'O polisleri asalım mı?'

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, İzmir'de polis merkezinde darbedilen kadının görüntülerinin basına yansımasıyla ilgili olarak, ''Tasvip etmediğimiz bu olayın şüphelilerine hukukun emrettiği cezanın ötesinde bir ceza mı verelim? İzmir Konak Meydanı'na bir darağacı kuralım da bu personeli darağacına asalım mı?'' dedi.

'O polisleri asalım mı?'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.12.2011 - 12:56

Bakan Şahin, Konya Emniyet Müdürlüğünde katıldığı araç teslim töreninde, bugün polis teşkilatında kendi personeli aleyhine bile olsa eldeki kasedi savcılığa teslimini gerekli gören bir anlayışın hakim olduğunu belirtti.

''Polisimiz kendini farklı bir konumda görüyor olsaydı o kamerayı pekala yok etmeyi düşünebilirdi'' diyen Şahin, ''Belki düşünen de olmuştur, olabilir ama o düşünce değil bu kaydın, o kasedin yok edilmeden delil olarak kendi personelinin aleyhine bile olsa savcılığa teslimini gerekli gören bir anlayış artık Karabağlar Karakolu'nda da İzmir emniyetinde de Konya emniyetinde de vardır'' diye konuştu.

Şahin, televizyonlarda yayımlanan kasedin kamera kaydını alanın da polisin kendisi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Tasvip etmediğimiz bu olayın şüphelilerine hukukun emrettiği cezanın ötesinde bir ceza mı verelim? İzmir Konak Meydanı'na bir darağacı kuralım da bu personeli darağacına asalım mı? İçinde bulunduğumuz hafta hem Mevlana Haftası hem de 10 Aralık İnsan Hakları günüydü. Akşam bir program... Konusu da İzmir Karabağlar Karakolu'ndaki olay. İnsan hakları adına bu ülkede yapılmış hatalar örnek olarak veriliyor, verilmeye çalışılıyor. Belli ki ruh hali sıkıntılı. Bir de konuk alınmış. Bir olay üzerinden yüzyılların teşkilatı imaj yönünden zedelenmeye ve üzerinden bir yerlere bazı mesajlar verilmeye çalışılıyor.''

''Türkiye'nin sorunu bundan mı ibaret?''

Daha önce Siirt, Bingöl ve Hakkari başta olmak üzere yurdun çeşitli bölgelerinde düzenlenen terör saldırılarında masum insanların, çocukların öldürüldüğünü anımsatan Şahin, şöyle devam etti:

''29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda Bingöl'de bir kadın terörist üzerindeki bombayı patlattı. Buna müdahil olmak isteyen bir anne de hayatını kaybetti ve geriye 3-4 yetim bıraktı. Bu ülkede çiğnenen insan hakları adına çok şeyler sayabiliriz. Hayatına kastedilen kadın örneği yok mu? Karabağlar'daki olayı tasvip etmiyoruz. Kaset yayınından sonra görevlileri de görevlerinden uzaklaştırdık. İzmir Valimiz üzerinden özür de diledik. Ben de özür diliyorum. Bu olay Türkiye'ye yakışmıyor, doğrudur da Türkiye'ye yakışmayan başka olaylar yok mu, onları neden görmüyoruz, göremiyoruz? O olaylarla canı pahasına mücadele eden asker, polis ve şehitlerimizin anneleri yok mu, onlar anne değil mi, onların insan hakları olarak evladını sevme, evladını görme hakkı elinden alınmış değil mi? Türkiye'de konuları saptırma konusunda hiç kimsenin cambazlık yapmaya hakkı yoktur. Karabağlar olayı kendi sınırları içinde değerlendirilmiştir, değerlendirilmeye devam edecektir. Yargı ve disiplin soruşturması devam ediyor ama bu ülkede başka konular var. Onları yok görüp insan hakları haftasında onları yok saymak, o anneleri yok saymak, görmemek, onların haklarını hiç hatırlamamak haksızlık değil midir? İnsan hakları adına yapılan programın tek konuğu ve tek konusu İzmir Karabağlar'daki bir hanımefendiye personelimizin yaptığı uygun olmayan davranıştan mı ibaret, Türkiye'nin sorunu bundan mı ibaret?''

Polis merkezi ve karakollarla ülkeye yayılmış bir teşkilatın birkaç personelinin hatalı tutumu olabileceğini ifade eden Şahin, şunları kaydetti:

''16 Temmuz 2011'de İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde bir olay yaşandı. Bir hanımefendiye görevi gereği müdahil olan personelimiz, tahrik sebeplerini bir tarafa bırakıyorum, onaylamadığımız bir tutum ortaya koymuşlardır. Kendilerine sorulduğunda diyecekleri çok şeyleri, izahatları vardır ama bizi tatmin etmez, etmemiştir de. Ertesi gün olay ilgili savcılığa intikal etmiştir. Savcılık takibatını başlatmıştır. Bu personellerimiz şüpheli ve sanık durumuna düşmüşlerdir. Bakanlığımız 17 Temmuzda disiplin ve idari soruşturmayı başlatmıştır. Aradan aylar geçmiştir. 3 Aralıkta bir görüntü kasedine ulaşılmıştır. Değerli medyamız bu kaset üzerinden bir yayına başlamışlardır, başlayacaklardır. Kimsenin kimseden gizlediği bir şey yoktur. Olamaz, olmamalı. Hele hele biz AK Parti iktidarları olarak. Türkiye'yi dünya ile yarışa sokan bir iktidarın bir şeyleri bu ülkede gizlemesi gibi bir anlayışı olmadı, olamaz. Böyle bir ithamı kabul etmeyiz ama olanı çok açık bir şekilde anlatıyorum. Olay tarihi 17 Temmuz. Savcılık takibatı devam ediyor, disiplin soruşturması devam ediyor. 3 Aralıkta kaset ele geçiyor.''

Şahin, görüntülerin gizli olmadığını belirterek, şöyle devam etti:

''Peki bu kaset dışarıdan birinin çekimiyle oluşmuş bir kaset mi, hayır, bu kaset İzmir Karabağlar Karakolu'nda şikayetçi olunan, bizim de uygun görmediğimiz tutum ve davranışların sahibi personelin o andaki hal ve hareketini kayıt altına alan devletin kasetidir. Peki neredeydi bu kaset. Bu kaset olayın delili, suçun delili olarak ilgili savcılığın dosyasındaydı. Peki bu kasedi biz yayın mı yapmalıydık, hayır, bu kasedi vermemiz gereken yere vermiş miyiz, savcılığa teslim etmiş miyiz, etmişiz, savcılık bunu izlemiş mi, izlemiş, davasını açmış mı, açmış, takdir kendisinin. Kasedi 3 Aralıkta yeni bir olaymış gibi kamuoyuna takdim ederek bir anlamda bu ülke kamuoyunu zaman yönünden yanıltmaya hakkımız var mı? Kim olursak olalım, ister devlet kurumu olalım, ister medya olalım. 'Bu kaset Karabağlar Karakolu'nda kayıt yapan kaset. Bu görüntüler oradan kayda alınmış ve savcılığa verilmiştir' demek gerekmiyor mu? Genel ahlak ve basın ahlakı bunu gerektirmiyor mu? Eskiden karakolda ayna var denilirdi. Biz o aynaları kaldırdık. Şimdi karakolda ayna yok kaset var, kamera var kamera, Türkiye bu noktada, polisimiz ve jandarmamız bu noktada.''

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon