Okan: Aslında bu benim ilk filmim

Tunç Okan yeni filmin gösterim tarihi için heyecanla bekliyor. Her türlü tepkiye ve eleştiriye açık. İnsanların reflekslerinin bile kontrol edildiği günümüzde geri dönüşlerin önemli olduğunu düşünüyor. Başarı onun için derdini anlatabilmekte.

Okan: Aslında bu benim ilk filmim
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.04.2013 - 07:27

Sarı Mercedes ve Otobüs filmleriyle Ulusal ve Uluslararası festivallerden kazandığı ödüllerle Türk sinemasında iz bırakan yönetmenlerden Tunç Okan’ın yeni filmi “Umut Üzümleri” 17 Mayıs’ta beyazperdede. Okan’ın yönettiği ve yapımcılığını yaptığı “Umut Üzümleri” Fakir Baykurt’un “Kaplumbağalar” isimli eserinden uyarlanmış. Başrollerinde ise Altan Erkekli, Ahmet Mekin ve Yetkin Dikinciler var. “Umut Üzümleri” Okan’ın dördüncü sinema filmi. Daha öncesinde yasaklanan bol ödüllü “Otobüs” filminin yanı sıra “Cumartesi Cumartesi” ve Adalet Ağaoğlu’nun ‘Fikrimin İnce Gülü’ adlı romandan beyazperdeye uyarlanan Sarı Mercedes’i hâlâ hafızalarda.

- Hikâyeye nereden başlamalı?

- Ses Mecmuası’nın kapak yıldızı olmuştum, yıl 1965’ti. Zaten dönemin Yeşilçam’ında başroldeki 22 yaşında bir oyuncuydum. İlk filmim Türkan Şoray’la oynadığım “Veda Busesi”ydi. Sonra Hülya Koçyiğit, Selda Alkor ve Ajda Pekkan ile de oynadım. Yaşım 24’e gelince yurtdışına çıktım, kaçtım hatta.
 

- Neydi aradığınız?

- Dünyayı görmek istiyordum, gideceğim yerlerin her anlamda daha özgür olduğunu düşünüyordum. Orada başkaldıracaktım. Gittiğim gibi eğitim almaya başladım.
 

- Ve diş doktoru oldunuz?

- Şu an Cenevre’nin önde gelen diş doktorlarından biriyim. Bu çok ayrı şey. Ben ilk İsviçre’ye gittim, sonra Almanya’da doktora, en son da Fransa’da buldum kendimi. Tabii tüm bunları yaparken aklım sinemadaydı.
 

- 1976’da bir gazete haberinden yola çıkıp Stockholm ile Hamburg’ta çektiğiniz “Otobüs”le yapımcılık ve yönetmenlik girdi hayatınıza, bu film uluslararası onlarca ödül aldı ve doğal olarak yasaklandı!

- Filmin bir sahnesinde adamlar tuvaletlerini yapıyordu; “Türkler öyle çiş yapmaz!” dendi ve yasaklandı. O günün koşullarında herkes bunu haklı gördü. Aslında yeni filmim “Umut Üzümleri” de benzer bir akıbete uğradı.

- Nasıl?

- Senaryo Sansür Kurulu vardı. Bu film için de ona takıldım, çekimi yasaklandı. Haberi Güneş Karabuda ile Paris’te Cumhuriyet okurken öğrenmiştik. Hatta film için Anthony Quinn ve Nastassja Kinski ile anlaşmıştım. İşin özü bu hakları alalı tam 25 yıl oldu neredeyse ama hep yarım aldı. İnadım tuttu mu tutar, çünkü ben inatçı bir adamım. En sonunda filmimi çektim.

- Yani “Umut Üzümleri” 25 yıllık bir rüyanın gerçekleşmesi aslında.

- Kesinlikle, filme uyarladığım Fakir Baykurt’un “Kaplumbağalar” eseri için izni ondan belki de 30 yıl önce aldım. O kalınca “Otobüs” ve “Sarı Mercedes”i çektim. Kadroda da Altan Erkekli, Ahmet Mekin, Yetkin Dikinciler, Norina Nobashari, Barış Koçak, Elizabeth Niederer ve Ankara Polatlı halkı var. Filmin müziği “Umudun Şarkısı” ise ünlü bir Kırım Tatar müziği. Üzerine ben ve Nilüfer söz yazdık, o da harika yorumladı.

- “Umut Üzümleri”, “Otobüs”, “Cumartesi Cumartesi” ve bir diğer kült film “Sarı

Mercedes”ten sonra dördüncü filminiz. Oynadığınız da çok film oldu. “Bir Caniye Gönül Verdim”, “Veda Busesi”, “Dağda Silah Konuşur”, “Ben Bir Kanun Kaçağıyım”, “Karanlıkta Vuruşanlar”, “Ölüm Yolcuları”. En son ne zaman kamera karşısına geçtiniz?

- 2008’de bir İsviçre-Fransa- Kanada ortak yapımı olan “Dirty Money” filminde BAKA adlı mafya şefini canlandırdım.

- Nedir derdi?

- Değişen üretim ve yaşam biçiminde, değişmeyen birey-sistem çatışmasını Kırım Tatar köyünde mizahi bir dille anlatıyorum, deniyorum. Ben kurguya inanıyorum. Tepkilere de ihtiyacım var. Bundan sonrası seyirciye kalıyor. Sinema bir gösteri sanatı, sinemanın derdi gösteridir. Eski Yunan’dan beri iki maske var; güldürmek ve ağlatmak. Ben bunu yapmayı seviyorum. Önce güldürüp sonunda ağlatıyorum. Bu dördüncü filmim gibi görünse de bana sorarsanız ilk filmim!

- “Umut Üzümleri”nin yasaklanma sebebi neydi?

- Devleti köylüye karşı ve kötü gösteriyormuşum. Bu hiç değişmedi ki. Devlet ile birey çatışıyor, çünkü devletler bireyleri kontrol altına alıyor, izliyor. Fabrikasyon bireyler çıkıyor, bu da çatışma doğuruyor. Tüm dünyada böyle. Kara mizah işte, güler misin ağlar mısın? Ben ise hep umutluyum. Gücümü insandan alıyorum, insanlara inanıyorum. Özellikle de bu coğrafyanın insanlarına. Var olmanın anlamı üretmektir, hedefi olmayan insan yaşamıyordur. Ne varlığından tat alır ne çevresindekiler ondan. Bu film de koyu bir köy edebiyatı değil. Yedi karakter ve hepsi de başrol oynuyor.

- Sizin mizahınız nedir?

- Ben Boşnak kökenliyim, benimki Slav bakış açısı. Türkiye’nin mizahının çizgisi kalın, daha kaba. Slavlar’da daha ince. Ben ise olaylara tersten bakarım, iyiye kötü, kötüye iyi... Kendi kendimle alay edebilen bir insanım, rahat duramıyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler