Referandum...
“Paket” adıyla açıklanan taslaktaki diğer çözümlerin değerlendirilmesini başka bir yazıya bırakarak şunu belirtelim: Paketin bütün olarak halkoylamasına sunulması tamamen yanlış bir uygulamadır. Bunun, ’82 Anayasası’nda yer alan K. Evren’in cumhurbaşkanı olmasını sağlayan hükme benzeyen (anaç tavuğun altına kaz yumurtası koymak) bir sonuç doğurması ihtimali vardır.
Evrensel adıyla “referandum” olarak bilinen “halkoyuna başvurma” işlemi Cumhuriyet döneminde bizde de 3 kez kullanılmıştır. İlki 1961 Anayasası’nın kabul ya da reddi için yapılan oylamadır. Karşıtları “hayır” ya da “hayırda hayır vardır” türünden sloganlarla ret oyu verilmesi için propaganda yapmışlar, fakat sonuçta kabul oylarının çoğunluğu ile anayasa benimsenerek yürürlüğe girmiştir.
İkinci uygulama 1982 Anayasası denilen metnin kamuoyuna sunulmasıdır. Bu talihsiz bir uygulama olmuştur. Birinci sakatlık, metni hazırlayan “Danışma Meclisi” adıyla Cunta tarafından “kurgulanan” heyetin oluşumudur. Birkaç istisna dışında bu kurulun “emir kullarından” oluştuğu bilinen bir “vakıa”dır. Üstelik bu heyette üye olarak kendilerine görev verilenler o tarihte hayatta olan memleketin seçkin anayasa hukukçuları değil, çoğu ikinci, üçüncü sınıf hukukçulardır.
Ceza tehdidi
Bu yasanın halkoyuna sunulma işlemi sırasında, ret oyu vermeye niyetli olanların, bu oyu temsil edecek pusulaların rengi olan “mavi”yi bile telaffuz etmeleri ceza tehdidi altında bulunuyordu. Daha da vahim olan, karşı görüşün (olumsuz oy kullanması propagandasının) açıklanmasının kesin olarak yasaklanmasıdır.
Üstelik anayasa metnini tanıtacak kişi, on altı yaşındaki çocuğu bile idama mahkûm eden ‘cunta’nın “Asmayalım da besleyelim mi” diyebilen başkanı idi.
Yurt sathında çelik yelek giyerek tantanalı merasimlerle dolaşan bu zat ipe sapa gelmez laf salataları ile sözde anayasayı halka tanıtmıştı. Bu arada tanıttığı ve olumlu oy istediği metinde, anaç kuluçka tavuğun altına kaz yumurtası konması türünden bir yaklaşımla, kendisinin 7 yıl için Cumhurbaşkanı olarak “seçilmiş sayılacağı” gibi çok demokratik (!) bir hüküm de vardı.
‘Siyaset yasağı’
Üçüncü deneme ise başka bir açıdan sakattı. Bazı siyasetçiler hakkında, ikinci örnekteki anayasaya (1982) konmuş “siyaset yasağı” hükmünün kaldırılması için oluşan kamuoyu baskısı karşısında, o zamanki ABD icazetli iktidar bu konuda referandum yapılmasına karar vermişti. Bu kararın çok sakat bir yaklaşım olduğu; hangi koşulların ürünü olarak oluştuğu bilinen bir anayasaya konmuş böyle bir sübjektif hükmün kişinin en doğal hakkı olan siyasal sürece katılma hakkından yoksun bırakılamayacağı; üstelik ABD icazetli iktidar parlamentoda bu “saçmalığı” derhal ortadan kaldırmak için yeterli çoğunluğa sahipken konuyu “yokuşa sürme” niyetine dayanan “halka sorma” aldatmacasına başvurmanın yanlış olduğu muteber hukukçular tarafından ısrarla belirtilmiştir. Buna karşın haklı gerekçelere dayanan bütün bu itirazlara kulak tıkayan iktidar, referandumda ısrar etmiştir.
Sonuçta hayır oyunun çoğunlukta olması ile siyasal yasaklama hükmünün yanlışlığı halkoyuyla teyit edildiği gibi, bu gibi konularda, “siyasi gücüm var; istediğimi yaparım” tavrı ile gereksiz yere referanduma başvurmanın yanlışlığı da Türk siyasi tarihinde bir ibret örneği olarak kaydedilmiştir.
Halkoylamasının yukarda özetlenen örneklerinden bugün, anayasada yapılması öngörülen değişiklikler açısından, ders çıkarılacak yönler var mıdır? Eğer parlamentoda değişiklikle ilgili “paket”in doğrudan yasalaşması için gerekli çoğunluk sağlanamazsa iktidarın bu konuda halkoylamasına gitmeyi göze aldığı anlaşılıyor. Paketteki yargı erki ile ilgili yaklaşımların temelsiz ve yanlış çözümlemelere dayandığı kuşkusuz olduğu gibi bu tavrın demokrasiye değil (tıpkı Almanya’da I. Dünya Savaşı sonrasında yapılan ve sonuçta Hitler’i iktidara getiren Weimer Anayasası gibi) Türkiye’de de hukuk tanımayan ceberrut bir idare şeklinin oluşumuna hizmet edeceği görülmektedir.
“Paket” adıyla açıklanan taslaktaki diğer çözümlerin değerlendirilmesini başka bir yazıya bırakarak, son olarak şunu belirtelim: Paketin bütün olarak halkoylamasına sunulması tamamen yanlış bir uygulamadır. Bunun, ’82 Anayasası’nda yer alan K. Evren’in cumhurbaşkanı olmasını sağlayan hükme benzeyen (anaç tavuğun altına kaz yumurtası koymak) bir sonuç doğurması ihtimali vardır.
Yurttaşlar niçin tanımasın?
Bu konuda örnek alınacak bir hüküm, cumhurbaşkanının bir yasanın tamamını değil, sadece uygun bulmadığı hükümlerini yayımlamayarak Meclis’e göndermesi ile ilgili anayasanın (03.10.2001 tarihli yasa ile değişik) 89. maddesinde vardır. Bu değişiklikten önceki madde metninde böyle bir olanak yoktu; cumhurbaşkanı onlarca maddeden oluşan bir yasada bir tek hükmü uygun bulmasa bile, bütün yasayı geri göndermek zorunda idi. Aynı olanak birçok maddeden oluşan bir ‘paket’in halkoyuna sunulmasında, örneğin, sadece bir maddeye karşı olan yurttaşa niçin tanınmasın?
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması