‘O gün doğanlar bugün ölüyor'

90’ları yaşamış biri olan Diyarbakırlı sanatçı Serhat Çiçek’in babası, amcası ve görme engelli ağabeyi 90’larda yapılan köy baskınlarında gözaltına alınıp ‘kaybedilmiş.

Yayınlanma: 19.01.2016 - 22:10
Abone Ol google-news

Serhat Çiçek, Diyarbakır Lice doğumlu bir sanatçı. 31 yaşında. Bugün 2’si kadın, 5’i erkek 7 kardeşi sağ. Babası Tahsin Çiçek ve amcası Ali İhsan Çiçek 1994 yılında yapılan köy baskınlarında Lice Yatılı Bölge Karakol Komutanlığı’na ait Bolu Tugayı’na bağlı askerlerce gözaltına alınmış. Beraberlerinde alınan beş kişi gece yapılan ağır işkence sonrası ertesi sabah serbest bırakıldıklarında sormuşlar, “Bizle alınan Ali İhsan Çiçek, Tahsin Çiçek nerede?”. “Biz onları akşam bırakmışız, siz evinize gidin” diye gelmiş yanıt. O gün bugündür Ali İhsan Çiçek’ten de Tahir Çiçek’ten de haber yok.

Ayakkabılardaki kan

Babasıyla amcasının gözaltında kaybedilmelerinden 27 gün sonra 15 yaşındaki görme özürlü ağabeyi Çayan da gözaltına alınmış Çiçek’in. Bostanda çalışan ağabeyine yemek götürmeye gittiği o gün, ağabeyi ondan su istemiş. Çeşmeye yollandığı sırada karşısına çıkan bir dut ağacına çocuk heyecanıyla tırmanırken, ağabeyini de, suyu da unuttuğunu anlatıyor Çiçek.

Sonra bir anda sesler duymaya başladığını, ağaçtan indiğinde karşısına çıkan askerin ona “Sen nereden çıktın” diye sormasını, kendini Türkçe ifade edemediği için yediği tokadı anlatıyor. Sonra ağabeyinin yanına koşarken gördüğü manzarayı: “Koşarak ağabeyimin bulunduğu yere giderken iple bağlayıp onu arabanın arkasından sürüklemeye başladıklarını gördüm. Köyle Lice’nin arası dağ yolu, mesafesi 10 kilometre. Arkalarından takip ettik. Ayakkabısının tekini bir yerde, diğerini bir yerde bulduk. Ayakkabılarına kan dolmuştu.”

Dava emsal oldu

Türkiye 2001 yılında AİHM’de (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) babası ve amcasının gözaltında kayıp davasında 81 bin sterlin’e mahkûm edilmiş. İlk gözaltında kayıp davasının sonucu bu. “Bizim dava emsal oldu” diyor Çiçek, “Ağabeyimi de kendilerinin götürmediklerini iddia ediyorlar; görgü tanıkları, sözlü ve yazılı ifadeler olmasına rağmen.”

Cumartesi Annesi

Serhat Çiçek annesi Azize’yi her hafta köyünden Beyoğlu’ndaki Galatasaray Lisesi önüne taşımış yıllarca. Artık görme sorunu yaşayan Azize Ana her cumartesi gelemiyor Cumartesi Anneleri’nin eylemlerine: “Anamın sağlık sorunları var. Her hafta gidiş gelişte aynı acıları tekrar yaşıyor. Onu ben getirip götürüyordum. Çoğu zaman arabaya bindiği an ağlamaya başlar, gidene kadar durmazdı"

‘Bu okul okumamış’

Serhat Çiçek “okul okumadım” dese de, okumuş aslında. İlkokul üçüncü sınıfa kadar. İki kez hem de: “İlkokul üçüncü sınıfta Türkçeyi öğrenmeye başladım. Tam öğrendim derken, bizim okul yakıldı, yıkıldı. Bir yıl sonra tekrar birinci sınıftan okula başladım. Kayıtlarımız silinmiş, üçüncü sınıfı okuduğuma dair bir kanıt yok. Türkçe konuşamadığım için ‘bu okul okumamış’ deyip, tekrar birinci sınıfa kaydettiler beni. Yine üçüncü sınıfa kadar okuyup maddi zorluklardan ötürü sınıfı bıraktım.”

Bugün hayatını müzikten kazanıyor. Bir de ‘zor zamanlar’ı düşünerek vaktinde Diyarbakır’ın Ofis semtinde açmış olduğu kafenin gelirinden. Diyarbakır’da özel davetlerde, düğünlerde çalıp söylüyor. Ülkenin güneydoğusunda yaşanan sokağa çıkma yasakları ve savaş hali dolayısıyla işleri durmuş halde.

Kayıpların müziği

Yaklaşık bir sene önce 10 şarkının yer aldığı bir albüm çıkardı Serhat Çiçek. Adı ‘Héz’. Yani ‘güç’. Albümdeki şarkıların sözlerinin çoğu kendisine ait. Bir tanığın gözünden gözaltında kayıpların, Lice’nin, annelerin yaşadığı acıların müziğini yapıyor. Şu sıra Dersim isyanını anlatan ‘Oy Dersim Oy’ adlı single üzerinde çalışıyor. Ardından yarısı Türkçe, diğer yarısı Kürtçe şarkıların olduğu, yine toplumsal olayları anlatacak 14 parçalık yeni albümü çıkacak: “Türkiye’deki bu kardeş kavgasını, Dersim, Lice, Amed gibi yerlerde yaşanan acıları anlatacak şarkılarımız var. Savaş psikolojisi içinde, tutuklanan, cezaevine atılan, çocukları öldürülen insanları görünce, başka şeyler anlatmayı düşünmüyorsun.”

Serhat Çiçek’e ’90’lı yıllardaki şiddetin tanığı olarak bugün yaşananları nasıl gördüğünü soruyorum. Cevabı kısa ve öz: “O gün doğanlar bugün ölüyor.”

 ‘Ne olursa olsun barış istiyorum’

“Sokak ortasında infaz edilen kadınlar, yaşlılar, insanlar var. Burada insanlar ciddi şekilde korkuyor, tedirgin ve rahatsızlar. Bu tedirginlik iki yönlü. Hem devletten hem öbür taraftan. Polis görünce de, bereli birini görünce de tedirgin oluyorsun. Bu olayın silahla çözülmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Bu savaşın en acı yönünü yaşamışlardan biri olarak, ne olursa olsun barış istiyorum. Müzakere masasına dönülsün.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler