Rıza Kıraç'tan 'Londra'da Hoş Cinayet'

Rıza Kıraç’ın yeni romanı “Londra’da Hoş Cinayet”, karmaşık akışı ile polisiye romanlarda olması gereken merak ve sürükleyicilik öğesini her daim sürdüren bir roman. Karakterler ve olaylar derinlemesine incelenmiş. Zaman akışındaki git gel ilgiyi her daim canlı tutuyor. Yazar, olaylar ve karakterler üzerinden eleştiri yaparken politik ve teorik dilin didaktik olma tuzaklarına asla düşmemiş.

Rıza Kıraç'tan 'Londra'da Hoş Cinayet'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.12.2016 - 17:33

Oyun içinde oyun...
 
Bu hikâyede yaşanan olayların gerçek kişi, kurumlarla ilgisi yoktur uyarısı olan kitapları bilirsiniz. Rıza Kıraç’ın son romanı Londra’da Hoş Cinayet’i okurken ara ara bu  yazının olup olup olmadığına bakmak isteyebilirsiniz. Zira günümüz siyasi ortamının çalkantılı ve tehlikeli hali insanı ister istemez böyle bir kontrol isteğine götürüyor.
Bir roman düşünün yazıldığı zaman ile yayımladığı zaman arasındaki fark ona dair  değerlendirme kriterlerinde çok şey değiştiriyor olsun. Rıza Kıraç’ın geçenlerde yayımlanan kitabı tam da böyle işte...

Zaman akışının git gel şeklinde sürdüğü karmaşık yapıdaki roman, 15 Temmuz öncesinde neler olduğuna dair bir fikir bildirimi aslında.

Babasının ölümünün ardından kendini yeniden sorgulama ve kendi ile yeniden bir hesaplaşma yoluna giden romanın kahramanı Meryem, Dersimli Alevi bir ailenin kızıdır ve ilk gençlik yıllarından bu yana sol siyasetin içerisindedir. Zonguldak maden işçileri direnişi ile doruk noktasına çıkan siyasi yaşamı, sonrasında yaşadıkları ile dönüşüme başlar. Troçkist ve feminist olan Meryem, bir yandan çalıştığı kurum ve arkadaşları ile fikirsel anlaşmazlığa düşerken diğer tarafta da devletin açtığı davalarla boğuşmaktadır. Alevi dedesi olan ve üzerinde derin izler taşıyan babasının ölümü ile ise hayatının akışına bir dur der. Aynı zamanda sol görüşlü bir derginin  yayın yönetmenliğini yapan Meryem, her şeyin üst üste binmesi ile yaşadıklarından çok yorulmuştur ve köklü bir değişikliğe ihtiyaç duymaktadır. Tam da bu nedenle hiç aklında yokken bir anda Londra’da yaşayan eski yoldaşı ve yakın arkadaşı Deniz’in yanına gitmeye karar verir. Romanda okuyacağımız tüm olaylar da burada gelişir.  
 
DEVLETİN KİRLİ İŞLERİ

Rıza Kıraç, Meryem’in hikâyesi ile birlikte onun geçmişini de derinlemesine anlatıyor romanda. Böylelikle hem doksanların politik iklimine uzanırız hem de günümüzde yaşanan siyasi gelişmelerin arka planında neler olduğuna dair bir yolculuğa başlarız. Hikâyenin bir diğer önemli figürü olan Sadık İrfan ve Cemal Mehdi’yi tanımamızla da kimi taşlar yerine oturmaya başlar.
Hİkâyenin Meryem’den sonra gelen önemli karakteri Sadık İrfan, Meryem’in çocukluk arkadaşıdır ve o da tıpkı Meryem gibi aynı zamanda babasının cemaatinde yer alan Dersimli bir Alevi’dir. Ancak seçtikleri hayat onları, çocuklukları sonrasında bambaşka yerlere savurmuş ve iki düşman haline getirmiştir. Öte yandan Sadık İrfan, Meryem’in babasına olan sevgi ve saygısını hiç yitirmemiş, ölene dek yanında el pençe divan durmuştur. Aynı zamanda Meryem’e karşı özel hisleri de vardır…

İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Sadık İrfan; işkenceci kimliği bilenen, oldukça kirli bir geçmişe sahiptir. Ancak yolun sonuna gelmiştir ve sistemin kirli atığı olarak bir kenara itilmek üzeredir. Bunu engellemek için son kozlarını oynamaktadır. Meryem’i de bu oyuna katmaya kararlıdır. Meryem’in gazeteci yazar kimliğini kullanarak kendisi hakkında bir roman yazmaya ikna etmiştir. Bu hayat hikâyesinde ise devletin bütün kirli işleri olacaktır.
Ancak oyun içinde oyunun döndüğü bu hikâyede hiçbir şey istediği gibi gitmeyecektir...
 
SON DÖNEMİN POLİTİK GELİŞMELERİ...

Londra’da Hoş Cinayet karmaşık akışı ile polisiye romanlarda olması gereken merak ve sürükleyicilik öğesini her daim sürdüren bir roman. Karakterler ve olaylar derinlemesine incelenmiş. Zaman akışındaki git gel ilgiyi her daim canlı tutuyor. Yazarımız olaylar ve karakterler üzerinden eleştiri yaparken politik ve teorik dilin didaktik olma tuzaklarına asla düşmemiş. Meryem’in ağzından yazdığı “Yazmaya başlayınca teoriyi cehennemin dibine göndermek,üstüne beton dökmek, en iyi yalıtım malzemesiyle izole etmek, sonra belki yeniden beton döküp onun da üstünü asfalt kaplamak gerekiyormuş” cümlesi, bu konuyu nasıl dert ettiğini de gösteriyor bizlere.
Rıza Kıraç, bir yönüyle politik tarih yazıcılığı da yaptığı romanında geçmişe dair bir özeleştiri de vermiş gibi görünüyor.

“İşçi sınıfının bize ihtiyacı yok, bizim onlara ihtiyacımız var.” Meryem’in kendi çalıştığı siyasi kurum ile yaşadığı tartışmada sarf ettiği  bu cümle ve bitmek bilmeyen siyasi toplantıların usul üzerine saatlerce tartışması üzerine yazdıkları bu eleştrinin önemli bir parçası olarak göze çarpıyor.
Londra’da Hoş Cinayet, polisiye sever edebiyat okurlarına olduğu kadar, son dönemde yaşanan politik gelişmelerin arka planında olanlara dair merak duyanların da keyifle okuyacağız bir roman.

Sürpriz sonuna bakınca ise insan, neden devamı da olmasın diye düşünmeden edemiyor...
 
Londra’da Hoş Cinayet / Rıza Kıraç / Doğan Kitap / 432 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler