Savaş, Barış ve Müstehcenlik...

Savaş, Barış ve Müstehcenlik...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.08.2012 - 06:03

Şöyle dermiş Osmanlı: “Bir şeyin vukuu şüyuundan evladır!” Türkçesiyle “Bazı felaketlerin olması, yayılmasından iyidir”. Ya başlıktaki müstehcenlik neyin nesi? Sanırım, barıştan yana görünenlerin savaşa hizmet etmesi! Onun için bilgeler “Olduğun gibi görün; göründüğün gibi ol” diyor.

Konu her açıldığında, Toltoy’un Savaş ve Barış eseriyle Ziya Paşa’nın ünlü çevirisi gelir aklıma: “Barış istersen savaşa hazır ol!” Biraz düşünür ve çaresizlik içinde unutmaya çalışırım. Toplumlar binlerce yıldır, barış için savaşa hazır olmaya çalışmışlar, ama barışı bir türlü koruyamamışlar. Mutluluk koşullarını ararken yeniden Tolstoy çıktı karşıma, “Mutluyum, olanlara sevinir, olmayanı düşünmem” diyor; ama oyaklı düşündürüyor. “Mutsuzluk, yoksulluk değil bolluktur!” Oysa yoksulluğu mutsuzluk sanır, yanılırmışız. Kafka da “Bu dünyada zincire vurulmuş olmak özgürlükten iyidir” diyor, Dava adlı eserinde. Afrodit’in, Sappho’nun, Sade’ın “Müstehcenlik” davaları cinsiyetle ilgiliydi. Semih Sökmen’den öğrendim; kamuda, medyada aşırı tüketimi kadınla pazarlayan saldırgan yayınların “müstehcen” (çirkin, bayağı) olduğunu. Meğer, cinsel müstehcenlik, insan onurunu zedelemeyen, Ali Sirmen”in “Yapması değil de söylemesi ayıp” dediği türden, masum bir çirkinlik imiş. Ve ne geniş bir sınır varmış porno ile sanat arasında.

“İhtilal”ci ülkemize “itidal” (ölçü) tavsiye eden bir yurttaşımızın, “din, iman ve kadın” görüşleri değil, ama polis akademisi başkanlığına atanması; ciddi eleştirilere yetkililerden yanıt gelmemesi tam bir müstehcenlik örneğidir. Bazı sözcükleri doğru kullanırsak, “müstehcenlik” kavramının, günlük hayatımız üzerindeki baskıları azalır. Yan baktın, eğri bastın cinayetleri sona erebilir.

Doğru ve geniş anlamda müstehcenlik kavramının savaş ve barış ile ilişkisi nedir? Savaş ve barıştan dem vuran yurtiçi haberler ve yurtdışı yorumlar nedense, birdenbire mühtehcen gelmeye başladı gözüme ve kulağıma.

Sayın Başbakanımızın ramazanın ilk günü muhteşem bir “resm-i güşad”ını yaptığı “Mimar Sinan Camii’ni Mimar Sinan’ın ruhuna ithaf etmesi”nin neresi “müstehcen” olabilir ki? Acaba aynı caminin daha önce İstanbul’a armağan edilecek “İkinci Selimiye” olması mıydı? Bilemiyorum.

Atlantik ötesi bir müstehcenlik

Müstehcenlikler, hiç şüphesiz bizim kültürümüz ya da medyamızla sınırlı olmadığı gibi, bizi gölgede bırakanlar var. ABD’nin eski bakanlarından Henry Kissinger, Rockefeller Vakfı toplantısında, ülkesinin rakipsiz gücünü kısaca açıklamış: “Güçlüyüz, çünkü ülkemizdeki hainleri öldürür; öteki ülkelerdeki hainleri ise yönetime getiririz.” Kaynağını doğrulayamadığım bu konuşma “gerçek” olsa da olmasa da, bana son derece “müstehcen” geldi.Yani Lincoln’den Kennedy’ye öldürülen bütün Amerikan başkanları hain miydi? Kim, hangi belgeyle, nasıl karar veriyor kimin “hain” olduğuna; kim hangi yetkiyle kararı infaz ediyordu? Öte yandan ünlü Kissinger hangi hak ve yetkiyle karalıyor, karizmatik liderleri ABD’nin seçtiği “hainler” olarak? Ülkeleri bölüp bölükleri birbirine düşürüyorlar. Tam bir “Görevimiz Tehlike” senaryosu. Haber uydurma veya yakıştırma ise daha da yakışıksız yani müstehcen.

Böyle bir ABD, hangi yüzle çağdaş demokrasinin, hak ve özgürlüklerin, insan onurunun koruyucu meleği hatta savcısı olabilir. Nereden bakılsa utanç verici, müstesna bir çirkinlik. Dünya savaşını izleyen McCarthy dönemi, “Çirkin Amerikalı” söylemleri çok gerilerde kaldı derken, yeni bir artçı dalga mı? AİHM’de dava açılamadığına göre bu tür müstehcenlikler “medya yalanları” olarak çöpe atılabilir mi? Şöyle dermiş Osmanlı: “Bir şeyin vukuu şüyuundan evladır!” Türkçesiyle “Bazı felaketlerin olması, yayılmasından iyidir”. Ya başlıktaki müstehcenlik neyin nesi? Sanırım, barıştan yana görünenlerin savaşa hizmet etmesi! Onun için bilgeler “Olduğun gibi görün; göründüğün gibi ol” diyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler