Öğretmenin Gücü...

Öğretmenin Gücü...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 24.11.2009 - 06:52

Yedi yıldır işbaşında bulunan AKP iktidarının uygulamaları ne yazık ki mesleği daha çok yıpratmış, onların örgütlü gücünü bölmüştür. Bu dağınıklıkla iktidarlar üzerinde etkili olunamıyor, yeterince kamuoyu yaratamıyoruz.

Yaklaşık 30 yıldır her 24 Kasım’da Öğretmenler Günü nedeniyle kısa süreli de olsa öğretmenler anımsanıyor, sorunları konuşuluyor. Bugünde hemen herkes mesleğin yüceliğini, önemini konuşuyor; hiçbir teknolojinin öğretmenin yerini dolduramadığını, nitelikli eğitimin ancak iyi yetişmiş öğretmenle olacağını kabul ediyor.

1973’te yasalaşan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesinde de öğretmenliğin “özel bir ihtisas mesleği” olduğu belirtiliyor. Yine ILO ve UNESCO’nun 5 Ekim 1966’da hazırladığı Türkiye’nin de altında imzası bulunan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi temel ilkelerinden biri şunu öngörüyor: “Öğretmenlerin çalışma koşulları, eğitimin en yüksek derecede etkinliğini sağlayacak nitelikte olmalı ve öğretmenlere, kendilerini tümüyle mesleksel uğraşlarına adama olanağı vermelidir.” (1)

Bütün bu kutlanan günlere, söylenen güzel sözlere, ulusal ve uluslararası yasalara karşın öğretmenlerin sorunları çözülmüyor. Çalışma koşullarında, özlük haklarında, örgütlenme sorunlarında kalıcı bir iyileştirme olmuyor. Ülkemiz öğretmenleri dünya öğretmenleriyle karşılaştırıldığında durumumuz hiç iç açıcı değil.

Başkent Üniversitesi ile Tekışık Eğitim Araştırma Geliştirme Vakfı, 12-13 Kasım 2009 tarihinde Ankara’da “Türkiye’nin Öğretmen Yetiştirme Çıkmazı” başlıklı yedi oturumlu, kapsamlı bir sempozyum düzenledi. Milli Eğitim Bakanı’nın çağrılı olmasına karşın uğramadığı bu toplantılarda iki gün boyunca öğretmenlikle ilgili birçok konu konuşuldu, tartışıldı. Bildiriler bir kitapta toplandı. (2)

İşte bu sempozyumda konuşmacıların sık sık dile getirdikleri eğitimin ve öğretmenliğin niteliğini etkileyen birkaç acı gerçek:

Sayıları 73’ü bulan eğitim fakültelerinin çoğunda yeterli profesör, doçent yoktur. Birçok fakülte yeterli donanıma sahip değildir. Adaya öğretmenlik ruhunu aşılayacak, uygulama yaptırılacak sağlıklı bir ortam bulunmamaktadır.

Daha da kötüsü eğitim fakültelerini bitirmiş, öğretmenliği hak etmiş yüz binlerce aday bir türlü atanmamaktadır. Bu sayı kimilerine göre 200 bin, kimilerine göre de 327 bindir. (3) Üstelik öğretmen açığı olmasına, ikili öğretim, birleştirilmiş sınıflar sürmesine karşın bu atamalar yapılmamaktadır.

Ne hikmetse iktidar hiçbir iş güvencesi olmayan “sözleşmeli öğretmenlik” uygulamasını, karın tokluğuna çalıştırılan “ücretli öğretmenlik” uygulamasını sürdürmektedir.

Yine günümüzde 4 yılda bir bilgilerin iki katına çıktığı, diplomaların 5 yılda eskidiği bir ortamda öğretmeni işbaşında yetiştirecek hizmet içi eğitim yeterli olarak yapılmamaktadır.

Eğitim yöneticileri sık sık değiştirilen yönetmeliklere göre atanmaktadır. Hükümet çok zaman kendi yaptığı yönetmeliklere bile uymamakta, yandaşlar kayrılarak görevlendirilmektedir.

YÖK’ün 22 Temmuz 2009 tarihinde yaptığı katsayı değişikliği eğitim fakültelerindeki öğrenci profilini değiştirecektir. İmam hatip lisesini bitirenler yeni katsayı değişikliğinden sonra, eskiye göre daha çok oranda eğitim fakültelerine girecektir.

Adı geçen toplantıda bu ve benzeri sorunlar dile getirildi. Başka yerlerde de 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle daha birçok toplantı yapılacaktır. Önemli olan sorunların konuşulması kadar kalıcı bir biçimde çözümüdür. Öğretmenlerin durumunu, çalışma koşullarını iyileştirmektir. Çağdaş, ileri ülkelerde olduğu gibi sendikal haklarını tanımaktır.

Sorunların köklü çözümü için:

Eğitim gibi öğretmenlerin sorunlarının da köklü çözümü bir iktidar sorunudur. Öğretmenlerin örgütlü sesine kulak veren, öğretmene güvenen, onların haklarını korkmadan tanıyan iktidarlar, sorunları çözerek öğretmenlerin saygınlığını arttırabilir.

Yedi yıldır işbaşında bulunan AKP iktidarının uygulamaları ne yazık ki mesleği daha çok yıpratmış, onların örgütlü gücünü böl-müştür. Bu dağınıklıkla iktidarlar üzerinde etkili olunamıyor, yeterince kamuoyu yaratamıyoruz.

Sayıları 650 bini aşan öğretmenlerin geçmişte olduğu gibi büyük çoğunluğu tek çatı altında toplanmalı, zaman geçirmeden güçler birleştirilmelidir. Örgütlenirken siyasi görüşler, çalışılan kademe değil, yalnızca öğretmenlik öne çıkarılmalıdır. Öğretmenler örgütlü gücünü göstermelidir.

Yüz yılı aşkın örgütlenme geleneği olan ülkemiz öğretmenleri, bu dağınıklığı yenip örgütlü gücünü ortaya koyamazsa eğitimdeki ve öğretmenlik mesleğindeki her yıl giderek ağırlaşan sorunlara yenileri eklenir.

Toplusözleşme haklarını elde etmek, sorunlarını dile getirmek için 25 Kasım 2009 tarihinde KESK’e ve KAMU SEN’e bağlı kamu çalışanları bir günlük uyarı boykotu yapıyorlar. Bu konfederasyonların eğitim işkolundaki Eğitim-Sen ve Türk Eğitim-Sen’e bağlı öğretmenler de bu eylemde birlikte haklarını arayacaklar. Dileriz bu eylem kamu çalışanları ve öğretmenlerin güçlerini birleştirerek haklarını elde etmek, sorunlarını çözmek için bir başlangıç olur.

1) Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi, Prof. Dr. Mesut Gülmez, Ankara, Kasım 1991.

2) Türkiye’nin Öğretmen Yetiştirme Çıkmazı, Öğretmen Hüseyin Hüsnü Tekışık Eğitim Araştırma Geliştirme Vakfı Yayınları No: 11, Kasım 2009.

3) Milliyet, 9 Kasım 2009, Öğretmenlerin Hayal Kırıklığı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon