'Niye görüştün demiyorum niye yalan söyledin?'

Katıldığı Petrol - İş Sendikası 26.Olağan Genel Kurulu'nda, MİT - PKK ses kaydına ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'a seslendi: "Çık milletten özür dile."

'Niye görüştün demiyorum niye yalan söyledin?'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.09.2011 - 10:55

Konuşmasına, "Mademki alın terinin, emeğin harman olduğu bir salondayız, o zaman ben de sitemlerimi dile getireceğim" diyerek başlayan Kılıçdaroğlu, kapalı kapılar ardında başka, çıkınca başka konuşmaları sevmediğini söyledi.

Petrol - İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın'ın, "Yöneticiliğini korumak için herşeyi mübah sayan, inancını, heyecanını yitirmiş, 'hak verilmez alınır' şiarını, hak verilir, 'koltuk korunur'a dönüştüren sendikacılar da eklenince bugünkü dramatik durum ortaya çıkmaktadır" sözlerini tekrarlayan Kılıçdaroğlu, sendikacılara, "Sizin güzel bir sloganınız vardı, 'susma sustukça sıra sana gelecek' diyor. Sizin sloganızı size hatırlatırken, eğer birlik olamıyorsanız, güç olamıyor, kararlı duramıyorsanız, bilin ki birilerini gelir sizi parçalar" dedi.
 

"Hangi sendikacılık? "

"Hangi sendikacılık? diye soran Kılıçdaroğlu, "Sırtını iktiarda dayamış, kamu bankalarından kredi alan bir sendikacılık anlayışı mı, işçinin hakkını sonuna kadar savunan bir sendikacılık anlayışı mı? Tabiki emeğin hakkını savunan. CHP'nin varlık nedenlerinden biri de budur, emeğin hakkını savunmak" dedi. Çalışan haklarının yeterince korunmadığına ilişkin bir örnek veren Kılıçdaroğlu, her yıl Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun toplandığını, onlardan birinde toplantıya katılan bir sendika temsilcisinin asgari ücreti yeterli bulduğunu, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) temsilcisinin ise yetersiz bulduğuna işaret ederek, "Bu sendikacılık anlayışı, sendikacılığı geriye götürdü" yorumunu yaptı. Ücret sendikacılığına da karşı olduklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bir fabrikanın yaşaması gerektiğini de biliyoruz, ancak emeğin uluslararası alanda kabul edilen haklarının, Türkiye'de kabul görmemesini de içimize sindiremiyoruz. Uluslararası alanda haklar varsa, ona bizim işçimizin de sahip olmasını isteriz" dedi.

"En büyük taşeronlaşma devlette"

Taşeronlaşmaya ise karşı olduklarını yineleyen Kılıçdaroğlu, en büyük taşeronlaşmanın devlette olduğunu, bunu kaldırmak istediklerini söyledi. Demokrasilerde birinci kuralın hak aramaktan geçtiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Taşeronlaşmanın bu kadar yaygın olduğu ortamda hangi hakkı arayacaksınız" diye sordu. Tekel işçilerinin de çalışmak istediğini, ancak iş verilmediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, 4C'li bu işçilerin hiç bir güvencesinin bulunmadığını, maaşlarının indirilmesinin söz konusu olduğuna işaret ederek, "Dönemin, işçilere yönelik en büyük eleştirilerinden birisi de, 'Ben kimseye kul hakkı yedirmem.' İşçilere söyleniyor bu. Çalışan, emek harcayan kişiye, 'ben kimseye kul hakkı yedirmem.' Ya kul hakkı yiyenlere bak, etrafın dolu. Bir sürü insan var kul hakkı yiyen senin etrafında" dedi.
 

"Milletten özür dile"

MİT - PKK ses kaydına atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, terörün tırmandığına işaret ederek, "Birşey söyleyeceğiz, muhalefet terörü azdırdı. Konuşmayacaksın diyorlar. Giderseniz terör örgütü ile pazarlık yaparsınız. Ya 'siz pazarlık yapıyorsunuz arkadaşlar' diyorsunuz. Bunu söyleyenler şerefsizdir, bunu ispat edemeyenler şerefsizdir diye en ağır hakaretlerle karşı karşıya kalıyoruz. Biz onlara 'niye görüştünüz?' demiyoruz. 'Niye halka yalan söylediniz?' diyoruz. Bir siyasetçinin temel görevi, halka doğruları söylemek değil midir? Görüştünüz. Eğer bunu dile getirmek istemiyosanız, 'o konuda yorum yapmak istemiyoruz' dersiniz biter. Ama bunu söyleyenler ispat edemezlerse, şerefsizdir derseniz o zaman haklı bir soruyu sorma hakkını elde edersiniz. Nedir o soru: Ben söyledim, sen bana en ağır şekilde hakaret ettin. Şimdi ben sana soruyorum: Elini vicdanına koy, halka yalan söylediğin için senin bu millete özür borcun var. Çık adam gibi bu milletten özür dile" dedi.

Görüşmeler için kullanılan "devlet konuşuyor" ifadesini de eleştiren Kılıçdaroğlu, "O da yanlış. Adam diyor zaten. 'Ben buraya Recep Tayyip Erdoğan'ın özel temsilcisi olarak geldim' diyor. Görüşme devletin görüşmesi değil, o da yanlış bir özür de buradann dilenmesi lazım" dedi.

 

"BM raporu kaç aydır elinizdeydi?"

Türkiye - İsrail ilişkilerine değinen Kılıçdaroğlu, Mavi Marmara'da 9 yurttaşın hunharca öldürüldüğünün altını çizdi. İktidara, "öldürülen 9 kişinin kanı yerde kalmasın, biz bunu takip edeceğiz" dediklerinde, kendilerine, "biz takip ediyoruz" dediklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Biz olayı BM'ye götüreceğiz ve bunların hakkını BM'de soracağız dediler. Ne oldu? BM'nin raporu çıktı. İsrail'in eline, hiç kimsenin veremeyeceği bir avantajı, bu hükümet getirdi verdi. İsrail uluslararası avukatlarla anlaşsaydı 'acaba böyle bir rapor çıkartabilir miyin?' diye, böyle bir raporu çıkaramazdı. Kimin sayesinde çıkardı, bu hükümetin sayesinde, şimdi bir de dönüp bizi eleştiriyorlar. İnsaf denen birşey var. Bu rapor kaç aydır sizin elinizde? Yanıt yok. Yine soruyorum: Kaç aydır bu BM raporu sizin elinizdeydi ve niye sizin sesiniz çıkmıyordu?" diye sordu.
 

"Gazze'ye savaş filosu gönderecek misin, göndermeyecek misin?"

Hükümetin, 'Gazze'ye gerekirse yardım gemileriyle beraber savaş gemileri göndereceğiz' sözlerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Eyvallah, tebrik ederiz. Gönderirsen seni anlından bile çıkar öperim dedim. Hadi gönder bakalım. Hemen çark. Efendim senin dudakların kirli, benim alnım temiz. Sen bırak onları, sen Gazze'ye savaş filosu gönderecek misin, göndermeyecek misin. Adam gibi adam ol, benim soruma adam gibi yanıt ver" ifadelerini kullandı.


AKP şakşakçılığı

Türkiye'de basının özgür olmadığını, basın çalışanlarının haklarını ise hükümetin ellerinden aldığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, bazı yayın organlarını ise "Medya özgür değil, AKP şakşakçılığı yapan güçlü bir medya grubu ile karşı karşıyayız. Bunlarınn iş gücü, bütün TV kanalları dahil acaba CHP'yi nasıl eleştiririz. Karşı taraf, 'aman ha, karşı tarafa birşey söylenir mi?'" sözleriyle eleştirdi.
 

"Bir ay önce kankaydın, biray sonra nasıl savaş haline geldin?"

Başbakan Erdoğan ve Suriye lideri Beşar Esad'ın bir ay öncesine kadar vizeleri kaldırdığını, ortak bakanlar kurulu dediklerini, beraber bir barajın temelini birlikte attıklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, aradan bir ay geçemeden kıyametin koptuğuna dikkat çekti.

Başbakan Erdoğan'ın, Suriye'deki olaylar nedeni ile "bıçak kemiğe dayandı" sözlerini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Ne demek bu? Birşey daha yaparsan, kurusar bakma ben sana savaş ilan edeceğim demektir. Bir başbakan, bir başka ülke için 'bıçak kemiğe dayandı' derken nedir başka? Bunu söyler. Olaylar oluyor. Yapıyor musun birşey? Birşey yapmıyor. Biz, sadece Suriye'de değil, Suudi Arabistan'da, Libya'da, Mısır'da, Katar'da, İran'da demokrasinin olmasını savunan bir partiyiz. Kendilerine şu soruyu sorduk: Arkadaş, parti aynı parti, yönetim aynı yönetim. Bir ay önce kankaydın, biray sonra nasıl savaş haline geldin. Kim istedi bunu senden? Hangi egemen güçler düğmeye bastı da, sen onların taşeronluğunu Türkiye'de yapıyorsun" diye sordu.

Bunun karşısında kendilerinin "İsrail'in avukatlığı"nı yapmakla eleştirildiklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Biz size soru soruyoruz. Bu milletin bu cevaplara ihtiyacı var. Biz kimsenin avukatı olmayız. Eğer bir avukatlık aranıyorsa ben, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının avukatıyım. Sen, Batı'nın egemen güçlerinin, Ortadoğu'daki taşeronluğunu yapıyorsun. Ben senin maskeni indirmek zorundayım" diye konuştu.

Bütün bu gürültünün arkasında aslında, İsrail kalkını olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Sessiz sedasın İsrail Kalkanı'nı getirdiler, Malatya'ya konuşlandıracaklar. Şimdi kim İsrail'in avukatı" diye sordu

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler