Sanat Soluyanın Ayrımı...
Tiyatroda öksürmek bir solunum rahatsızlığı değil, bir eleştiridir. Tiyatroya her giden gördüğü eksiklik karşısında öksürme gereği duyar mı? Burada, aldığı eğitim ve tepki verme özelliği öne çıkıyor. Sanatçı, toplumun duyargasıdır. Örneğin günümüzde, bir ters gidiş karşısında Fazıl Say, Bedri Baykam gibi sanatçıların, anında toplumun önünde görülmeleri bundandır.
Ruhi Su, üstün sanatçılığının yanında olağanüstü incelikli bir insandı. İstanbul’da bir gün vapurla yolculuk ederken sazı da yanındaymış. Bir bayan gelmiş, bilmeden sazın üstüne oturmuş. Saz kırılmış. Ruhi Su bu olayı anlatırken bayana çok kızdığı için ağır sözler söylediğini anlatır. Arkadaşları bu ağır sözü merak ederler. Israrlar üzerine Ruhi Su söyler: “Gördünüz mü hanımefendi yaptığınız marifeti?”
Çocuğun biri, vitrinde gördüğü resmi ağabeyine almak için aylarca para biriktirir. Sonunda sevdiği resmi almaya gider. Ressama, “Bu, paramın tümü. Şu resmi almak is
tiyorum” der, avucundaki paraları masaya bırakır. Sanatçı, hiç düşünmeden tabloyu paketler, verir. Çocuk resmi alır almaz sevinçle uzaklaşır. Orada bulanan ressamın bir tanıdığı, çığlık atarcasına, “Sen ne yaptın? O değerli tablo o paraya verilir mi?” Ressam öyle düşünmez: “Bu dünyada kaç kişi, parasının tümünü bir resim için elinden çıkarır?”
İkinci Dünya Savaşı’ndan Almanya, taş taş üstünde kalmadan çıkar. İlk onarılan hastanelerle birlikte sanat kurumlarıydı.
Osmanlı orduları, Viyana kentini dört yandan kuşatmıştır. Ha alıyoruz, ha aldık havası. İçeride kentten sorumlu kişi, bir üste verdiği raporda şunları yazar: “Halkın rahatı iyidir. İsteyen yurttaşlarımız haftada bir tiyatro izlemektedir.” Osmanlı’nın derdine bakınız. Ya Avusturyalılara ne demeli?
Şair Metin Demirtaş, La Fontaine’in “Ağustos Böceği ile Karınca” masalını yeniden yazdı. “Tersinden Okunan Masallar” adıyla yayımlanan o masaldan Demirtaş’ın dizeleriyle bir bölüm: “Karıncanın ise/Bir eli yağda/Bir eli bağda/Ama ne şiir, ne şarkı var hayatında/Mutsuzdur/Bu yüzden uzun kış geceleri/İçi sıkılır/Çünkü yaşamda/Arpa buğday kadar/Önemli bir yeri var/Şiirin ve şarkının da/” İnsanın yaşamında şiirin ve şarkının arpa kadar yeri yoksa, söylenecek söz kalır mı?
İnsanı insan yapan sanat için, son yıllarda MEB ne yapıyor? Önce müzik, resim gibi sanat derslerinin saatleri ikiden bire indirildi. Ardından zorunlu ders olmaktan çıkarıldı, seçmeli yapıldı. Nereden nereye gelmişiz. Sanata, sanatçılara saldırılardan belli olmuyor mu?
Karartılan dünyamızda, iyi ki önümüzü, gönlümüzü aydınlatan sanatçılar var...
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi