Papa, Adolf Hitler’in yükselişine benzer bir dönem yaşandığını belirterek endişelerini aktardı

Almanya’da yayımlanan haftalık gazete Die Zeit’e bir söyleşi veren Arjantinli Papa, dünya genelinde özellikle sağ popülizmin yükselişine, demokrasiyi krize sokan bu eğilimdeki hareketlerin artışına dair soruya şöyle yanıt verdi:
“Benim için popülizm kelimesi, biraz belirsiz, çünkü Latin Amerika’da başka bir anlamı var. Biraz kafam karıştı, çünkü bunu yeterince anlamıyordum. Düşünün ki, 1933’te Weimar Cumhuriyeti’nin yıkılışından sonra Almanya umutsuzdu, ekonomik kriz vardı. Birisi çıkıp ‘ben halledebilirim bunu!’ dedi ve onun adı Adolf’tu (Hitler). O, bunu yapabileceğine dair halkı ikna etmeyi başardı. Popülizmin ardında hep Messianizm (Mesihçilik - üstün bir kurtarıcıya umut bağlamak) var, hep. Bir de şu gerekçe var: halkın kimliğini korumak.”

“POPÜLİZMİN SONU KÖTÜ BİTER”
Papa, “Neden günümüzde büyük lider eksikliği var?” sorusuna ise, “Savaştan sonra (Robert) Schuman, (Konrad) Adenauer birleşik bir Avrupa hayal ettiğinde, bunun popülist olmamasını düşlemiş, tüm Avrupa’nın kardeş olmasını hayal etmişlerdi. Bunlar büyük liderlerdi ve büyük liderler, kendilerini merkeze almadan ülkelerinin refahını sürdürme kapasitesine sahiplerdir. Mesih olmadan: popülizm kötüdür ve geçen yüzyılın bize gösterdiği gibi sonu kötü biter” diye karşılık verdi.

Papa Francesco, “Siz şimdiki durumu 1933’teki gibi mi görüyorsunuz? Neden 3. Dünya Savaşı’nı telaffuz ediyorsunuz sürekli?” yönündeki soruyu da, “Evet, bu çok açık. Çünkü gerçekten buna gidiyoruz. Tüm dünya savaşta, ama bu, parçalı bir 3. Dünya Savaşı. Afrika’yı, Avrupa’daki Ukrayna’yı, Asya’yı, Irak’taki Şengal dramını düşünün: zavallı insanlar oradan kovuldu. Neden savaş, diyorum? Bu, modern silahlarla yapılıyor ve buna, tüm silah üreticileri yardım ediyor. Bu bir savaştır, ama 1933’tekiyle aynı diyemem, hayır. O, popülizmi açıklamak için verdiğim bir örnekti” diye cevapladı.
Dünyada yükselen popülizmden endişe duyup duymadığı sorulan ruhani lider, “En azından Avrupa’dakinden evet” diye konuştu.
Papa Francesco, birçok kez parçalı 3. Dünya Savaşı yaşanmakta olduğunu, hatta bunun su nedeniyle bir savaşa dönüşebileceği riskini de dile getirmişti.

“MISIR’A GİDECEĞİM”
Yurtdışı seyahatlerine ilişkin de bilgi veren Papa, önümüzdeki aylarda Hindistan, Bangladeş, Kolombiya ve Fatima’ya (Portekiz) gideceğini, Mısır seyahati üzerinde de çalıştıklarını açıkladı.
Güney Sudan’a da gitmek istediğini belirten Papa, ancak bunun gerçekleşebileceğine inanmadığını da ekledi. Papa, Rusya’ya ise gidemeyeceğini, aksi halde Ukrayna’ya da gitmek zorunda kalacağını söyledi.

“İDEALİZE EDİLİNCE KENDİME SALDIRILMIŞ GİBİ HİSSEDİYORUM”
Muhabirin, “Sizin gibi bir şahsiyet, insanların beklentilerinden bunalıyor mu?” sorusunu Papa şöyle yanıtladı:
“Kendimi mükemmel bir adam gibi hissetmiyorum. Benden beklentilerin haksız olduğunu, abartıldığını düşünüyorum. Ben, elinden geleni yapmaya çalışan sıradan bir adamım.”
Bir insanı idealize etmenin, saldırganlığın ince bir biçimi olduğunun unutulmaması gerektiğini öne süren Papa, “Beni idealize ettiklerinde bana saldırıldığını hissediyorum” dedi.
Vatikan’da bazı kesimlerin eleştirisine maruz kalmanın, kendisini acıtıp acıtmadığı sorulan Papa, “Hayır. Papa seçildiğimden beri huzurumu yitirmedim. Bazılarının benim tarzımı beğenmemesini anlıyor ve bunu haklı da buluyorum” diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde Roma sokaklarına asılan, aldığı bazı kararlar nedeniyle kendisini “merhametsiz” olmakla suçlayan anonim afişlere ilişkin düşünceleri de sorulan Papa, “Onlar çok güzeldi” dedi.

“GÜÇ ELDE ETMEK İÇİN TANRI’DAN PARA İSTEMEYİN”
Papa’ya, “Tanrı’ya dua etmenin sınırları nedir?” sorusu da yöneltildi.
“İyi şeyler için dua etmeli; ‘ailem ile ayın sonunu getirmek için gerekli maddiyata sahip olmam için bana yardım et” diye yakarmanın doğru olduğunu belirten Papa, “Ancak ‘çok güçlü olmak için bana çok para ver” demek yanlıştır. Bu istenebilir de, ama bu dünyevilik, güç yolunda gitmektir” dedi.

“MAFYA ÜYELERİNİN DİNİ HASTALIĞI VAR”
Papa, birçok mafya üyesinin, cinayet işlemeden önce haç çıkardığını hatırlatan muhabire, “Evet, bu dini bir hastalıktır, dini kullanıyorlar. Latin Amerikalı mafya mensupları da böyle. Kendilerine Hristiyan diyenler, sorunları çözmek için kiralık katil tutup, sonra da Kilise’ye gidiyorlar” diye karşılık vererek, bunun kendisini öfkelendirdiğini ekledi.