'Onlar, AKP'nin atadığı rektörlerin kendi görüşleridir'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Üniversitelerin ODTÜ'de yaşanan olayları sadece Başbakan'ın gözüyle görmelerini, onun söylemiyle dilendirmelerini kabul etmiyoruz. Onlar üniversitelerin görüşleri değil, AKP'nin atadığı rektörlerin kendi görüşleridir'' dedi.

'Onlar, AKP'nin atadığı rektörlerin kendi görüşleridir'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.12.2012 - 09:35

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hilton Otel'de gazete, televizyon ve haber ajanslarının temsilcileriyle kahvaltılı toplantıda bir araya gelerek, sorularını yanıtladı.
ODTÜ yerleşkesinde yaşanan olaylar ve ardından yapılan açıklamalar hatırlatılarak, ''cepheleşme endişesi görüyor musunuz?'' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, dünyanın bütün çağdaş demokrasilerinde haksızlığa ilk tepkiyi verenlerin çıkar beklentisi olmayan gençler olduğunu söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) karalarında ifade ettiği ifade özgürlüğüne ilişkin tanımı okuyan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Elbette ki şiddete karşıyız. Şiddet olmamalı. Ama gençlerin slogan atma, pankart açma gibi özgürlüklerini şiddet olarak gören bir anlayışa da karşıyız. Üniversitelerin ODTÜ'de yaşanan olayları sadece Başbakan'ın gözüyle görmelerini, onun söylemiyle dilendirmelerini de kabul etmiyoruz. Onlar üniversitelerin görüşleri değil, AKP'nin atadığı rektörlerin kendi görüşleridir.''

Üniversitelerin sadece yöneticilerden oluşmadığını belirten Kılıçdaroğlu, ''O nedenle önce üniversitenin ne olduğunu bilmesi gerekiyor Sayın Başbakan'ın. Slogana karşı biber gazı, polis copu bunları devreye koyarsanız orantısız güç kullanıyorsunuz demektir. Bazı üniversite yöneticilerinin bunları görmeyerek sadece öğrencileri görmelerini doğru bulmuyoruz'' diye konuştu.

Eğer bir ülkenin başbakanı üniversite kampüsüne 2 bin 500 polisle giriyorsa burada olayların çıkmasının şaşırtıcı olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, ''Siz bir düşman ülkesine mi giriyorsunuz? Üniversiteye giriyorsunuz'' değerlendirmesinde bulundu.

Asla şiddetten yana olmadıklarını, ancak üniversitelerin ODTÜ'de yaşananları tek taraflı, Başbakan'ın gözünden görmesini kabul edemediklerini vurgulayarak, ''olaya bu şekilde yaklaşan akademisyenlere üniversite hocası demenin de doğru olmadığını'' söyledi.

'Gazetecilerin telefonları dinlendi'

Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çalışma odasında bulunan dinleme cihazına ilişkin soruları da yanıtladı. Yasa dışı dinlemenin herkesin ortak tepki vermesi gereken bir suç olduğunu vurulayan Kılıçdaroğlu, ancak dinlemeyi yasal hale getiren uygulamalar olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Eğer siz bazı gazetecileri dinlemek için sahte isimlerle yargıdan karar çıkarıyorsanız bu daha vahim bir suçtur. Türkiye'de bazı gazetecilerin telefonları sahte isimler kullanılarak dinlendi. Dinlemeden şikayet eden Sayın Başbakan, buna ne tür bir tepki verdi? Yargıcı kandıran kamu görevlileriyle ilgili bugüne kadar AKP Hükümeti ne yaptı? Eğer siz yasa dışı dinlemeye, yasal yönlerden kılıf hazırlayıp bir şekilde yargıcın önüne götürüp karar aldırıyorsanız buna hepimizin tepki göstermesi lazım. Yasa dışı dinlemeler bir ülkenin başbakanını dinleme noktasına gelmişse o da vahim bir olaydır. Orada devletin bütün sırları tartışılır, görüşülür. Sayın Başbakan'ın etrafındaki kişiler kimdir, nasıl olmuştur? Bunu herhalde Sayın Başbakan'ın çıkıp açıklaması gerekir.''

 

'Nedir derin devlet?'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine yönelik dinleme konusunu olaydan bir yıl sonra ve katıldığı bir televizyon programında gündeme getirmesine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Dinlemeleri Sayın Başbakan, derin devlete bağladı. Derin devleti hala sonlandıramadığını ifade etti. Önce Sayın Başbakan, derin devlet konusundaki düşüncesini netleştirmesi gerekiyor. Derin devlet nedir sorusunu yanıtlaması gerekiyor. Eğer derin devlet, devletin bütün sırlarının yasal ortamda görüşülmesi yasal kurumlarda tartışılması ise bu her ülkede var. Bunun odağında da bizde Milli Güvenlik Kurulu var. Ama siz devletin gücünü kullanarak yasa dışı organizasyonlara destek veriyorsanız ve bunu derin devlet olarak adlandırıyorsanız bu doğru değil. Buna hepimizin karşı çıkması gerekir. Susurluk olayı derin devletin yasa dışı ile işbirliğidir. Bizim karşı çıktığımız nokta budur. Sayın Başbakan ile ilgili dinlemeyi hangi derin devlet yaptı? Yasal olan mı yaptı, yasa dışı olan mı yaptı? Yasa dışı olanı yapıyorsa o zaman yasal derin devletle yasa dışı organizasyonlar hangi koşullarda bir araya geldiler. Kim bunları bir araya getirdi. Yanıtlaması gereken Sayın Başbakan'dır. Bunları bilmemiz gerekir.''

Kılıçdaroğlu, kendilerinin dinlenip dinlenmediğine ilişkin soruyu yanıtlarken ise ''Bize gelen bilgiler, devletin resmi kurumlarının CHP'nin yöneticilerini, grup başkanvekillerini dinlediği yönündeydi. Ama Hükümet kanadından 'hayır siz dinlenmiyorsunuz' diye bir tepki gelmedi. Sessizliğin de ikrar olduğunu hepimiz biliyoruz'' dedi.

Eski Genel Başkan ve Antalya milletvekili Deniz Baykal'a ait yasa dışı kaydedilen görüntülerin sorumlularının hala bulunmadığının hatırlatılması ve bir gelişme olup olmadığının sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, sorunun muhatabının Başbakan Erdoğan olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Devleti yöneten o. Eğer ben başbakan olsaydım bu olayı çoktan açıklığa kavuşturmuş olurdum. Komplo yapanların hepsini yargının önüne çıkarmış olurdum'' ifadelerini kullandı.

'Etme, bulma dünyasıdır, Başbakan'ı da bulur'

Kılıçdaroğlu, yasa dışı dinleme ve görüntü kaydı olaylarının zamanlamasına işaret edilerek, ''Bu olayları siyaseti organize etme durumu olarak görme ihtimali var mı?'' sorusunu yanıtlarken ise bu tür olayların vahimliğine dikkati çekti.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Demokratik bir ülkede siyasal iktidarların bu tür olayların üzerine kararlılıkla gitmeleri ve sorunu çözmeleri gerekir. Failleri tutup yargının önüne çıkarmaları gerekir. Bu oldu mu? Olmadı. Eğer bir olay iktidara dokununca tepki verilir, iktidara dokunmayınca ondan yararlanılırsa yani çifte standart uygulanırsa bundan sonuç alamazsınız. Türkiye'de bizim yaşadığımız olay dinlemeler konusunda, iktidarın uyguladığı çifte standarttır. Kendisi dinlenince rahatsız oluyor, başkaları dinlenince oh oluyor. Bu olmaz. Sonunda etme, bulma dünyasıdır, gelir Sayın Başbakan'ı da bulur.''

Dinleme konusunda devletin ilgili kurumlarının harekete geçmesi ve sorumluların mutlaka bulunması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ''Olay yaklaşık bir yıl önce gerçekleşmiş ve bugüne kadar aydınlanmamışsa bunun sorumlusunu bulmamız gerekiyor. Bu başka bir Uluderedir. Bir ülkenin başbakanı dinleniyor, Başbakan kendisinin dinlendiğini bir yıl sonra katıldığı bir televizyon programında açıklıyor. Bunu da getirip derin devlete bağlıyor. Yabancı ülkelere bağlamıyor.''

Başbakan Erdoğan'ın yüksek düzeyde güvenlik önlemleriyle korunduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, bütün bu önlemlere rağmen birileri Başbakan'ı dinliyorsa ve Başbakan bundan haberdar oluyorsa failleri de çıkarması gerektiğini söyledi.


'Sanatçılarla karşı karşıya gelmek istemem'

''Levent Kırca'nın size yönelik sözleri ve Tekirdağ gençlik kolları başkanınızın başörtülülere karşı twitleri var, ne düşünüyorsunuz'' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, Tekirdağ'da twit atan kişinin gençlik kolları başkanı değil, parti üyesi olduğunu ifade ederek, bu kişinin disipline verildiğini ve gereğinin yapılacağını söyledi.

Kılıçdaroğlu, ''Sayın Levent Kırca'nın benimle ilgili söylediği sözleri, doğrusunu isterseniz söyleyecek fazla bir şey bulamıyorum. Sanatçılarla karşı karşıya gelmek istemem, dünyanın en tehlikeli işlerinden birisidir. Sanatçıdır, herkesin sanatına saygı duyarız'' dedi. Çin'e ve başka ülkelere yapacağı yurt dışı gezilerinin hatırlatılarak, ''Partinize karşı artan bir ilgi olduğu gözleniyor, siz ne düşünüyorsunuz?'' denmesi üzerine Kılıçdaroğlu, CHP'nin dünyada sayılı partilerden biri olduğunu dile getirdi.

CHP'nin dünyadaki en eski 4-5 partiden birisi olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ''Yurt dışında bilinen tanınan bir partiyiz, ilişkilerimiz biraz zayıftı onları güçlendiriyoruz. Yaptıklarımız biliniyor, ilgi duyuluyor, yeni bir sayfa açtık biz. Batının pek çok ülkesi CHP'nin yeni söylemlerine ilgi gösteriyor. Türkiye'nin değişime ve dönüşüme ihtiyacı var, onun anahtarının CHP'de olduğunu biz anlatıyoruz, onlar da ilgi gösteriyor'' dedi.

 

Cumhurbaşkanlığı konusu

''Gül ve Erdoğan birlikte aday olursa, ben Gül'ü desteklerim dediniz. Bir tepki aldınız mı? Ayrıca Cumhurbaşkanı'nın Göktürk-2'nin fırlatılma törenine davet edilmemesi, sizce kasıtlı bir şey değil miydi? Yoksa unutulmuş muydu'' sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Bana sorulan soru, başka hiç aday olmaz, sadece iki kişi kalırsa nasıl oy verirsiniz? Şeklindeydi, yani seçeneği olmayan bir soru soruldu. Bende dürüst bir politikacı olarak seçeneği olmayan soruya yanıt verdim. Ama benim gerçek düşüncem nedir? Halk, Cumhurbaşkanlığına kesinlikle Recep Tayyip Erdoğan'ı seçmeyecektir. Türkiye'yi bu kadar kutuplaştıran birisinden cumhurbaşkanı mı olur? Kavga ortamından beslenen birinden cumhurbaşkanı mı olur? Bu ülke kendisine yakışan bir cumhurbaşkanı seçecektir. Herkesin sevdiği, saydığı, herkesin kucakladığı, tarafsızlığıyla, birikimiyle bir cumhurbaşkanını seçecektir. Halkımıza güveniyorum.''

CHP'nin yerel seçimler stratejisinin sorularak, İstanbul için Gürsel Tekin ve Mustafa Sarıgül'ün adının geçtiğinin sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, yazılanların büyük kısmını kendisinin de medyadan okuduğunu söyledi. Yerel yönetimlerle ilgili stratejilerini 5-6 ay önce açıkladıklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, adayları belirlerken temel ilkelerinin halkın kabul ettiği, kendisine hizmet edeceğine inandığı kişiyi halkın karşısına çıkarmak olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu, ''Kamuoyu yoklamaları yapıyoruz, örgütlerimizde eğilim yoklaması yapacağız. Belli yerlerde adaylarımız belli, zaten onlar çalışıyor'' dedi.

 

'Bütün siyasal partiler bir araya gelmeli'

''Kürt sorunu ile ilgili Başbakan'ı ziyaret etmiştiniz, bu projenizi rafa mı kaldırdınız? İki partinin çalışması fikrine karşı mısınız'' sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Biz yol haritasını belirlemiştik kendimize göre ve bunu AKP'ye götürdük, yol haritamızı önerdik. Biz bu sorununun bir toplumsal uzlaşma ile çözüleceğine inanıyoruz. Hatta parlamentoda ve dışında komisyonlar kurulmasını istedik. O nedenle 'iki parti yan yana gelirse bu sorun çözülür' demek doğru değil. İki parti yan yana gelse nasıl çözülecek, parlamentodaki çoğunlukla mı? Öyle olsa zaten AKP'nin çoğunluğu var, oturur çözerdi, niye gelsin CHP'ye. Ben merak ediyorum, kendi siyasal çoğunluğu varken, her yasa konusunda hiç CHP'ye sormazken, bu sorunun çözümü konusunda 'gel arkadaş beraber oturup çözelim' deme ihtiyacını nereden duyuyor? Hangi gerekçe ile. Biz ne diyoruz, bütün siyasal partiler bir araya gelmeli. Olay derin kökleri olan bir olay, sıradan değil. O nedenle toplumsal uzlaşmayı zorunlu kılıyor. Yüzde 1'in bile önemi var. Hiç endişeniz olmasın, bugün olmasa bile yarın, bu sorunun çözümü için parlamentoda bir komisyon kurulacaktır.''

 

'Oyun kurucuyduk, oyuncak olduk'

''Türkiye, NATO nezdinde İsrail'e uyguladığı vetoları kısmi şekilde kaldırdı. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, bütçe görüşmeleri sırasında Başbakan'a bazı sorular sorduğunu ve halen yanıtını alamadığını söyledi. İsrail'le kapalı kapılar ardında görüşme yapıldığının daha önce ortaya çıktığını savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Bana 'AKP'nin izlediği politikalardan en vahimi hangisidir' diye sorarsanız, dış politikadır. Bütün bölgede ağırlığını kaybetmiştir. Yıllar yılı dış politikadaki bütün kazanımlarımızı 2012'de çöpe attık. Suriye ile İran'la, Irak'la, Rusya ile ilişkilerimiz son derece kötü. Düşünebiliyor musunuz, 'bir ülkenin dışişleri bakanı benim ülkeme gelirse ben onu tutuklarım' diyor Irak yönetimi, enerji bakanının uçağı indirilmiyor, İran'dan açıkça tehdide yönelik demeçler geliyor, Rusya'dan açık eleştiriler geliyor. Türkiye hiç bir zaman bu konuma düşmemiştir. AB sürecinin tümüyle tıkandığı noktaya geldik. Kesinlikle Dışişleri Bakanı'nın o koltuktan ayrılması gerekiyor. Kendisine çapsız dediğim için alınganlık göstermişti, kullandığım en hafif deyimdir o. Sözde oyun kurucuyduk, oyuncak olduk. Böyle bir dış politika olabilir mi?''

Darbeye dayanak sağlayan maddelerin yasalardan çıkarılmasının söz konusu olduğunun hatırlatılarak, CHP'nin görüşünün sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, bu konudaki düşüncelerinin açık olduğunu ve bu yasama döneminde kanun teklifi verdiklerini anımsattı.

Kılıçdaroğlu, ''Hükümetin darbe temizliği konusunda samimi olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Orada da ikili bir ruh halinde. 'Darbeye karşıyım ama darbecilerin çıkardığı yasaların arkasında duruyorum'. Darbeye karşıysanız, darbecilerin getirdiği yasaları sivilleştireceksiniz. Darbe yasalarından nemalananlar darbeye karşı olamazlar. Darbeye karşıysanız adam gibi gelirsiniz, CHP'ye dersiniz ki '12 Eylül yasalarını değiştireceğiz, bize destek veriyor musunuz?' dersiniz, buradan açıkça söylüyorum, her türlü desteği veririz'' diye konuştu.

 

Uludere olayı

Uludere olayının yıl dönümü olduğunun hatırlatılarak, soruşturmanın hızına ilişkin görüşünün sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, bugün bir CHP heyetinin Uludere'ye gittiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Bu soruşturmanın zamana yayılıp unutturulma gibi bir hedefin olduğunu düşünüyorum. Sınır ötesi operasyonu yapma yetkisi kime ait, TBMM'ye. Bu yetkiyi Meclis, Hükümete verdi. Bizim muhatabımız Hükümet. Öldürülen 34 yurttaşımızın sorumlusu kim, siyasi iktidar. Pilotu mu sorumlu tutacaksınız, o talimat alır'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Sakarya'da meydana gelen tren kazası ve sonrasında yaşananları da anımsatarak, ''Yeri gelince, 33 kurşuna giderler, Mustafa Muğlalı'ya giderler. Muğlalı bu ülkede mahkum oldu. Hapis yattı. 33 kurşun'a gidenler, 34 yurttaşımızın öldürülmesinin hesabını vermekten kaçıyorlar. Her yönüyle çuvallamış bir iktidar var bu konuda'' değerlendirmesinde bulundu.

 

'Siyasetçinin öfkesini sınırlaması gerekiyor...'

''Başbakan'a karşı bu yıl içinde kullandığınız ifadelerden keşke şunu söylemeseydim dediğiniz şey var mı?'' denmesi üzerine Kılıçdaroğlu, ''Şundan rahatsızım, onu açık yüreklilikle ifade edeyim; Siyasette bir düzey olmalı, insanlar kızabilirler, öfkelenebilirler ama siyasetçinin öfkesini sınırlaması gerekiyor. Bu konuda Türk siyasetinin başarılı bir sınav verdiğini söyleyemeyiz'' dedi.

Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, yeni anayasa yapım sürecine ilişkin, CHP olarak çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Masada oturan CHP'lilerin çalışmaları engellemek, masadan kalkmak gibi bir niyetlerinin olmadığını'' belirtti. Anayasa konusunda çok aceleci olmamak gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, toplumun beklentileri olduğunu ve o beklentiler doğrultusunda bir anayasanın hazırlanması gerektiğini dile getirdi.

'Devletle AKP'yi ayrıştıran bir tablo yok karşımızda'

Toplantı başında gösterilen ''Türkiye manzaraları'' adlı sinevizyon gösterisinin hatırlatılarak, ''Türkiye bu haldeyse neden hala iktidar partisiyle aranızdaki oy makası bu kadar açık'' denmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, gösterilerin manzaralarının gerçek olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Bizim gördüğümüz, bizim bildiğimiz AKP'nin yerini korumadığı, oylarının düştüğü. Başka bir gerçeği söylemek isterim, biz AKP ile rekabet içinde değiliz, biz AKP devleti ile rekabet içindeyiz. Vali, onun emrinde, kaymakam onun emrinde. Biz tek parti devletiyle mücadele ediyoruz. Artık devletle AKP'yi ayrıştıran bir tablo yok karşımızda biz tek parti devletine karşı mücadele ediyoruz. Sıradan demokrasilerde olması gereken bir mücadele zemini yok ortada. Her türlü baskı var toplumun üzerinde, CHP'ye yönelik yanlış algılar var. Onları değiştirmemiz gerekiyor, o açıdan mücadele sürecimiz devam edecek.'' Başbakan'la yaşadığı ''bahtsız bedevi tartışmasının'' hatırlatılarak, ''Bu size geçen yıldan nasıl bir olay olarak kaldı?'' denmesi üzerine Kılıçdaroğlu, ''Olmaması gereken bir olaydı'' yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine özel yetkili mahkemelere eskiden beri karşı olduklarını söyledi. ''Açlık grevleri sonrası, İmralı ve Öcalan üzerine enteresan senaryolar dolaşmaya başladı. Hatta gençlik döneminde ne kadar iyi bir Anadolu çocuğu olduğu yönünde yorumlar da yapıldı. Son zamanlarda olan bu senaryoları nasıl yorumluyorsunuz'' sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, ''Hükümet değişik kanallardan farklı bir ortam yaratmak istiyor. Bunun için bazen kendi bakanlarını, bazen sivil toplum kuruluşlarını, bazen başka kanalları kullanarak toplumu yönlendirmeye çalışıyor. Bunun farkındayız. Eminim sizler de farkındasınız'' dedi. Kılıçdaroğlu, başka bir soru üzerine de ''Davet gelirse ABD'ye gideriz'' yanıtını verdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler