hem de bir mahkeme salonuna baktığını söylerdi.

Cumhuriyet için çalışmadan önce babam değerlerini koruduğu için bir süreliğine işsiz kalmıştı. Şimdi, Silivri’de hapiste. Burada hapis derken, tam tecridi kast ettiğimi vurgulamalıyım: aile ve avukat ziyaretleri için haftada bir saate, 10 dakikalık telefon konuşmalarına iki haftada bir, ve tek bir açık ziyarete iki ayda bir izin veriliyor. Eğer aynısı Times, Telegraph ya da Guardian gazetesinin yayın yönetmenine yapılsaydı tepkiniz ne olurdu?

Milyonlarca Türkiye vatandaşının davamızı desteklediğine samimiyetle inanıyorum. Onların kalpleri kimsenin hakikatleri söylemekten korkmadığı, kimsenin fikirleri yüzünden sürgüne gönderilmediği hoşgörülü, açık görüşlü, çoğulcu ve demokratik bir Türkiye için atıyor. Türkiye halkı gazeteciliği bir suç olarak görmüyor ve bu tutuklamaların ülkemizin itibarına zarar verdiğini düşünüyor. Türkiye halkı, babamın ve meslektaşlarının karşı karşıya bulunduğu Kafkaesk suçlamaların normalliğin sınırlarını aştığına ve Türkiye’nin gerçek terör örgütleriyle meşru mücadelesini zayıflattığına inanıyor.

Avrupa çapında Cumhuriyet davası ve Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda farkındalık yaratmak için düzenlediğim etkinliklerde, bana sık sorulan bir soru vardı: “Avrupa’dan ne bekliyorsunuz?” Avrupa’nın sadece bu davayı değil, Türkiye’de hakları için savaşan diğer kişilerin de davalarını yakından izlemesini bekliyorum.

Demokrasi ve insan hakları her yerde kırılgan olduğu için, bu değerler için verdiğimiz mücadele her gün, her vatandaş tarafından ortaya konmalı. Diğer hakların da garantisi olduğu göz önünde bulundurarak, basın özgürlüğünü herkes savunmalı. Türkiye’deki basın özgürlüğü mücadelesi hepimiz için veriliyor. Bu nedenle, Cumhuriyet gazetesinde kralın çıplak olduğunu gerçekten de ortaya koyarak hakikatı dile getirenlerle dayanışmak hepimizin sorumluluğu.” ifadelerini kullandı.

Yazının orjinal hali


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler