Sahi biz neyi oylayacağız?

Sahi biz neyi oylayacağız?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.08.2010 - 06:12

Sözde anayasa değişiklikleri için sandık başına gidiyoruz. Seçim havasında bir propaganda bombardımanında anayasa geride kaldı. Yapılan kamuoyu yoklamaları daha çok, kimin evet, kimin hayır diyeceğine odaklı. Neye evet, neye hayır dediklerini sorsanız, herkes farklı bir yanıt verecek; anayasa maddeleri ve bunların ülke geleceğinde nasıl sonuçlara yol açabileceği noktasında toplumun habersizliği ortaya çıkacaktır.

Toplumun sözleşeceği yer sandık ve meydanlar değildir. Siyasetin birleştirmekten çok ayrıştırmaya yönelik işlevinin öne çıkarıldığı, uzlaşmadan çok çatışmaya yatkın bir kültürde toplumu sözleştirmesi gereken belge bile ayrıştırıcı etki yapabiliyorsa, geleceğimizi bu ayrışma üzerinden kurmaya kalkışmışsak ve bunu da darbe ile özdeşleşen bir anayasanın oylama tarihine denk getirerek, geçmişle hesaplaşmaya dönüştürmüşsek, kaygıların çoğalması gerekiyor. Gerçek anlamda demokrasinin işletildiği, anayasanın toplum sözleşmesi niteliğinde bir temel yasa, diğer yasalara kaynaklık eden temel belge niteliğinin bilincinde olan toplumlarda kitleler, siyaset aracılığı ile değil, kendi inisiyatifleri ile hareket ederler. Türkiye’de toplum susmuş, siyaset konuşuyor. Sivilleşmeden en fazla söz edilen süreçte, sivil toplumların sesleri duyulamayacak kadar cılız çıkıyor.

12 Eylül ikinci kez kırılma noktasında yer alan bir tarih. İlk kırılmanın yarattığı sonuç ortada. Hedeflenen ikinci kırılma, sözü giderek sıkça edilen “Yeni” etiketli Türkiye’nin kapısını aralayacak. Özgürlüklerin alanının daraltıldığı, kişi hak ve özgürlüklerinin özel yaşama varıncaya kadar ihlal edildiği, haberleşme özgürlüğünün ortadan kalktığı, özel konuşmalarınızda kullandığınız sözcüklerinizle yargılandığınız hukuk dışına çıkmış bu süreç iktidar yandaşlarına göre normalleşmenin (?!) işaretleri.

Söz konusu olan bir boz yap oyunu. Aslında oylamaya değil, oyunun parçası olmaya çağrılıyız. Toplumun tutuklu insanlar kadar sürüklenilen tutukluluk halinden çıkıp, geleceğine sahip çıkması için sivil toplum örgütlerinin parti çalışmaları dışında bir “Hayır” cephesi oluşturması için hâlâ çok geç değil. Türkiye’de demokrasiyi askıdan indirme işini bu kez toplum üstlenmek durumunda. Yıkıntıların altında hepimizin kalacağını görmeyenler kadar uzaklaşıyoruz demokrasiden.

Yandaş medya yazarları yaşananları demokrasi ambalajına sığıştırmaya çalışırken hayli güçlük çekerek yeni bir Türkiye’den söz ediyorlar.

Her yanından patlak veren bir ambalaj bu. “Yeni” etiketli Türkiye’yi halka kendi oyları ile dayatma çabası sürerken, eski Türkiye’yi (!) simgeleyen kurumlara yönelik tasfiye harekâtı sürdürülmekte. Mümtaz Soysal hocanın “Çatırtı” başlığı ile işaret ettiği yıkım sürecinde bu halkoylaması önemli bir viraj. Adında “halk” olan oylamada, halkın neyi oylayacağından hâlâ habersiz. Sandık başlarında bir anket yapılsa ve oy kullanan her yurttaşa ne oyladığı sorulsa diyorum!... Kaç kişi değiştirilen anayasa maddelerini sıralayacak dersiniz?!..


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler