Nerede bu devlet?
Özel üniversitelerin öğretim üyesi yetiştirme maliyetine katlanmadan devlet okullarından kadro transfer etmesi yükseköğrenimde kaliteyi iyice düşürdü. Öğretim üyelerinin bir başka derdi ise özgürce bilim üretememek. Ortak istek ise şu: AKP, elini bizden çeksin.
Bir dönem sağ-sol çatışması ile gündemden düşmeyen üniversiteler, bugün de AKP’ye yakın olan öğretim üyeleri ya da olmayanlar ayırımı nedeniyle bir ayrışma içinde. Üniversitelerin özerkliğini kaybettiğini ve kamu kurumları gibi bağımlı hale geldiğini belirten öğretim üyeleri, kendilerinin dahi özgürce düşüncelerini ifade edemediğine dikkat çekerek AKP’nin üniversitelerden elini çekmesi gerektiğini belirtiyorlar. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun, kız ve erkek çocukların ayrı sınıflarda okuması şeklindeki demecini ise öğretim üyeleri “Muhafazakâr eğitime dönmek mantıklı değil. Aileler kız çocuklarını, muhafazakârlık nedeniyle değil, yoksulluk nedeniyle okutmuyorlar” şeklinde değerlendiriyorlar.
Türkiye’de bugün 167 üniversite bulunuyor, bunların 75’i son 5 yıl içinde açıldı. Ancak üniversite açılması ne yazık ki Türkiye’nin yükseköğrenim sorununu çözmedi, hatta “hesapsız kitapsız açılan her üniversite, Türk eğitim sisteminde bir yara” oldu ve üniversiteler “meslek edindirme kursları” statüsüne düştü. Öğretim üyesi bulunmaması nedeniyle, açılan üniversitelere öğrenci alınmaz ya da sınırlı öğrenci alınırken altyapısı iyi kurulmayan üniversitelerde yeterince eğitim sağlanamıyor. Yeni açılan vakıf üniversitelerinin belli bir görüş sahibi kişiler tarafından kurulması bir başka kaygı verici nokta olarak karşımıza çıkıyor. Bu üniversitelerde daha çok İngilizce eğitim verilmesi ise eğitimin kalitesinin düştüğü şikâyetlerini gündeme getiriyor.
Öğretim üyeleri Cumhuriyet için üniversiteleri değerlendirdi.
Niteliği niceliğe feda ediyoruz
Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali İlker Gümüşeli, son yıllarda temel sorunlardan birinin üniversitelerin özerkliğini kaybetmesi olduğunu belirterek “Üniversiteler klasik kamu kurumları gibi bağımlı hale geldi. Öğretim üyeleri korkuyor ve özgür bir şekilde düşüncelerini ifade edemiyor. Üniversite için yeterli kaynak ayırmayan iktidarlar üniversiteden elini çekmeli ve rektör atamaları öğretim elemanlarının görüşlerine bağlı olmamalı” dedi. “Niteliği niceliğe feda ediyoruz” diyen Gümüşeli, sayısı artan ancak kalitesi düşen üniversitelere değindi. Gümüşeli, “Üniversiteleri nicel olarak arttırmak bir ülkenin kendi kendisini kandırmasından başka bir şey değildir. Üniversite açmak aslında iyi bir şeydir. Ancak en başta üniversitelerin altyapısının iyi hazırlanması gerekir. Araştırma sayısı artıyor ama nitelik azalıyor. Bunun yanı sıra etik dışı davranışlar da öne çıkıyor” diye konuştu.
Eğitim ticarileşiyor
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fatma Gök de, eğitimin temel hak olduğuna işarete ederek demokratik, laik ve parasız olarak toplumdaki herkese ayrım yapılmadan sunulması gerektiğine dikkat çekti. Gök, herkesin eğitim alamamasının temel nedenini eğitime yeterince kaynak ayırılmaması olarak gösteriyor. Gök, “Eğitim politikalar üstü bir yapı değildir, tam da ortasındadır. Bu nedenle eğitime kaynak ayrılmıyor. Bunun sonuçları çok vahim” dedi. Prof. Dr. Fatma Gök, özel vakıf üniversitelerinin öğretim üyesi yetiştirme maliyetine katlanmadan eğitim kadrosuna sahip olduklarının altını çizerek bunun da devlet üniversitelerinde kadro açığına yol açtığını vurguladı. Gök “Vakıf üniversitelerinde okuyan öğrenciler de bu ülkenin vatandaşı. Ancak eğitimin ticarileşmesi kabul edilemez” dedi.
Türkçe düşünemiyorlar
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mete Kaan Kaynar ise üniversite eğitiminin özellikle de sosyal bilimler eğitiminin yabancı dilde verilmesinin en önemli sorunlardan biri olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
“Açılan vakıf üniversitelerinin neredeyse tamamı İngilizce eğitim yapmaktadır. Bu eğitimin kalitesini yükseltmek bir yana aksine düşürmektedir. Türkçe düşünemeyen, yazamayan gençler yetiştirmekten neden bu kadar övünç duyduğumuzu bilmiyorum. Dersi İngilizce anlatmanın eğitim kalitesinde ne gibi pozitif bir katkı yaptığı/yapacağı tartışmalıdır.”
Son yıllarda açılan üniversitelerin eğitim sisteminin sorunlarına çare olmadığını ifade eden Kaynar, “Hesapsız kitapsız açılan her üniversite, Türk Yükseköğretim sisteminde bir yaradır” dedi.
Kamu üniversiteleri mali olanaksızlık içinde
Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Işıklı da, tarihte vakıfların, bireyin zenginliğinin kamuya ve topluma aktarılmasının aracı olduğunun altını çizerek, bugün ise vakıfların, kamusal kaynakların ve toplumun geniş bir kesiminin (öğrencilerin ve ailelerinin) birikiminin, bazı varlıklı kişiler ve aileler tarafından sömürülmesi anlamına geldiğini söyledi. Kamu kaynaklarından sağlanan katkıya karşın, özel üniversitelerin hâlâ eksik kontenjanla faaliyet gösterdiğinin altını çizen Işıklı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nedenledir ki özel üniversitelere ‘müşteri’ yaratmak amacına da hizmet etmek üzere kamu üniversiteleri son yıllarda mali olanaksızlıklar içinde bırakılıyor, elektrik, su faturalarını ödemekte bile acz içine düşürülüyor. Çıkış için üniversitelere önerilen ise öğrencilerinin cari hizmet ödeneklerini arttırmak! Yani, özel vakıf üniversiteleri devlet olanaklarıyla yaşatılırken devlet üniversitelerinin kaderi öğrenci parasına bağlanıyor. Bu düzenleme anayasaya aykırıdır.”
Parasız öğrenci tarikatın kucağında
Işıklı, devletin öğretim hakkını da parasız karşılaması gerektiği halde, burs kredi gibi yöntemlerle keyfilikle ve sadaka anlayışı ile eğitimin sürdürüldüğüne işaret ederek “Nitekim, bugüne kadarki burs ve kredi uygulamalarında, gerçek gereksinim içinde bulunan öğrenciler yerine nüfuzlu ailelerin çocuklarının yararlandırılmış olduklarına dair gözlemler, azımsanmayacak ölçüdedir. Öte yandan, öğrenim hakkının önüne aşılmaz bir duvar gibi dikilen mali engellerin, öğrencileri birtakım paralı sözde tarikatların kucağına itmesi veya ciddi bunalımlara sürüklemesi olasılığının büyümesi, başlı başına bir sorun olarak karşımızdadır” diye konuştu.
Altyapısız okul açmayın
• Eğitime, bugün ayrılanın en az 5 misli kaynak ayrılmalı.
• Sorunlar ilköğretimden başlanarak çözülmeli.
• Her ile bir üniversite açmak yerine konu ile ilgili bir stratejik plan oluşturulmalı. Hangi alanlarda insan gücüne, hangi kaynaklara ihtiyaç var belirlenmeli.
• Yeni üniversite açılacaksa altyapısı mutlaka kurulmalı.
• Üniversitelerin tek tipleşmesinin önüne geçilmeli.
• Üniversitelerin bütçelerini daha rahat kullanabilmelerinin önü açılmalı.
• Öğretim elemanı yetiştirilmesine özel önem verilmeli.
• Üniversiteler kuruldukları illerdeki ticareti canlandırma düşüncesi ile açılıyor. Bundan vazgeçilmeli, öğrencilerin beklentileri de dikkate alınmalı.
• Mesleki-teknik eğitimin teşvik edilmesi için istihdam alanlarına yeterli yatırım yapılmalı.
• Araştırma projelerine yeterli kaynak ayrılmalı.
• Üniversitelerin kendi kendini yönetmesine izin verilmeli.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!