'Nükleer silaha karşıyız'

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin bölgesinde yeni bir silahlı çatışmaya, yeni bir silahlı gerginliğe muhatap olmasını istemediklerini belirterek, "Bu gerginlik nereden gelirse gelsin, kim tarafından yürütülürse yürütülsün, Türkiye bu gerginliğin karşısında olacaktır" dedi.

'Nükleer silaha karşıyız'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.09.2009 - 19:47

BM Genel Kurulu toplantıları sırasında temasları ve Ekim ayı dış politika gündemi hakkında basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İran'a ne zaman gideceğinin ve İran'ın füze denemeleriyle ilgili komşu ülke olarak Türkiye'nin görüşünün ne olduğunun sorulması üzerine, İran ve nükleer program konusunda Türkiye'nin üç temel ilkesi olduğunu ve Türkiye'nin dış politikasının bu ilkeler bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

"Nükleer teknolojiye barışçıl yollarla sahip olmak ve bu teknolojiyi barışçıl amaçlar için kullanmak her ülkenin hakkıdır. Özellikle doğal enerji kaynaklarına sahip olmayan ülkeler açısından bu sadece bir hak değil, bir zorunluluktur" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu hakkın sınırlanmasına biz karşıyız. İkincisi, bütün bu çalışmaların Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) bağlamında yapılması ve nükleer silahların geliştirilmesinin engellenmesi için de her türlü çabanın gösterilmesi bizim için vazgeçilmez bir ilkedir. Başta Orta Doğu olmak üzere bütün dünyanın küresel nükleer silahlardan arındırılması bizim için siyasi ve insani bir sorumluluktur. Dolayısıyla bölgemizde hiçbir nükleer silahın olmasını istemiyoruz, mümkünse dünyada olmasını istemiyoruz. Üçüncüsü ise bu konudaki problemlerin sadece diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz."

Askeri opsiyonların gündemde olmaması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, "Bölgemizin yeni bir silahlı çatışmaya, yeni bir silahlı gerginliğe muhatap olmasını istemiyoruz. Bu gerginlik nereden gelirse gelsin, kim tarafından yürütülürse yürütülsün, Türkiye bu gerginliğin karşısında olacaktır. Karşılıklı anlayış, siyasi diyalog, karşılıklı bağımlılık, kültürel birliktelik bağlamında barışçıl bir ortamın oluşması için çaba sarf ediyoruz, bu çabalarımızı da sürdüreceğiz" diye konuştu.

İran tarafından yapılan son açıklamalara bakıldığında UAEK ile yakın işbirliği içinde olacaklarını ifade ettiklerini kaydeden Davutoğlu, BM nezdinde yaptığı görüşmelerde İran'ın Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili ve AB Yüksek Temsilcisi Javier Solana görüşmesinin bir an önce yapılması yönünde telkinleri olduğunu ve görüşmelerin 1 Ekim'de başlayacağını ifade etti. Davutoğlu, 1 Ekim'de yapılacak görüşmenin yapıcı, uluslararası topluma güven verici bir ortam içinde seyretmesine önem verdiklerini ve sadece bir toplantıyla bütün sorunların çözüleceğini beklememek gerektiğini belirtti.

Askeri gerginliği doğru görmediklerini kaydeden Davutoğlu, "Gerek bu meselenin askeri yöntemlerle çözüleceği düşüncesine sahip olanları, gerekse de karşılıklı denemelerle caydırıcılık çabalarını doğru bulmuyoruz. Askeri opsiyonlar masada olmamalı, şu anda masada olması gereken yegane opsiyon diplomatik seçenektir" ifadelerini kullandı.
 

'Yaptırımdan en çok zarar görecek ülkelerdeniz'

İran'a yönelik ekonomik yaptırımların BM Güvenlik Konseyine gelmesi durumunda Türkiye'nin takınacağı tavrın sorulması üzerine de Davutoğlu, şöyle konuştu: "Biz ilkesel olarak yaptırımların fayda getirdiği kanaatinde değiliz. Bölgemizde daha önce birçok yaptırımlar uygulandı. Biz bu yaptırımlara gerek hissedilmeyecek diplomatik çalışmaların yapılmasına önem veriyoruz. İran'a dönük uygulanacak bir yaptırımdan en çok zarar görecek ülkelerin başında Türkiye gelecektir. Bu bakımdan yaptırımların olmaması için biz 1 Ekimde başlayacak sürecin bir an önce doğru bir eksende yürütülmesi ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve NPT (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması) temel ilkeleri çerçevesinde bir çözüme kavuşturulmasını önemsiyoruz."
 

'Türkiye - Ermenistan normalleşme süreci'

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye ile Ermenistan arasındaki protokollerin iki ülke arasında oynanacak Dünya Kupası elemeleri maçından önce imzalanacağını belirterek, "Bu imzadan sonra (Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj) Sarkisyan'ın Türkiye- Ermenistan maçına gelmesinin önem taşıdığını düşünüyoruz. Ancak sürecin kendisi açısından Sarkisyan maça gelse de, gelmese de, bu süreç kendi doğası içinde ilerlemeye devam edecek" dedi.

İki ülke arasında imzaların atılmasından sonraki sürecin ise anlaşmaların Meclise sevk edilmesi ve Mecliste onaylanması olduğunu belirten Davutoğlu, "sevk edilmesi" ve "onaylanması" sürecini ayırmak gerektiğini belirterek, "Sevk etmek ayrı, onaylanması ayrı bir işlemdir. O bakımdan bu onay işleminin hemen olacağı yönünde kamuoyumuzca ve uluslararası kamuoyunca böyle bir beklenti söz konusu değildir" diye konuştu.
 

Türkiye - Irak

Bir gazetecinin, Irak ile Türkiye arasında ortak bakanlar kurulu toplantısı yapılacağını söyleyerek, kuzey Irak'ta terör örgütünün eylemlerinin engellenmesi bağlamında atılan adımların tatmin edici olup olmadığını ve bunun Türkiye'deki açılım sürecini nasıl etkileyeceğini sorması üzerine Davutoğlu, Türkiye'nin terörle mücadele bağlamında Irak ile tam bir işbirliği içinde ilişkileri sürdürdüğünü belirtti.

Davutoğlu, son BM zirvesinde Başbakan Erdoğan'ın ABD Başkanı Barack Obama ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile yaptığı görüşmelerde, gerekse kendisinin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari ile temaslarında terörle mücadele konusunun ele alındığını bildirdi.

Kuzey Irak bölgesel yönetiminden terör konusunda aktif çaba göstermesini istediklerini kaydeden Davutoğlu, "Üçlü mekanizma çerçevesinde çalışmalar son dönemde ciddi şekilde artmıştır. Önümüzdeki toplantı da muhtemelen Erbil'de yapılacak. İran ile yaptığım görüşmelerde en önemli konulardan biri de bu oldu. Ayrıca AB ile yaptığımız görüşmelerde Avrupa'da alınacak tedbirleri bir araya getirdiğimizde Türkiye'nin demokratik açılımına paralel olarak terörün etkisiz hale getirilmesi için çabaların ne kadar yoğun olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Türkiye her alanda her ülkeyle bu konuları görüşmeye devam edecektir" ifadelerini kullandı.
 

Aliyev - Sarkisyan görüşmesi

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyon arasında 7-8 Ekimde yapılacak görüşmenin başarısız olmasının protokolleri etkileyip etkilemeyeceği yönündeki bir soruyu da yanıtlayan Davutoğlu, "Biz bütün planlamalarımızı başarısızlık üzerine değil, başarı üzerine yaparız" dedi. Daha önceki görüşmelerin genel trendi izlendiğinde 7-8 Ekim'de Kişinev'deki toplantılarda daha ileri bir aşamaya geçileceğini ümit ettiklerini belirten Davutoğlu, ayrıca bir AGİT heyetinin Laçin koridoru ile ilgili bir teknik çalışmada bulunduğunu ve çalışmalarını Kişinev'deki toplantı öncesinde tamamlamasının beklendiğini bildirdi. Davutoğlu, "Kişinev'deki toplantının daha ileri bir adım olacağını düşünüyoruz, ama herhangi bir ihtilafın çözümü noktasında elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız" diye konuştu.
 

Almanya'daki seçimler

Almanya'daki seçim sonuçlarının Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkileyeceği sorusu üzerine Davutoğlu, seçimlerin Alman halkının hür iradesini yansıtan bir seçim olduğunu ve herkesin buna saygı duyması gerektiğini vurguladı. Türk-Alman ilişkilerinin köklü ve derin ilişkiler olduğunun altını çizen Davutoğlu, şöyle konuştu: "Bu ilişkiler herhangi bir seçim sonucuyla değişim yaşayacak bir ilişki değildir. Türk-Alman ilişkileri Avrupa'nın en köklü diplomatik ilişkileridir. Almanya'da kim iktidara gelirse gelsin, bu ilişkilere önem vereceğine inanıyoruz. Türkiye-AB ilişkileri herkesin saygı göstermesi gereken uluslararası taahhütlere dayalı ilişkilerdir. Bu taahhütlerin her hangi bir seçim sonucuyla da değişmeyeceğini düşünüyoruz."

 

Türkiye-Ermenistan maçı

Ermenistan ile sınırın bir günlüğüne sembolik olarak açılmasının mümkün olup olmadığının sorulmasına karşılık Davutoğlu, imzalanacak protokollerin bir bütün olduğunu, uygulamasının da bir bütün olduğunu söyleyerek, "Dolayısıyla o uygulamanın parçalar halinde gerçekleşeceğini ve geçici uygulamaların olacağını beklememek lazım. Sınırların açılması da protokollerde öngörülen ve belli bir sürece bağlı olan uygulamalardır" dedi. Davutoğlu, 14 Ekim'deki Türkiye-Ermenistan maçının centilmenlik ve karşılıklı kardeşlik ilişkisinde seyretmesi gereken sportif bir aktivite olduğunu söyleyerek, maç sırasında olaylar çıkabileceği yönünde bir kaygı taşımadıklarını belirtti. Maça Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in davet edilmesinin söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine de Davutoğlu, "Bu ikili bir maç, ama misafir olarak gelmek isteyenler olursa bu bize sadece şeref ve mutluluk verir" dedi.

 

Kıbrıs'taki görüşmeler

Kıbrıs konusunun BM gündemindeki en eski konulardan biri olduğunu hatırlatan Davutoğlu, son olarak en kapsamlı çalışmanın 2004 yılında Annan planı ile yapıldığını, Türk tarafının bu plana destek verdiğini de anımsattı. Davutoğlu, o gün dahi fiilen iki halkın bir irade gösterdiğini belirterek, o iradenin sonuçlarının ortaya çıkması gerektiğini, ancak uluslararası toplumun, başta AB olmak üzere bu sonuçları görmek istemeyerek aksine bir tutum takındığını bildirdi.

Davutoğlu, bütün taahhütlere rağmen Kıbrıs Türk tarafının hala haksız ambargolara tabi olduğunu ve sözlerin tutulmadığını söyleyerek, bütün bunlara rağmen Rum kesimi lideri Dimitris Hristofyas'ın iktidara gelmesinin ardından Türk tarafının yine iyi niyet göstererek yeni bir müzakere sürecini bizzat inisiyatif kullanarak başlattığını ve 42 toplantı yapıldığını hatırlattı. Türk tarafının bu toplantıların seyrinden tümüyle tatmin olmamasına rağmen sürece destek vermeye devam ettiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti: "Şimdi 42 toplantıdan sonra Sayın Hristofyas'ın BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasına bakarsanız, bu 42 toplantının neden yapıldığını sorgulamaya başlarsınız. Bu 42 toplantının ilkinde karar altına bağlanan temel ilkeler anlayışının tam aksi şekilde Hristofyas'ın ifadelerinde 'iki otonom bölge' ifadesi geçiyor. Bu dahi temel ilkelere aykırıdır. O zaman bu 42 toplantı niçin yapıldı?"

Bakan Davutoğlu, iyi niyetli çabaların karşılığının bu olmaması gerektiğini söyleyerek, Türk tarafının talebine rağmen New York'ta üçlü bir toplantı gerçekleşemediğini kaydetti. "Biz artık bu konunun sürüncemede kalmasını istemiyoruz" diyen Davutoğlu, çözüm iradesi mevcutsa, tarafların, garantör ülkelerin ve uluslararası toplumun daha etkin olarak devreye girmesi gerektiğini ve bunlara rağmen bir sonuç alınamazsa Kıbrıs Türk tarafının siyasi iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini kaydetti. Davutoğlu, "Kimse bu statükonun kendisine menfaat sağladığı düşüncesiyle daimi olacağını düşünmemeli" diye konuştu.
 

Livaneli'nin UNESCO başkanlığı konusu

Sanatçı Zülfü Livaneli'nin Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Başkanı olabilmesi konusundaki soru üzerine de Davutoğlu, bunun dışişleri bakanlığı döneminde kendisini en çok üzen konulardan biri olduğunu söyleyerek, çünkü son derece gereksiz spekülasyonlar yapıldığını kaydetti. Davutoğlu, Livaneli'nin saygı duydukları bir sanatçı olduğunu belirterek, bu nedenle kendisini arayıp arka plan bilgisi verdiğini anlattı. Livaneli'nin kendisinin bazı yabancı yetkililerle görüştüğünü söylediğini, ancak bir Türk aydını olarak bütün bu görüşmeleri yaparken Dışişleri Bakanlığı ile temas etme ihtiyacı görmediğini, sonra da basın toplantısıyla bakanlığı suçladığını kaydetti. Bunun kabul edilebilir olmadığını söyleyen Davutoğlu, Livaneli'nin Bakanlık ile temasa geçmesi gerektiğini belirtti.

Livaneli'ye teklif götüren yetkililerin kim olduğunu bilmediklerini de kaydeden Davutoğlu, Livaneli'nin "müsteşar" ifadesini kullandığını, ancak bu ifadenin birçok yetkili için kullanılabileceğini ve kimlerin ne sözü verdiğini bilmediklerini söyledi. Davutoğlu, kimsenin Türkiye'ye bu konuda resmi bir teklifte bulunmadığına işaret ederek, bazı gayriresmi temaslar olduğunu, sadece ABD Kongresi'nde danışmanlık yapan bir senatörün zemin yokladığını bildirdi. UNESCO konusunda görevlendirme için bir ülkenin illa ki kendi adayını göstermesi gerekmediğini de söyleyen Davutoğlu, eğer o ülkeler çok ciddi iseler onların da Livaneli'yi aday gösterebileceğini kaydetti.

Davutoğlu, "TC devleti ve bakanlığımız güçlü bir geleneğe sahiptir. Biz adayımızı kendimiz gösteririz" diyerek, bazı başka ülkelere verilen taahhütler nedeniyle Livaneli'nin aday gösterilmediğini söylemenin son derece yanlış olduğunu belirtti. Davutoğlu, daha önce başka örgütler için Türk adayların gösterildiğini, bütün bunlarda bu adaylara bakanlık ile birlikte karar verildiğini kaydetti. Davutoğlu, "Biz başka birini bloke etmek adına, başka birtakım ülkelerin adaylarını devre dışı bırakmak adına bir çalışma içinde olmayız. Bu hangi grup ülke olursa olsun" diyerek, UNESCO başkanlığında sıranın Doğu Avrupa ve Arap ülkelerinde olduğuna da dikkat çekti.

Afganistan'la ilgili soruya karşılık da Davutoğlu, Kasım ayında ISAF komutanlığının devralınacağını hatırlatarak, bu nedenle asker sayısında bir artış olacağını, 1700 civarında bir sayıya ulaşılacağını, ancak bunun tamamen bu komuta çerçevesinde olacağını, yeni bir talebin söz konusu olmadığını kaydetti. Davutoğlu, ABD'nin Irak'tan çekilmesiyle ilgili Türkiye'ye resmen iletilen bir talep olmadığını da söyleyerek, Türkiye'nin Irak'ın bir an önce normalleşmesinden memnun olacağını belirtti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın BM Genel Kurulu toplantıları çerçevesinde Musevi kuruluşlarla yaptığı toplantının anımsatılarak, Türkiye-İsrail ilişkilerinde hangi noktada olunduğunun sorulması üzerine Davutoğlu, Türkiye'nin Orta Doğu politikasının ilkeler temelinde yürütüldüğünü, bir ülkeye karşı olmadığını belirterek, İsrail'in Gazze'deki saldırıları karşısında en net tepkiyi kendilerinin gösterdiğini, bundan sonra da her türlü sivil ölümlere yönelik bir politika takip ediliyorsa en net tavrı yine göstereceklerini kaydetti.

"Orta Doğu bizim bölgemizdir" diyen Davutoğlu, bu nedenle her gelişmenin içinde olacaklarını, Orta Doğu'daki her insanın kaderinin ilgi alanları içine girdiğini bildirdi. Davutoğlu, AİHM'nin Yannis Fokas adlı bir Yunan vatandaşının, İstanbul'da ailesinden miras kalan mülklerine ulaşamadığı gerekçesiyle açtığı davayla ilgili aldığı kararın anımsatılması üzerine de, bu davaları yakinen takip ettiklerini söyleyerek, gerekli hukuki müdahalelerde bulunacaklarını kaydetti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler