Özkök: Endişem yok

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, katıldığı NTV yayınında Başbakan'ın cumartesi günü yapacağı açıklama konusunda tedirgin olmadığını belirtti. Özkök, Başbakan Erdoğan'ın dün "Ben beyefendiye diyorum ki, Sen iç, bırak ben içmeyeyim. 'Yok' diyor. 'Sen de bir kadeh tokuştur' diyor"sözlerine cevap verdi.

Özkök: Endişem yok
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.09.2008 - 09:55

NTV yayınına katılan Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, “Benim dokunulmazlığım yok. Ama onun var, istediği her hakareti ediyor” dedi. Özkök, Deniz Feneri davasında Başbakan’a para aktarıldığı iddialarına katılmadığını ancak konuyla ilgili haber yapmayı sonuna kadar sürdüreceğini söyledi.

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, NTV’nin Yazı İşleri programında Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.

Özkök, son dönemde Almanya’da görülen Deniz Feneri davası sürecinde ortaya çıkan iddialar ve Başbakan Erdoğan ile Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan arasındaki gerginliği değerlendirdi.

Özkök şunları söyledi: Ramazan gününde içki tartışması yapmak doğru değil. Başbakan’ın sorumluluk duygusunu aşıyor. Bu lafa kargalar güler. Bu güne kadar içki içenlerin baskı yaptığını hiç görmedim. Başbakan kontrolünü tamamen kaybetmiş. İftar masasında bu tartışma çok yanlış.

Kadeh meselesine gelince... Ben Başbakan’a “İçki içen insanların ortamında da bulun” dedim. İçki kötü bir şeydir; her zaman da söylerim. Başbakan’a “Buyrun, gazetede içkiye karşı kampanya başlatalım” da dedim; “Ama içki içen insana baskı da yapmayın” dedim. Kadeh kaldırma meselesine gelince; Başbakan yabancılarla kadeh kaldırıyor, yabancılara yapıyorsun kendi vatandaşına yapmıyorsun. Yine de bu tuzağa düşmeyeceğim; Ramazan ayında içki tartışması doğru değil.

Savaş başladı, deniyor; ben savaş falan açmadım. Olay Hürriyet’teki manşetle başladı. Deniz Feneri’yle ilgili Almanya’da dava başladı. Burada çok ağır suçlamalar vardı. Ne yapacaktım ben? Ben kimseye ‘Bu haberi niye görmedin?’ diyemem. O, onun okucusuyla ilgili. ‘Baykal’la ilgili iddiaları görmedin’ diyorlar; hayır, pek çok haber yaptım.

Başbakan’ın açıklamaları benim trajımı 500 binin üzerine taşıdı ama bu benim hoşuma giden bir şey değil. Yarın Başbakan iyi bir şey yapsın, onu da değerlendiririm. Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Ermenistan’a açılım yaptı, ben manşet yaptım. Başbakan o olayı gölgeledi. Başbakan ölçüsüz şekilde girdi olaya.

Başbakan’ın bu haftasonunda yapacağı konuşmadan tedirgin değilim. Tedirgin olacak olan o. Deniz Feneri çok yakın çevresine kadar ahtapot gibi gidiyor. Benim dokunulmazlığım yok. Beni hedef gösterdi açık açık. Yani ekonomik olarak ben halledeyim, fiziken de siz halledin mi demek istiyor?

Hiçbir demokratik ülkede bir iktidar elindeki tüm imkanlarla medyanın bu kadar üzerine gitmemiştir. Bu Başbakan açısından hoş bir tavır değil

SPK yasanının 47. maddesi “Sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyecek bilgi verilemez, yayın yapılamaz” diyor. Başbakan bunu yapıyor çünkü dokunulmazlığı var.

Kâğıdı pahalı alıyormuşuz... Hükümet 2001 yılında Uzanlar’ın söylediği olayı ortaya atıyor. Bize bu iddiayı ortaya atan Uzanlar kağıdı daha pahalıya alıyor. Kağıdı en ucuz biz alıyoruz. Dengir Mir Mehmet Fırat bizi kağıt kaçakçılığı ile suçladı. Ben ona bir bobin kağıt neymiş bir göstereyim, üstelik Maliye Bakanlığı’nı da suçluyor. Mümkün mu bu?

Başbakan tam bir tek adamlık psikolojisine girdi. Bu tavrın Türkiye’ye zararı olacaktır. Benim kavgam yok. Ama Deniz Feneri ile ilgili haberleri durdur diyorsa, yapamam, sonuna kadar gidecek. Benim hükümetlere savaş açma hakkım da yok. Devlet imkanlarını kullanan onlar. Özerk kurumlar gitti. Başbakan’ın iki dudağı arasında. Ben kime güveneceğim?

Milli iradeyi hakim kılmak onların görüşüne aykırı yayınları ortadan kaldırmaksa bu demokrasi değil. Milli irade yüzde 47 midir? Böyle bir milli irade kavramı ülkeyi faşizme götürür. Milli irade aykırı görüşler ezilerek hakim kılınmaz. Böyle saçmasapan demokrasi tarifi olur mu?

Hilton ve Petrol Ofisi: Bunların ikisi de halkın önüde açık ihalelerle yapıldı. Ben Hilton’a “Çok pahalı” dedim. Aydın Doğan “Ben bunu çocuklarım için alacağım” dedi. Biz hangi olayda alamadığımız bir ihale dolayısıyla ona buna yüklendik? Ben “Başbakan’a para verildi” demedim. Orada makbuzlar var. Esas Başbakan’ın müdahil olması lazım.

Türkiye’nin bir sürü sorunu var. Her gece 3-4 şehit geliyor. Dua etsin sorumlu bir basını var. Ekonomi durdu. Büyüme yavaşladı. Bunlar varken Aydın Doğan üzerinden siyaset yapmak cücelik, mahalle politikacılığı, vizyonsuzluk gibi geliyor bana. Başbakan istediği her şeyi söylesin. Zaten iftira yemeye, azar işitmeye alıştık.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler