Olimpiyatın karanlık yüzü
Füze atan bir ciritçi, klozete atlayan bir yüzücü, radyoaktif çöplüğe düşen sırıkla atlamacı; bunlar olimpiyatla ilgili Londralı sokak sanatçılarının yaptığı graffitilerden bazıları. Boş bir öfke değil onlarınki, bu, Londra'nın yedi yıldır olimpiyat yüzünden yaşadıklarının bir yansıması.
Londra’da şu sıralar olimpiyat heyecanı son bulurken David Cameron farklı bir endişe taşıyor. Londra sakinlerinin şehri boşaltmasından ve kentteki ekonomik akışın bozulmasından endişelenen Başbakan kent sakinlerine evinize dönün ve alışveriş yapın çağrısında bulundu. Olimpiyat başlığı içinde hoş bir magazin haberi olarak ele alabileceğiniz bu çağrı aynı zamanda başka bir gerçeğin de yansıması: Olimpiyatın Londra’ya verdiği büyük zararın. Kimileri üç haftalık bir spor organizasyonu için birçok hayatın mahvedildiğini düşünüyor.
Medyanın en çok dikkatini çekense Londralı sokak sanatçılarının yaşadıkları ve yaptıkları oldu. Graffiti kültürünü dünyaya tanıtan pek çok Londra çıkışlı sanatçı, daha olimpiyatlar başlamadan çok önce eleştirel çizimlerini Londra sokaklarında görücüye çıkarmıştı. Bu Londra polisi için fazla mesai demekti. Silinebilen bütün graffitiler yok edildi. İş o kadar ciddiye alınmıştı ki sırf olimpiyat temalı işler değil, yıllardır Londra’nın sokaklarını, köprü altlarını, çöplük kenarlarını süsleyen ve bu mekânları biraz olsun güzel göstermeyi başaran tüm graffitiler hedef alınmıştı. Ancak başını ünlü sokak sanatçısı Banksy’nin çektiği graffiti ahalisinin durmaya niyeti yoktu. Olimpiyatın başlamasıyla birlikte operasyon başladı. Pek çok graffiticinin evine baskın düzenlenip, çizimlerine el konuldu. Bazıları gözaltına alındı. Üstelik polis tarafından ziyaret edilen isimlerin hemen hepsi, artık sokak sanatının yanında şirketlere iş yapan bir anlamda eski kuşak sanatçılardı. Londra polisi açık şekilde gözdağı vermek istemişti. Olimpiyatın son haftasındaysa graffiticiler bu kez toplu taşıma araçlarını ve trenleri hedef aldı. Bugraffitilerin silinmesi o kadar kolay değildi. Çünkü toplu taşımada yaşanacak aksaklıklar organizasyonu sekteye uğratabilirdi, bu da Londra’nın itibarı açısından hiç hoş olmazdı.
Sokak sanatçılarının olimpiyat boyunca yaşadığı eziyet, tüm Londra’nın yaşadıklarının sadece küçük bir özetiydi. 2005’te Londra’nın olimpiyatları düzenleyeceğinin belli olmasından itibaren kentte yaşanan hareketlilik bir şeylerin eskisi gibi olmayacağının kanıtıydı. Kentin doğusunda yaşanan değişim büyük ölçüde Olimpiyat Stadı’nın yapımıyla alakalıydı. Bu bir anlamda, kentin keşmekeşinden kaçış yeri olan doğudaki Stratford bölgesinin harap edilmesi anlamına geliyordu. 2010’da stat inşaatından çevreye atılan toksik atıklar gündeme geldi. Stadın 250 metre yakınında oluşturulan bir çöplükte yakılan radyoatif maddelerin yaydığı radyasyonun normal ilimitlerin çok üstünde olduğu iddia edildi. Bundan bir sonuç alınamayacaktı. Onun yerine bölgede yaşayanlar kentsel dönüşüm kapsamında başka şehirlere göç etmeye zorlanacaktı.
Bağımsız gazeteci Leah Borromeo’nun “Olimpiyatın Karanlık Yüzü” isimli belgeseli için yaptığı açıklamalar, büyük spor organizasyonlarıyla ilgili bazı mitleri yıkıyor. Mesela, Londra Organizasyon Komitesi’nin olimpiyatların kente sağlayacağı yenileme fırsatının altını çizdiği şu cümleleri: “Eğer bir yerde yenileme yapmak istiyorsanız, bunu orada yaşayanları daha müreffeh hale getirerek sağlarsınız. Onları sürerek değil.”
Elbette yapılanların bir kısmının altında güvenlik endişesi yatıyor. Londra Olimpiyatları üzerine bahis oynansa, bir terör saldırısına en açık organizasyon olarak bahisçilere iyi para kazandırırdı. Ancak bunun sebebi olası tehditlerden çok medyanın yarattığı terör havası. Londra’daki her vatandaş olimpiyat yaklaştıkça, polislerin gözüne potansiyel bir suçlu gibi görünmeye başlamıştı. İşin komik yanı şimdilerde Cameron’ın kentten kaçan Londralıları geri döndürme çabası içinde olması. Oysa hükümet ve ordu Londra’yı yaşanmaz bir yer haline getirirken bunu düşünmüş olmalıydı. Belli ki düşünmemişler. Olimpiyat Köyü yakınlarında oturan kendi halinde bir vatandaş sabah kalkıp, askeri üniformalı birilerinin apartmanın çatısına füze dikerken görmesi en hafif tabirle endişe verici bir durum. Bu birey tüm yaşananların sebebinin olimpiyat olduğunu düşünürse, organizasyon boyunca kentten uzak durmak istemesinden daha normal ne olabilir ki? Yine Olimpiyat Köyü yakınlarındaki mahallelerde işin boyutu o kadar absürd ki, etrafta her zamanki gibi takılırken polis tarafından ortadan kaybolmaları söylenen 15 yaş civarı gençler bulabilirsiniz. Olimpiyat yaklaştıkça güvenlik önlemleri konusundaki eleştiriler, bazı gerçeklerin de ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Gün boyu Londra üzerinde oradan oraya uçan helikopterlerin çevreyi gözlemlemek dışında işlevleri olduğu, gelişmiş sistemleri sayesinde insanların özel hayatlarını fazlaca deşifre ettiği de öğrenildi. Elbette bu olimpiyata özel bir durum değildi. Londra halihazırda dünyanın en sıkı korunan kentleri arasında. Ancak olimpiyatla birlikte, “Cesur Yeni Dünya” ya da “1984” tarzı bir yaşam biçiminin provasının yapıldığını söylemek çok da paranoyakça olmaz herhalde.
Jeopolitik Teorisyen Ian Crave, Londralıların olimpiyat adaylığı sonuçlarının açıklandığı gün sokaklarda çılgınca kutlama yapışlarını hatırlıyor. Kentteki bombalamaların üzerinden kısa bir süre geçmişken, Londralılık ateşinin yeniden yanmasına sebep olacak cinsten bir haber gibi görünüyordu. Ancak bugünlerde pek de öyle düşünülmüyor. Crave 2012’nin çok önceden önemli bir tarih olacağının belli olduğunu söylüyor. Ona göre olimpiyatlarda kullanılan sembolizm de rastlantısal değil. Olimpik logoyu incelerken birden karşısında Zion yazısını bulmasına oldukça şaşırmış. -Belki Matrix’ten hatırlarsınız- Siyonist ajandanın ana maddesi Kudüs'teki Zion tepesinde kurulacak son insan şehrinin sembolleştirilmiş hali. Bu yüzden Crave’e göre Londra olimpiyatlarındaki güvenlik çılgınlığı boş bir paranoyadan çok bir hazırlık niteliği taşıyor. Bir başka iddiası var ki yenilir yutulur cinsten değil. Oyunların bu akşamki kapanış töreni sırasında yaşanacak sıra dışı bir olayın
-muhtemelen sahte bir uzaylı saldırısı- ve yaşanacak kaosun tek dünya hükümetini yaratmak için kullanılabileceğini söylüyor. Elbette bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği birkaç saat içinde belli olacak. Öte yandan komplo teorileri bir yana olimpiyatların bir metropole refah getireceğini düşünenler varsa, Londra’da yaşananlara bir daha bakmaları gerekiyor. Yakında sizin şehriniz de bir olimpiyat düzenleyebilir ve siz de olimpiyatla gelecek turistleri beklerken kendinizi bambaşka bir ortamda bulabilirsiniz.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı