'Partilerin başına 'İslam' konulmaz'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Abu Dhabi televizyonuna bir süre önce verdiği mülakat Arapça'dan çevrilerek Cumhurbaşkanlığı internet sitesine konuldu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, kısa süre önce gerçekleştirdiği Abu Dhabi ziyareti öncesi bu ülke televizyonuna verdiği mülakat Arapça'dan çevrilerek Cumhurbaşkanlığı internet sitesine konuldu. "Kuzey Afrika'da İslami değerlere sahip olan bazı partilere nasıl baktığı" sorulan Cumhurbaşkanı Gül, "Hepimiz Müslümanız, bu ülkelerin halklarının büyük bir kısmı Müslüman halk. Partileri, siyasi akımları İslami parti ve başka şekilde sınıflamanın bu şekilde olmasını çok doğru görmüyoruz biz" diyerek yanıt verdi.
Gül şöyle devam etti: "Onun için biz Türkiye'de hiçbir zaman dini, İslam'ı siyasi partilerin başına koymuyoruz. Çünkü nihayette siyasette başarılı olursunuz, başarısız olursunuz bundan İslam'ı tenzih etmek gerekir. Ama İslami duyarlılığı olmak, ortak değerlerimize daha çok sahip çıkan bir politika takip etmek, tarihe sahip çıkmak, Müslüman ülkeler arasındaki iş birliğine önem vermek gibi değerler tabi ki siyasi akımlar için bir rehber olabilir, siyasi partiler bunlara önem verebilir. Bu istikamette dediğiniz gibi, bu ülkelerde de bu siyasi akımlar öne çıktı. Uzun yıllar bunlar baskı altında olduğu için, diktatörlük rejimlerinde çok fırsat verilmediği için haksızlıklara karşı en cesur davranışları da bu tip hareketler gösterdi. Dolayısıyla serbest halkın iradesi ortaya çıktığında halk da onlara itimat gösterdi. Şimdi önemli olan nokta şu, bu akımlar devletlerin yönetimlerine talipler ve devletleri yönetecekler; esas sınavı şimdi verecek herkes. Burada hislerle, duygularla, hayallerle devlet yönetimini karıştırmamak gerekiyor. Devlet yönetiminde çok gerçekçi, çok adaletli olmak gerekiyor ve doğruları yapmak gerekiyor. Hayali ekonomik politikalar olmaz. Ekonomide çok gerçekçi, realist politikalar uygulamak gerekiyor."
'Örnek oluruz ama...'
Cumhurbaşkanı Gül, "Ümit ediyorum ki bütün bunlar gerçekleşir. Türkiye olarak belki bu açıdan ilham kaynağı oluyoruz kardeşlerimize; ama her ülkenin kendi şartları ve gerçekleri vardır" kaydını da düştü.
'Avrupa'nın hesabı kitabı dağılmış vaziyette'
Cumhurbaşkanı Gül'e yöneltilen sorular ve yanıtlardan bazı bölümler şöyle:
Soru: Avrupa'daki ekonomik sıkıntıları Türkiye'yi etkileyecek mi?
Cumhurbaşkanı Gül: Avrupa'nın bugün içinde bulunduğu krizin iki sebebi var: Biri çok büyük bütçe açıkları veriyorlar, yani hesap kitap dağılmış vaziyette. Diğeri de çok büyük borçları var. Ülkelerin borçları neredeyse milli gelirlerinden daha fazla. Şimdi Türkiye'ye baktığınızda Avrupa Gümrük Birliği içinde Avrupa'da en az borcu olan ülkeyiz. Milli gelirimizin yüzde 40'ı kadar borcumuz var, yani diğer ülkelere bakarsanız yüzde 100'ün üzerine çıkmış vaziyette. İkincisi bütçe açıkları yani mali disiplin, devlet idaresi açısından baktığımızda bütçe açıkları konusunda da Türkiye uzun süredir sıkı bir mali disiplin uyguluyor; bütçe açıklarımız yüzde 1 civarında. Şimdi bu makro ekonomik göstergelerimizin çok düzgün gittiğini gösteriyor, bu da tesadüfî olmuyor tabi ki. Türkiye'deki istikrarlı siyasi iklim, çok güçlü hükümet çok doğru kararları anında alabiliyor. Avrupa'nın en büyük problemi bu, doğru kararları biliyorlar ama siyasi istikrar olmadığı için, güçlü hükümetler olmadığı için alamıyorlar, alamayınca da problemler büyüyor ve sonunda iflaslar ve büyük krizler ortaya çıkıyor. Bunları şunun için söylüyorum, Türkiye çıkan problemler karşısında tedbirlerini hemen alabilen bir ülke, o bakımdan en az etkileniyoruz... Türkiye geçen sene yüzde 9 büyüdü, ondan önceki sene de büyüdü, bu sene Türkiye'nin 2012 yılında yüzde 4-5 büyüyeceğini tahmin ediyoruz, ama hesaplarımız böyle; büyümenin daha da fazla olacağı kaçınılmaz. Dolayısıyla sürekli büyüyen, yüksek büyüme performansını gösteren Avrupa'daki tek ülkeyiz.
'Halkın gücü karşısında kimse duramadı'
Soru: Arap dünyasında da birçok devrim var, birçok intifada oluyor. Bu konuda sizin meseleye bakışınız nasıldır?
Cumhurbaşkanı Gül: Bütün haberleşme teknolojisinin nimetleri Arap gençleri, Arap aydınları ve Arap halklarının da emrindedir. Dolayısıyla dünyanın neresinde ne oluyor, ne bitiyor, nasıl yönetimler var, bunları bütün Arap gençliği de herkes de görüyor. Dolayısıyla haklı olarak kendi yönetimlerinde eğer bir noksanlık görüyorlarsa bunu sorgulayabiliyorlar. Bunu gayet normal karşılamak gerekir ve bundan korkmamak gerekir. Bu aslında işleri doğru istikamete de sokar. Tabi çok uzun yıllar diktatörlüklerin olduğu bazı ülkelerde nihayet korku duvarları yıkıldı ve gençler, halk ayaklandı. Gördüğünüz gibi halkın gücü karşısında kimse duramadı. Ümit ederiz ki şimdi her şey doğru istikamette gitsin. Çünkü kargaşa ve kaos çok tehlikelidir. Zaten diktatörlüklerle çok vakit kaybedildiği için şimdi kaosla vakit kaybedilmemesi gerekir...
Soru: Suriye'de kaos yaşanıyor. Bunu nasıl çözeceğiz ve bunun Türkiye'ye herhangi bir etkisi olacak mı?
Cumhurbaşkanı Gül: Uzaktaki başka ülkelerin, dünyadaki birtakım büyük ülkelerin ön plana çıkması yerine Arap Ligi'nin, bölge ülkelerinin kendi ülkelerine sahip çıkmaları önemli; bu anlamda Arap Ligi çerçevesi içerisinde yapılan toplantıları Türkiye olarak destekliyoruz. Biz bir Arap ülkesi değiliz ama Müslüman bir ülke olarak, bölgenin bir ülkesi olarak biz de doğrusu Arap Ligi'yle çok yakın çalışıyoruz...
'Bölgeye dışarıdan müdahaleleri pek doğru görmüyoruz'
Soru: Uluslararası camiadan Suriye hakkında bir karar çıkarsa Türkiye buna katılacak mı?
Cumhurbaşkanı Gül: Şimdi tabi gelecekle ilgili fazla bir şey söylemek şu anda mümkün değil, biz bölgeye dışarıdan müdahaleleri pek doğru görmüyoruz. O bakımdan Arap Ligi'nin bu inisiyatifini çok destekliyoruz ve bölge halklarıyla beraber, bölgedeki ülkelerle beraber hareket etmeye çok önem veriyoruz.
Soru: Hürmüz Boğazı anlaşmazlıkları konusunda ne düşünüyorsunuz? İran'ın nükleer dosyası konusunda nasıl bir yol izlenmeli?
Cumhurbaşkanı Gül: Hep konuştuğumuz konu, teenni ile hareket etmek gerektiğidir. Bölgede kışkırtıcı olmamak gerekir, yeni çatışmaların çıkmasına fırsat vermemek gerekir. Dolayısıyla bu düşüncelerimizi gayet açık bir şekilde paylaşırız İran'la...
Soru: İran'ın meseleye bakış tarzı konusunda Suriye'yle olan politikası belki de bölgeyi bir silahlı çatışma haline getirecek. Bundan kurtulmak için ne gerekir? Siz bu meseleye nasıl bakıyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Gül: Doğrusu Suriye konusunda İran'la biraz farklı düşüncelerimiz var tabi bunları da konuşuyoruz kendileriyle. Onların da Suriye'de olup biten her şeyi onaylamadığını görüyorum, onlar da Suriye'de reformların yapılması gerekliliğini ve bu konuda çok gecikildiğini, hatta silahlı kuvvetlerin halka karşı sert davrandığını söylüyorlar, ama onlar biraz daha farklı şekilde bu iş hallolsun düşüncesindeler.
Soru: İran ile Türkiye arasında sanki bir çekişme veya bir rekabet varmış gibi görülüyor. Türkiye, eskiden de Osmanlı'nın parçası olan, Arap ülkelerine ve bu Doğu bölgelerine çok yakın durarak bir ilişki kuruyor şimdi. Bu meseleye, bu çekişmeye ve bu rekabet konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Gül: Biz açıkçası kendi açımızdan kimseyle bir rekabet ya da çekişme içinde değiliz. Türkiye ve İran, İslam dünyasının iki önemli ülkesidir. Dostluğa ve iyi ilişkilere çok önem veririz, yani politikamız da hep böyle. Türkiye'nin Arap dünyasıyla olan beraberliği, Arap dünyasıyla olan ilişkileri yeni değil; başta dinî, kültürel ve tarihî derin ilişkilerimiz olduğu bir gerçek. Bunları tarihe şöyle bir bakan herkes görür; büyük Arap halklarıyla beraber yüzyıllarca beraber olmuşuz. O açıdan Türkiye'nin Arap dünyasına tekrardan ilgi göstermesini farklı senaryolara bağlamak, hiçbir şekilde doğru değil.
'Problemler geçici'
Soru: Türkiye dış politikada sıfır problem diye bir algıyla kendini göstermişti. Fakat şu anda bu konuyla ilgili birçok sıkıntı var. Bu sıfır problem politikası artık ne kadar devam edebilecek?
Cumhurbaşkanı Gül: Biz buna samimi olarak inanıyoruz. Çünkü komşularımız ve bölgedeki ülkelerle bizim çok köklü bir çatışmamız yok, çıkar çatışmamız da yok... Bölgede herhangi bir komşumuzun içini karıştıralım, herhangi bir komşumuzda kargaşa olsun da ondan fayda görelim diye bir politikayı asla benimsemiyoruz ve bunları yıkıcı politikalar olarak görüyoruz. O bakımdan elimizde olmayan sebeplerden dolayı eğer problemler oluyorsa bunları da geçici olarak görüyoruz.
'Barış temettüsü'
Soru: Amerikalıların Irak'tan çekilmesinden sonra Türkiye bu konuda ne yapabilir ve şu anda Irak'ta olan bitenlere nasıl bakıyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Gül: Irak'ta maalesef büyük bir istikrarsızlık var. Bu hepimizi çok üzüyor. Irak'ta terör olaylarının giderek artması da çok üzüyor; ama bir diğer üzücü gelişme de mezhep kutuplaşmasının giderek artmasıdır. Bunlar tabi hiç iyi şeyler değil açıkçası. ABD'nin Irak'ta ilelebet duracak hali yok, sonunda çekilip gitti; gitmek zorundaydılar zaten onlar 'Biz geçici geldik' dediler. Şimdi Irak esas sınavıyla karşı karşıya; bütün Irak halkını kucaklayacak bir yönetim tarzı kurmaları gerekir. Şu bir gerçek ki, Irak çok çeşitli bir ülke, yani gerek etnik gerek mezhep bakımından, farklı kültürler açısından zengin bir ülke. Bunu ülkenin zenginliği ve bir realitesi olarak görüp herkesi kucaklayacak, herkesi işin içine sokacak bir yönetim tarzı kurabilirlerse, o zaman Irak çok müreffeh ve çok güçlü bir ülke olur... Gerek Irak'ta gerek Suriye'de hiçbir gizli ajandamız söz konusu değildir. Diplomaside bir terim vardır 'peace divident' (barış temettüsü) diyorlar. Yani barışın ve istikrarın olduğu yerde onun getirdiği büyük bir kar ve büyük bir kazanç vardır.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama