Nedim Şener'den mektup var

Odatv davasının tutuklu sanığı gazeteci Nedim Şener, davanın ek klasörlerinde yer alan telefon kayıtları üzerine yürüyen tartışmalara yanıt verdi. Şener, tutuklu olduğu Silivri 2 No'lu L Tipi Kapalı Cezaevi'nden kaleme aldığı mektubuna, "Gazeteci meslektaşlarıma" diye başladı.

Nedim Şener'den mektup var
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.10.2011 - 14:35

Nedim Şener'in "1,5 yıldır bekleyen telefon kayıtlarım neden Oda TV baskınından hemen önce tape edildi?" diye sorarak başladığı mektubu şöyle:

Gazeteci meslektaşlarıma

2009 Mayıs ayından 2011 3 Martına kadar kaydedilen telefon görüşmelerimi sabırla okumalarını öneririm.

2009 yılı Ocak ayında Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları kitabını yayınladıktan sonra ihmalleri ortaya çıkan ve aynı zamanda Ergenekon soruşturmasını yürüten polislerin Şubat ve Mart(2009) şikayetleri Nisan ayında 30 yıla varan hapis istemiyle dava açmalarının ardından 6 Mayıs 2009'da yine aynı polislere M.YILMAZ sahte ismiyle gönderilen bir e-posta ile dinlemeye alınan telefonlarım bir muhabirin nasıl köşeye sıkıştırıldığını gösteriyor. Bu konuşmaların sokağa düşmesinden kendi adıma hiç gocunmam yoktur.

Yalnızca benimle konuşanlar adına üzgünüm. Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink, AKP'li eski milletvekili Azmi Ateş, gazeteciler, MB eski Başkanı Süreyya Serdengeçti, TMSF'de dürüst çalışmalar yapan bürokratlar, Enerji Bakanlığı avukatı adına üzgünüm.

Bu konuya tekrar döneceğim ama önce gazeteci olarak bir soru sormak istiyorum:

"Benim telefonlarım 6 Mayıs 2009 tarihli bir ihbar ile 22 Mayıs 2009'dan itibaren dinlenmeye başladı. Dosyada 2009 yılı sonuna kadar kaydedilen telefon dinlenmelerinden yalnızca 1 tanesi, BBC'de belgesel çeken Julia Rook ile yaptığım görüşme deşifre edilerek yazıya döküldü. 2009 Mayıs ve Aralık döneminde yaptığım telefon konuşmalarından yalnızca 15 tanesi 2010 yılı Ocak ayında deşifre edilerek kağıda dökülmüş.

2009 yılına ait toplam 250 telefon görüşmesi ise 2011 yani bu yılın Ocak ayında deşifre edilmiş olduğu görülüyor. Bunu her görüşme dökümünün altındaki "Bu iletişim tespit tutanağı ********* tarihinde *** saat *** sahife olarak tarafınızdan tanzimle imza altına alınmıştır." Notundan anlayabiliyoruz.

Geliyorum şimdi o soruya; "Madem benim (tabi Ahmet Şık'ın) tutuklanmanın 14 Şubat 2011 günü Odatv'ye yapılan baskında bilgisayarda bulunan, "Hanefi", "Nedim", "Sabri Uzan" isimli word notlar sonucunda gerçekleşti, polis neden Ocak ayında bana ait 2009 yılı telefon görüşmelerini hem de sabahlara kadar varan çalışmayla deşifre etti? Sabahlara kadar diyorum çünkü kağıda döken polisler tarih yanında saatini de yazmışlar.

"Yoksa Odatv operasyonu için son hazırlıkları yapanlar oradaki bilgisayarlarda neler çıkacağını biliyor muydu?" gibi bir soru aklıma geliyor. Belki de yersiz bir soru…

2009 yılında kayıt altına alınan telefon görüşmelerimin 2011 Ocak ayında tam da Odatv baskınından önce kağıda dökülmesinin başka bir cevabı varsa elbette dinlemeye hazırım.

Neyse buna bir cevap bulunur nasıl olsa.

Şimdi gelelim görüştüğüm kişilere ve içeriklerine…
  
Öncelikle belirtmeliyim ki, görüşmenin yapıldığı tarihte CHP Grup Başkan vekili olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği Eyüp'te yaşanan olayla ilgili haber yapılmamıştır. Kemal Bey mağdurların iletişim bilgilerini gönderdiğini söyleyip, erkek ve kadın muhabir gönderme önerisi yaptığında benim, "hallederim" dediğim şey mağdurlarla görüşme konusudur. O görüşme de yapılmadı ve öyle bir haber yazılmadı. Bu konuda ahlak dersi vermeye kalkanlar önce yüzleri varsa aynaya baksınlar.

Ayrıca benim telefon konuşmalarında, "üstad", "şef", "abi", "kardeş" gibi kelimeler kullanmam alışkanlıkla ilgilidir. Karşımdakiler ile kavga ederken bile bu tür kelimeler kullanırım, merak edenler Zekeriya Öz'e de sorabilirler. Tapeleri okuyun, gazeteci büyüklerime AKP'li Azmi Ateş'e, MİT'çi Mehmet Eymür'e, MHP'li Oktay Vural'a, Sadettin Tantan'a, bürokratlara da bu tür Hitaplarım olmuştur. Hatta Silivri'deki infaz koruma memurlarına, müdür ve müdür yardımcılarına bile bu tür hitaplarım oluyor. Alışkanlık işte.

Telefonda konuştuğum haber amaçlı görüştüğüm tek siyasetçi o tarihte CHP Grup Başkan Vekili olan Kemal Kılıçdaroğlu değildi. Nitekim telefon dinleme kayıtlarına girdiği için burada yazmamda sakınca yok.

Yolsuzluklar konusunda çok önemli çalışmalar yapmış olan AKP'li Azmi Ateş'in de adı var. Yine yolsuzluklar konusunda çalışan MHP'li Oktay Vural, adı yolsuzlukla mücadele ile anılan eski bakan Sadettin Tantan da bulunuyor.

CHP'den Atilla Kart ve MHP'den Deniz Bölükbaşı ile görüşmeler de dosyada. Tebrik için beni arayan ve dertleşme içerikli bir görüşmeyle İlhan Kesici de dosyamda. CHP'den Gürsel Tekin ve Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu ile görüşmeler kağıt altına alınarak dosyaya konmuş tıpkı eski bakan ufuk Söylemez ile yaptığım görüşme gibi.

En üzücü konulardan birisi de AKP'nin yüzünü ağartan TMSF'de görev yapan ve Ahmet Ertürk başkanlığı döneminde hortumculardan 15-20 milyar dolar tahsilat yapan bürokratların isimlerinin de dosyada yer almasıdır. Başbakan Erdoğan'ın çalışmalarıyla gurur duyduğu TMSF'cilerin Ergenekon gibi bir konuyla ilgisi olmadığı açık. Konuşmaların içeriği de soruşturmayla ilgili konular değil. Peki neden TMSF'cilerle konuşmalara yer verildi?

Öte yandan Libananco davasında Türkiye enerji Bakanlığı'nın avukatlığını yapan Aydın Coşar ile haber amaçlı görüşmelere de dosyada yer verildi.

Enerji Bakanlığı'nın kazandığı bu davada Türkiye'yi 10,5 milyar $ yükten kurtaran ve hükümetin üst düzeyi ile de yakın olan Coşar'ın benimle haber amaçlı konuşmasında ne gibi suç unsuru yer alıyor?

Aydın Coşar'ı hatırlayacaksınız, Başbakan'ın danışmanlarından Cüneyt Zapsu'nun ve Başbakan'ın "Kendisine kefilim" dediği Suudi işadamı Yasin El Kadı'nın da avukatıdır. Ama polis Coşar ile konuşmalarımızı da Ergenekon ile ilişkilendirmiş olmalı ki dosyaya koymuş.


MB Başkanı ve MİT'çi Eymür

Konuştuğum kişilerden Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin telefon konuşması da Ergenekon dosyasına girdi. MİT'çi Mehmet Eymür ile yaptığım konuşma gibi

Gazeteciler-New YorkTimes muhabiri ve BBC

Polisin dinleme yaptığı 2009 yılı Mayıs ayı ile sonraki altı ayda gazetecilerle çok sayıda görüşme yaptım. 2009 yılına ilişkin toplam 266 konuşmanın 80 tanesi gazetecilerle. Burada en fazla konuşma "konuk" olarak katıldığım Arena programının yöneticisi Uğur Dündar ile gerçekleşmiş. Polis Dündar ile aramızda geçen toplam 36 konuşmayı dosyaya koymuş. Gazetecilerle o dönem konuşma sayısının fazla olmasının neden, yazdığım kitap nedeniyle aleyhime açılan davalarla ilgili olduğu gibi aldığım ödüller nedeniyle kutlamalar ve gündeme ilişkin konuşmalardan ibarettir. Aşağıda isimlerini vereceğim meslektaşlarımızın, meslek büyüklerimizin Ergenekon dosyasıyla ne ilgisi olabilir?

Bakın isimlere siz karar verin;

"Umur Talu, Nail Güreli, Sedat Ergin, Haluk Şahin, Ahmet Hakan Coşkun, Celal Toprak, Yalçın Bayer, Yalçın Doğan, Sabetay Varol, Nurten Ertuğ, Musa Ağacık, Sayım Çınar, Ercan Arslan, Atilla Özsever, Sevilay Yükselir, Erdal Kılıç, Hikmet Çetinkaya, Belma Akçura, Toygun Atilla, Barış Yarkadaş, Utku Çakırözer, Ali Dağlar, Yavuz Baydar, Güngör Uras, Erol Önderoğlu, Atilla Dişbudak, Cüneyt Özdemir, İrfan Bozan, Emin Çölaşan, BBC'den Julia…,
New York Times'ten Şebnem Arsu."

Gazeteciler listesindeki isimlerle birkaç kez görüşmüşüm, tüm dinleme kayıtlarına bakıldığında aynı örgüt davasından yargılanacağım ve kendisinden talimat aldığım iddia edilen Soner Yalçın ile 1 kez haber içerikli görüşmem yer alıyor. Yine Odatv'den Barış Terkoğlu'nun araması üzerine 1 kez olan görüşmenin kaydı dosyada bulunuyor.

TV'lere canlı yayın dinlenmiş

Dinleme kayıtlarında hayli ilginç tapeler var.

Televizyonlardan gelen talep üzerine özellikle Dink cinayeti konusunda canlı yayına telefonla bağlanmıştım. Bu televizyon kanalları arasında NTV,  SkyTürk, Cem TV ve Hayat TV bulunuyor. Polisler bu kanallara telefonla yaptığım açıklamaları hem de canlı yayında milyonlarca izleyicisi olan TV kanallarındaki açıklamalar suç unsuruymuş gibi dosyaya koymuş.

Bu şu demek oluyor; "Biz sizin TV'lere yaptığınız açıklamaları bile takip ediyoruz." Herkes dikkat etsin bir asılsız e-mail bir isimsiz ihbar mektubu ardından televizyon ve radyolardaki konuşmalarınız suç delili olarak karşınıza çıkabilir.

Hrant Dink'in kardeşi ile görüşmeler

Polis ve savcılık Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink ile yaptığım telefon görüşmelerini de dosyaya koymuş. İddia olunan suç ile ilgisi olmamasına rağmen Orhan Dink ile kardeşinin öldürülmesi konusunda bilgi ve görüş, haber amaçlı görüşmeler suçmuş gibi gösterilmiş. Dinlerken de eminim amirlerinin nasıl kanlı bir cinayetin sorumluluğunu üzerinden taşıdıklarını öğrenmişlerdir.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler