Nedim Gürsel: Türkiye için çok endişeliyim
Yazar Nedim Gürsel ile 80’li yıllardan bu yana yerleşik olarak yaşadığı Paris’te bir araya geldik ve hem yeni baskısı yapılan şiir kitabını hem de Türkiye’deki son gelişmeleri konuştuk.
Her ne kadar aklı işlerin git gide sarpa sardığı Türkiye’de olsa da Nedim Gürsel şu sıralar en çok François Fillon’a kafayı takmış durumda. Haksız da sayılmaz. “Namus timsali gibi görünen adam meğer tüm ailesini bizim verdiğimiz paralarla ihya ediyormuş. Karısı ‘La Revue de des Mondes’ diye bir dergiye yazdığı yazı için tam 50 bin Avro telif almış. Düşünebiliyor musun, olacak iş değil” diyor, bir yandan Luxembourg bahçelerinde turlarken. Dedim ya, haklı sinirlenmekte. Mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak Fransa’da ve Fillon’un iddiasını sürdürüp sürdürmemesi biraz da hakkındaki iddiaların yargıya taşınıp taşınmayacağına bağlı. Konu Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gelince tam sırasıdır deyip soruyorum...
‘Fransa’da OHAL farklı’
- Türkiye’de de bir başkanlık referandumu söz konusu şu sıralar. Üstelik bizdeki seçim daha radikal bir sonuç doğurabilir. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Ben çok endişe duyuyorum Türkiye’deki gidişattan ve bunu da saklamıyorum. Burada genelde haber kanalları benim görüşüme başvuruyorlar ve her defasında da bağımsız bir aydın olarak düşüncemi belirtiyorum. Ve Türkiye’nin bu tek adam rejimine doğru evrimini bir kâbus olarak görüyorum. Bakalım ne olacak?
- Türkiye’de yaşıyor olsanız her an kapınızın çalınıp gözaltına alınma ihtimaliniz de var...
Evet, ben açıkçası kendi olanaklarımla ve buradaki ilişki ağımla hapisteki gazeteci arkadaşlarımızı, yazarlarımızı, akademisyenlerimizi hep savunmak için çabaladım. Bunu da bir görev olarak kabul ettim ama pek sonuç vermediğini de söyleyeyim. Cumhuriyet’teki arkadaşlar için de çok kaygılıyım. Turhan Günay, Güray Öz ve Kadri Gürsel’i şahsen de tanıyorum. Onlara ve tüm arkadaşlara buradan sizin vasıtanızla selamlarımı da iletmiş olayım. Ama üç ayı aşkın bir süredir hapisteler ve görünürde bir mahkeme yok, suçlama nedir bilinmiyor. Demokratik bir ülkede bu kabul edilemez. Bir de şunu söyleyeyim, diyorlar ki Fransa’da da olağanüstü hal var. Bu çok komik çünkü aynı şey değil, Fransa’da KHK ile ülke yönetemezsiniz. Burada neredeyse 100 yıldır hiçbir gazeteci hapse girmemiş. Mesela kentin göbeğindeyiz ve OHAL’in varlığına dair hiçbir işaret yok. Herkes istediğini söylüyor ve şu gazetede gördüğünüz gibi Cumhurbaşkanlığı için en kuvvetli aday Fillon’un durumu tartışılıyor. Türkiye ile Fransa’yı karşılaştırmak komik...
- François Hollande’a açık mektup yazmış ve Fransa’nın Türkiye’de olanlar için sesini yükseltmesini istemiştiniz. Bir yanıt alabildiniz mi o mektuba?
Hayır. O mektup bir devlet başkanına yolladığım ikinci mektuptur. İlkini de 2014 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazmıştım.
‘Tabii ki HAYIR'
“Referandumda tabii ki ‘hayır’ oyu atacağım” diyor Nedim Gürsel ve bu kararını şöyle gerekçelendiriyor: “Birçok gerekçesi var ama en önemlisi bizim tarihimizde zaten sürekli unsur otoritarizm. Osmanlı’dan bu yana siyasi hayatımızda değişmeyen tek unsur bu olmuş. Son romanım ‘Yüzbaşının Oğlu’nda bu otoritarizmle hesaplaşmak istedim. Kurumlardaki, eğitimdeki, ordudaki otoritarizmle. Bu bakımdan bir aydın, toplumdaki tabuları sarsmaya çabalayan bir yazar olarak, bu tek adam sistemini kabul etmem mümkün değil, bağımsız karakterime uymaz. Ayrıca demokrasi açısından bu çok tehlikeli bir gelişme.”
Cinsel aşkı anlatan 40 kısa şiir Nedim Gürsel’in tek şiir kitabı “Kırk Kısa Şiir” önümüzdeki günlerde yeni baskısını Doğan Kitap etiketiyle yapacak. Tam adı “Uzun Bir Ayrılık İçin Kırk Kısa Şiir” olan kitapta Gürsel’in Haiku formunda kaleme aldığı 40 şiire Adil Salih’in yaptığı çizimler eşlik ediyor. Gürsel ısrarla “Rimbaud değilseniz eğer tek kitapla şair olunmuyor, bunlar büyük bir tutkunun sonucu ortaya çıkmış şiirler” dese de Turgay Kantürk, Enis Batur gibi bu işin ustaları olan isimlerin şiirlerini beğendiği ve onu bu şiirleri kitaplaştırmaya teşvik ettikleri de bir gerçek. “İlk çıktığında kitap beklemediğim bir ilgiyle karşılandı” diyor Gürsel, “Sonra hızla tükendi kitap ve ben de bana soran herkese ‘Ben edebiyatın her türünde ürün veren bir yazarım, şiir hariç’ diyerek biraz o kitabıma haksızlık ettim, adını hiç anmadım yıllarca. Sonunda artık yaş kemale erince bunun da yeni baskısını yapalım dedim. Ama şunu belirteyim, Haiku tarzında yazdım ama hepsi Haiku’nun 5-7-5 hece kalıbıyla yazılmamıştır. Bazıları öyle, bazıları değil. Başka kuralları da var Haiku’nun, mesela bir mevsime gönderme olacak, belli bir tema olacak gibi. Onu da bazen uyguladım, bazen serbest yazdım. Ama 40 şiirin hepsi de cinsel aşkı anlatır. 40 kısa şiir, üzerine basarak söylüyorum, hepsi de aşk değil, cinsel aşk.” |
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza