Norveç Katliamına Götüren Nedenler

Norveç Katliamına Götüren Nedenler
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.07.2011 - 06:37

İskandinav ülkeleri olarak tanınan ve birbiriyle kültürel ve dilsel bakımdan çok yakın olan Danimarka, İsveç, Norveç ve bu ülkelerle yoğun ilişkide olan Hollanda, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupası’nda demokrasi, hukuk devleti, kişisel özgürlükler, özellikle de sosyal devlet ve farklı kültürlere gösterilen hoşgörü bakımından örnek ülke konumundalardı. Diğer Batı Avrupa ülkelerini bile bu alanlarda ve tabiiki refah toplumu bakımından de kendilerine imrendirecek durumdalardı.

İsveç, Danimarka, Hollanda ve Norveç, 1980’li yıllarda, bu ülkelere göçmen işçi olarak gelenlere yerel yönetim düzeyinde seçme ve seçilme hakkını yasalaştıran, vatandaşlıklarını kolayca edindiren ve çokkültürlülüğü toplumsal bir model olarak benimseyen örnek ülkelerdi.

1983 yılında Hamburg’da çalıştığım fakültede düzenlediğimiz bir sempozyuma, Danimarka, İsveç ve Hollanda’dan politikacı ve bilim insanlarını davet ederek, bu ülkelerdeki göçmen politikalarını ve seçme seçilme hakkının Almanya için de örnek alınmasına çalışmıştık, farklı kültür, din ve etnik kökenden insanların çokkültürlü toplum anlayışıyla bir arada yaşamalarının, gerekli bir toplumsal proje ve hatta zenginlik olacağını savunuyor ve bunun gereği projeleri destekliyordu.

Ancak, işsizlik sorunu ve refah toplumundaki sarsıntılar ırkçı partilerin bu ülkelerde de siyasi sahneye çıkmalarını sağladı. 1980’li ve 1990’lı yıllarda işsizliğin giderek artması ve çözülemeyen bir sorun haline gelmesi, buna alışık olmayan Batı-Avrupa ülkelerinde, özellikle göçmenlere karşı politikaların izlenmesine neden oldu. Genelde gelişmiş kapitalist ülkelerde periyodik olarak ortaya çıkan işsizlik sorununun, 1960’lı ve 1970’li yıllarda kısa sürede aşağıya çekilerek ciddi bir toplumsal ve siyasal sorun olması engellenmeye çalışıldı. Ancak, son 20 yıldır artan ve adeta kalıcılaşan işsizlik, bununla birlikte belli kesimlerdeki yoksullaşma ve fakir-zengin farkının daha belirgin hale gelmesi, özellikle göçmenleri bu durumun sorumlusu ve hedef kitlesi haline getirdi. Kaba kuvveti ve terör olaylarını da zaman zaman amaçları doğrultusunda kullanan aşırı sağcı-ırkçı parti ve kuruluşlar göçmenlerin bu ülkelerden geldikleri ülkelerine geri dönmeleri durumunda, başta işsizlik olmak üzere diğer toplumsal sorunların da çözülebileceğini, ana konu olarak işlemeye başladılar. 1985’ten sonra Almanya’da özellikle Türklere karşı bir dizi kundaklama olaylarını yaşadık. Bunların unutulamaz olanları Mölln, Solingen ve Manheim’de çok sayıda Türk’ün ölümüne neden olan kundaklamalardı. Almanya’da son 25 yılda resmi rakamlara göre 100’den fazla göçmen, ırkçı motifli saldırı ve kundaklamalar sonucu yaşamını kaybetti.
 

Demokrat partiler göçmen düşmanı ırkçı partilere karşı ortak tavır koyamadı

Yabancı düşmanlığından beslenen bu ırkçı siyasi oluşumlar ve partiler karşısında, sağ eğilimli demokrat ve Hıristiyan partiler ne yazık ki son derece yanlış bir politika izlediler. Kısmen yabancı karşıtı ve popülist yaklaşım ve politikalarla seçmenlerinin ırkçı partilere kaymasını önlemeye çalıştılar. Irkçı partilerin söylem ve politikalarını zaman zaman üstlenen bu partiler ve güttükleri politikalar, ırkçı partilerin giderek daha da güçlenmesine neden oldu.

Yakın Nazi geçmişi nedeniyle Almanya’da ırkçı bir partinin yüzde 5’lik baraj nedeniyle federal parlamentoya girmesini engellese de bazı eyalet parlamentolarına girmeyi başardılar. Ne var ki özellikle Danimarka’da ve hatta Benelüks ülkelerinden Hollanda’da aşırı sağcı, daha çok İslam karşıtı partiler giderek son yıllarda parlamentoya girmeyi ve bazen de hükümetlerin politikaları üzerinde etkin olmayı başardılar. Bununla da kalmayarak sağ eğilimli demokrat partilerin politikalarını yabancı karşıtı çizgiye çekebilmekte önemli rol oynadılar. O kadar ki diğer ülkeler tarafından çokkültürlü toplum projesiyle büyük bir ilgiyle izlenen Hollanda, aşırı sağcı bir partinin etkisi altına girmeye başladı. Bu çizgiyi Danimarka da izledi. Şimdi sırada İsveç var. Son seçimlerde bu ülkede de aşırı sağcı bir parti büyük bir sıçramayla parlamentoya girmeyi başardı.

İleri demokrasi, sosyal hukuk devleti ve refah toplumu geleneği olan İskandinav ve Hollanda giderek ve ardı ardına ırkçı ve aşırı sağcı partilerin siyasi ve toplumsal alanda etkin olabildikleri bir konuma geldiler.

 

*Prof. Dr. Hakkı KESKİN 2005-2009 Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyesi


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler