'Sayın Kılıçdaroğlu, hesap bilmiyor'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''(Merkez Bankası kararları) Kısa vadeli sermayenin önemli bir kısmının çıktığını tespit ettik. Mertebe olarak kesin 10 milyar doların daha üzerinde bir rakam bu'' dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, CNN Türk televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı.
Babacan, CHP'nin Aile Sigortası Programını açıkladığı anımsatılarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ''...Yardımlar yapmaya devam ediyorsunuz ama daha çok vatandaşın minnet duygusuna oynuyorsunuz. Biz bunu minnet kelimesinin yerini sosyal devlet anlayışına bırakacağız'' dediğinin ifade edilmesi üzerine Babacan, Aile Sigortası Sistemini ancak basın üzerinden takip edebildiğini ifade ederek, ''Şöyle hızlı bir şekilde baktım. Hedeflenen nedir, bazı hesaplamalar doğru mudur, tutar mı açısından baktığımızda epey bir problemler gördüm sistemin özünde'' dedi. Sosyal konuları ''sosyal yardımlar'' ve ''sosyal hizmetler'' şeklinde ikiye ayırmak gerektiğini ifade eden Babacan, bu konuya baştan beri sosyal bir devletin gereği olarak baktıklarını kaydetti. Türkiye'de serbest piyasa ekonomisi uygulandığını, bunun rekabete ve yarışmaya dayalı olduğunu belirten Babacan, bu yarışmada geride kalan, çocuğunu okula gönderecek gelire sahip olmayan, yakacak parası bulamayan vatandaşların olabileceğini ve hükümet olarak bu vatandaşları pek çok koldan kucaklamayı esas aldıklarını söyledi.
Bunu sosyal devletin bir görevi ve yurttaşlara sağlamaları gereken bir hak gördüklerini, sosyal devletin gereği olarak düşündüklerini yineleyen Babacan, şöyle devam etti: ''Çünkü Anayasamızda çok açık. Bir vahşi kapitalizm taraftarı asla olmadık. Türkiye'de zaten bir dayanışma anlayışı var. Bu bizim kültürümüzde, tarihimizde var. Bununla ilgili vakıflarımız, derneklerimiz var. Sosyal konular Türkiye'de sadece devlet tarafından üstlenilen, yürütülen konu değil. Devlet olarak bütçe ayırıyoruz ama bu dayanışma, yardımlaşma zaten bizim kültürümüzde var. Bunun devlet boyutuna taşınması ve devletin doğal bir görevi olarak vatandaşların da doğal bir hakkı olarak sağlanması zaten bizim temel felsefemiz. Biz tüm yardımlarda, sosyal desteklerde siyasi görüş,ideoloji ayrımı yapmaksızın sadece objektif kriterlere göre yoksul olduğunu tespit ettiğimiz bütün ailelere bu yardımı yapıyoruz. Burada herhangi bir kayırma, tercih söz konusu kesinlikle değil.''
Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'de 12 milyon 715 bin yoksul bulunduğunu ve bu yoksullara 600 lira yerine 1.200 lira aile başına ödeme yapacaklarını ve bunun da maliyetin 7 milyar olarak hesap ettiklerini söylediğini belirten Babacan, ''Şu anda bütçede mevcut olan 4 milyar liranın üzerine bir de 7 milyar toplam 11 milyar. 12 milyon 715 bin yoksul demek...Bunu böldüğünüz zaman 3 milyon 268 bin aile ediyor. 600 ile 1.250 liranın ortalamasını alıyoruz, 925 lira. Dolayısıyla, '3 milyon 268 bin aileye ayda ortalama 925 lira para ödeyeceğiz' diyor. Bunu çarpıp, böldüğünüzde 12 ay için bunu çarptığınızda 36 milyar gibi bir rakam buluyorum ben. Şimdi burada ya 12 milyon 715 bin yoksul yok Türkiye'de sayın Kılıçdaroğlu'nun o ifadesi yanlış ya da hesap bilmiyorlar'' şeklinde konuştu.
'Hesap hatası, yanıltma var'
Kastedilen ortalamanın 600 lira olduğunun ifade edilmesi üzerine Babacan, ''Ortalama 600 lira ise 24 milyar lira ediyor. Şimdi demek ki ya Türkiye'de Sayın Kılıçdaroğlu'nun dediği kadar yoksul yok. 'Bu kadar yoksul var' deyip de ya daha çok daha az sayıdaki kişiye bu parayı vermeyi düşünüyorlar ya da hesap bilmiyorlar. İkisinden birisi'' dedi. 2009'da yaptıkları sosyal yardım ve hizmetlerin toplamının 14 milyar 232 milyon lira olduğunu vurgulayan Babacan, ''Biz zaten yoksul ailelere farklı kategorilerden ve farklı kurumlarımız aracılığıyla bu imkanı sağlıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu'nun, '4 milyar lirayı 12 milyar lira yapacağız' dediğini biz 14 milyar lirayı 2009'da ödemişiz. 2010'da da bu rakam daha yüksektir. Aşağı yukarı 16 milyar lira civarında bir rakamdır'' dedi. Hükümet olarak yaptıkları sosyal yardım ve hizmetler hakkında da bilgi veren Babacan, ''14 milyar liranın 11 milyar 700 milyon lirası sosyal yardım, 2.5 milyar lirası sosyal hizmet. Nereden bakarsak bakalım burada hesap hatası var, yanıltma var'' diye konuştu.
'Kişi başına 1 doların altında geliri olan vatandaş kalmadı'
Kişi başına 1 doların altında geliri olan vatandaş kalmadığını, 2 doların altında geliri olan vatandaş sayısının da yüzde 3'ten binde 2'ye indiğini ifade eden Babacan, binde 2'nin bir şekilde o vatandaşlara ulaşamadıkları anlamına geldiğini kaydetti. Babacan, bunu 2 doların üzerine çıkarabilecek bir yardım mekanizmasının maliyetinin hiçbir şey tutmayacağını ve bütçe kalemleri içinde rahat halledilebileceğini belirterek, şunları kaydetti: ''(Yoksulluk arttı, 15 milyon yoksulumuz var) diyorlar. Fakat çarpıyorsunuz, bölüyorsunuz belli ki o kadar yoksul olmadığını kendileri de biliyor. Eğer bu işte 12 milyon hesapları doğruysa... Sayın Kılıçdaroğlu, uzunca bir süre Sosyal Sigortalar Kurumunun Genel Müdürlüğünü yapmış. 1992'de bakıyoruz bu kurumun açığı 2 milyar 556 milyon o günün parasıyla, 1998'deki açık açık 447 milyar. Yani 2 milyar 556 milyon liralık açığı 447 milyar 54 milyon liraya çıkarmış Sayın Kılıçdaroğlu, bizi bütçe yönetimi konusunda eleştiriyor ya. Bir bürokrat eğer yaptığına inanmıyorsa yanlış şeylerin başında durmamalı. Ama yanlış yapıldığını göre göre bir işin başında durduysa o zaman kendinde de bir miktar sorumluluk aramak lazım. Sosyal güvenliğimizin 1992'de bir fonu var. Bu fonu 2 yılda tüketiyor ve 98'e kadar da devlet bütçesinden sosyal güvenliğin açıklarını kapatmak için para ayırmak zorunda kalıyoruz. Kılıçdaroğlu, 'devlet bütçesinden sonraki en önemli bütçe' demiş. Doğru, işte 2.5 milyar liradan 447 milyar liraya. Yani aşağı yukarı 200 misli bütçe açığını büyüterek devretmiş. Bir muhalefetin eleştirirken mutlaka rasyonel ve akıllı eleştirilerde bulunması lazım. Eğer söylediğiniz eleştiriler sadece lafta kalıyorsa ve bunun arkasında gerçekler yoksa bunu dünyaya izah etmesi mümkün değil. Sadece Türkiye'de değil, dünyada inandırması mümkün değil. Bizim hükümetimiz kadar bütçe disiplinine dikkat eden, bütçe açığını bu kadar aşağı indiren Avrupa'da, Amerika'da bütçe açığının tarihi rekor kırdığı dönemlerde, bütçe açığının minimuma inmesiyle Avrupa birincisi olan Türkiye, 'eğer bütçeyi iyi yönetemiyor' dediyse, bunun hiçbir kredibilitesi yok. Dolayısıyla ben daha fazla üzerinde durmaya değmez görüyorum."
Kararlar
Babacan, alınan kararlarla ilgili, ''İsteyerek bir belirsizlik yarattık gibi mesajlarınız oldu'' denilmesi üzerine, şunları söyledi: ''Bu kısa vadeli sermaye için. Yani kısa vadeli girip çıkmak isteyenlerin perspektifinden bakıp onlar için nasıl biraz daha riskleri çoğaltabiliriz Türkiye'de. Kısa vadeli giren çıkanların bakışıyla risk nasıl yükselebilir? Ama öte yandan Türkiye'ye uzun vadeli bakan, Türkiye'ye güvenen doğrudan sermaye yatırımı yapan ya da daha uzun vadeli portföy yatırımı yapan yatırımcılar için de Türkiye'nin şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da cazibesini nasıl koruyabiliriz. Kısa vadeli sermayenin önemli bir kısmının çıktığını tespit ettiklerini, bunun 10 milyar doların üzerinde olduğunu ifade eden Babacan, ''Bu konularda noktasına, virgülüne kadar rakam vermekten çekiniyoruz. Ama mertebe olarak kesin 10 milyar doların daha üzerinde bir rakam bu. Dolayısıyla o riskler önemli ölçüde Türkiye'de azalmış oldu. Üstelik bakıyoruz ihracat ithalat dengesine. Ocak ayı rakamları fena değil. Ama daha karar vermek için çok erken. Bunlar sadece ilk sonuçlar, yani almış olduğumuz kararların ilk sonuçlarını gözledik. Kararların bazıları 1 ay, bazıları 3 ay, bazıları 6 ay sonra sonuç veriyor.''
'Oldukça radikal kararlar aldık'
Babacan, Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun kararıyla ilgili, ''Bekle gör dönemi, şubat ayı TÜFE, ÜFE kritik, enflasyon korkusu'' gibi yorumlar bulunduğunun belirtilmesi üzerine, 2011 için önceliği ''istikrar'' olarak kurduklarını söyledi. Dünyada risklerin büyük, Amerika ve Avrupa'da bütçe açıklarının çok yüksek olduğuna işaret eden Babacan, şöyle devam etti: ''Böyle bir ortamda, gelişmiş ekonomilerle ilgili risklerin arttığı bir ortamda ne tür yeni dalgalar gelebilir? Orada olacak ciddi bir problem Türkiye'ye nasıl yansır? Bu krizi atlatmak için almış oldukları kararların, attıkları adımların Türkiye'ye yan etkileri nasıl olabilir? Bunların çok detaylı analizlerini yaptık. 2011 ve sonrası için kötü senaryoları çalıştık. Bu açıdan baktığımızda ve istikrarı öncelik olarak ortaya koyduğumuzda 2011 ve sonrasında finansal istikrara çok çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bütün bunlarla ilgili bir seri karar aldık ve bunları peyderpey uygulamaya başladık. Almış olduğumuz kararların olumlu ilk sonuçlarını görmeye başladık. Dünyada ilk defa denenen özgün bir politika seti bu. Dolayısıyla bunun neticesini daha somut görene kadar bekleyip, görelim çerçevesini çizdik. Artık yapacağımızı yaptık, oldukça da radikal kararlar aldık ve kimsenin beklemediği türden kararlardı bunlar. Daha önce hiçbir ülkede uygulanmayan bir politika setiydi ve 'bunun sonucunu bir süre izlememiz lazım' dedik. Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun açıklamaları da, aldığı kararlar da bu çerçeve içerisinde bir karar. Türkiye'de bir belirsizlik, bir güvensizlik ortamı oluşmasına asla müsaade edemeyiz.''
Piyasada kısa vadeli sermaye için yaratılan belirsizlik rahatsızlığı bulunduğunun belirtilmesi üzerine Bakan Babacan, ''Bankalarımız açısından diyorsanız, biz bankalarımıza zaten ne yapmaları gerektiğini söyledik. 'Bunun dışında fazla bir şey beklemeyin, krediler konusunda 2011'de daha dikkatli olmanız lazım, kredi hacmini öyle hayali miktarlarda artırmayı pek düşünmeyin, bu olmayacak, buna izin verilmeyecek' dedik. Alınan kararlar bankalarımızın belki 2011 hesaplarını bir miktar bozdu. 2011'de kredi hacmini çok daha artırmak hatta uçup gitmek isteyen bankalar vardı. Şimdi bunun böyle olmayacağını anladılar. Hem makro tedbirlerle bunu sağladık. Gerekirse banka bazında tedbirler de olabilir, bu çok zor değil yani'' dedi.
'2011 şartlarında dahi Avrupa'nın en hızlı büyüme oranı olacak'
''Bunun arkası gelebilir'' şeklinde mesajlar olduğunun ifade edilmesi üzerine de Babacan, ''Gelebilir. Ocak ayına, şubat ayına, mart ayına baktık. Kredi hacminde hiçbir yavaşlama yok, aynı hızla gidiyor. Bir hesap ettik, krediler yüzde 35-40 artacak. O zaman ilave tedbirleri beklesinler. Bunun cevabı çok açık. Çünkü biz, 'Yüzde 20-25 civarında bir kredi artışı 2011 için makul, bu bizim 4,5-5'lik büyüme hedefimizle uyumludur' dedik. Sıkboğaz edici bir durum yok. Yani 20-25 bir kredi hacminin artışından bahsediyoruz. Biz, 'kredi hacmi yüzde 20-25 artsın ama onun ötesinde kontrollü gidelim' diyoruz'' diye konuştu. Burada genel anlamda kredi hacminin önemli olduğuna dikkati çeken Babacan, 2011'in bu şartlarında dahi büyümenin Avrupa'nın en hızlı büyüme oranı olacağını, o konuda da en ufak bir şüphe bulunmadığını söyledi. Ali Babacan, kredi hacminde bir kısma olmadığının altını çizerek, ''(Yüzde 20-25 oranında artsın) diyoruz. Ama onun ötesine gittiğinizde ekonomimizin gerçeklerinden işler kopmaya başlayacak. Cari açık sorunumuz yönetilebilir, kabul edilebilir boyuttan daha zor bir boyuta, alana gelecek. Bu dönüp dolaşıp Türkiye'nin istikrarını etkileyecek'' dedi.
'Kerameti nerede aramak gerektiğini de iyi görmek lazım'
Mutlaka ihtiyatlı gidilmesi gerektiğini belirten Babacan, bunun çok zorlayacak bir şey olmadığını, bankaların tek tek bilançolarına baktıklarını ve bunları yakından incelediklerini söyledi. Avrupa ve Amerika'da bazı bankaların batma noktasına gelirken bazılarının da battığına ama Türkiye'deki tek bir bankanın dahi sorun yaşamadığına işaret eden Babacan, şunları kaydetti: ''Orada batan bankaların burada operasyonları var. Bakıyoruz Türkiye'deki operasyonları sapa sağlam. Neden? Türkiye'de bizim kurallarımız işliyor, bizim ihtiyatlı çerçevemize bankalarımız uyuyor da onun için. Kusura bakmasınlar bankalarımız tek tek çok başarılı, bankacılarımız başarılı, bankacılar dünya genelinde saygı gösterilen bankacılar ama bu düzenleme, devletin denetim çerçevesinin Türkiye'de çok katı bir şekilde uygulanmasının yine menfaatini bankalar gördü. Eğer aynı banka genel müdürü 2007'de bankasının başındayken bugün hala bankasının başındaysa -tabii kendi başarıları biraz ama- çok da kerameti nerede aramak gerektiğini de iyi görmek lazım diye düşünüyorum. Biz eğer sıkı, ciddi durmasaydık. Bu kadar gelişmiş ülkede bankalar batarken defalarca bankacılık krizi yaşamış Türkiye, tekrar bir bankacılık krizine rahat girerdi. Çok dikkatli gitmemiz gerekiyor. 2011 için çok büyük riskler var etrafta, daha bu riskler gerçekleşmedi. Herhangi bir yerde deprem olsa bunun etkisi Türkiye'de az ya da çok hissedilir.''
'... Türkiye adına bir başka yazık'
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'nin gerçekten bu krizde sıyrıldığını, olumlu bir şekilde ayrıştığını ve bütün dünya basınında bir başarı örneği olarak anıldığını vurgulayarak, ''Sayın Kılıçdaroğlu bugün şunu demiş, bunu demiş, işte 'ekonomiyi iyi yönetemiyorlar'. Son 2 yıldır dünya basınında Türkiye ekonomisiyle ilgili çıkan haberlerin yüzde 95'i olumludur. Yani bütün dünyanın gördüğünü eğer kendi içimizde göremiyorsak bu da tabii Türkiye adına bir başka yazık'' dedi.
'Kamu fazlasıyla yapıyor'
Babacan, alınan kararlarla ilgili ''Seçime doğru gidiyoruz kamu, kendisinden çok fazla kısmak yerine bizim üzerimizden kemer sıkmayı tercih etti'' şeklinde yorumlar bulunduğunun belirtilmesi üzerine, ''Eğer bizim son 2 yıldır bütçe açığımız artıyor olsaydı. Bu belki doğru bir tez olarak ortaya konulabilirdi'' ifadesini kullandı. Bunun doğru bir tez, söylem olmadığını ifade eden Babacan, ''Kamu fazlasıyla yapıyor. AB'ye bakın ortalama bütçe açığı yüzde 9 seyrediyor, bu ortamalar... Böyle bir tabloda biz 2.8'e indiriyoruz ve deniliyor ki, 'kamu sıkılaştırmıyor da bizim üzerimizde...', bu doğru tez değil'' dedi.
Bankaların promosyon, ödül sistemini de bir gözden geçirmesi gerektiğini belirten Babacan, şöyle devam etti: ''(2011'de şu kadar kar edersen, sana şu kadar bonus vereceğim) diyen banka patronları varsa bu sistemi bir gözden geçirmesi lazım. Ne kadar kazandığı önemli ama bankasının 2011 sonunda ayakta kalan banka olması da önemli. Bir miktar karlarda düşüş olabilir. Kara bağlı prim alıyorsa, promosyon, onlar bekledikleri gibi olmayabilir. ...BDDK banka banka izliyor ama dediğim gibi rapor edildiğine kadar bakıyor. Biz arzu ediyoruz ki böyle bir şey yoktur. Tamamen kayıt dışı fazla ödemeler yapılıyorsa orasını bilemeyiz. Ben şimdi zan altında bırakmak istemiyorum ama rapor edildiği kadar resmi kayda girdiği kadarını BDDK izliyor gözlüyor. O konuda illa düzenleme yapmak istemiyoruz.''
Zor senaryolara göre bankalarda sıkıntı olup olmayacağına sürekli baktıklarını ve sıkıntı gördükleri bankalar için BDDK'nın sessizce tedbirler aldığını bildiren Babacan, ''Her ay her bankaya stres testi yapılıyor. Bazı bankalarımız çok hevesli, 'Şunu da yapsam olur, bunu da yapsam olur' diye. BDDK çağırıyor, bir çay içiriyor ve 'Sizin bankanıza biz şunu uygun görüyoruz, fazla açılmayın, gücünüzle orantılı hareket edin' diyor. (Gücünüz yetmiyorsa güçlü bir ortak bulun ya da beceremiyorsunuz da satın)'' dedi.
Cari açık
Ali Babacan, cari açıkla ilgili olarak da, ''Türkiye hızlı büyümek, yüksek büyüme oranlarına ulaşmak istiyorsa önümüzdeki yıllar boyunca yani en az 5-6 yıl belki daha uzun bir süre cari açık vermeye devam edecek. Niye? Çünkü bizim tasarruf oranımız düşük. 'Türkiye'yi kapatalım hiç cari açığımız olmasın tamamen kendi imkanlarımızla büyüyelim' dersek o zaman Türkiye ekonomik olarak yerinde saymaya başlar. Biz maalesef enerji konusunda dışarıya aşırı bağımlıyız'' şeklinde konuştu. Merkez Bankası Başkanının kim olacağı sorusuna karşılık Babacan, şu ana kadar bu meseleyi kimseyle oturup konuşmadığını belirterek, ''Ama kafamızda bazı şeyler var'' ifadesini kullandı.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone'nin, Oda TV gözaltılarıyla ilgili ifadelerini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Babacan, ''Şimdi ben bir büyükelçinin, ABD Dışişlerinin açıklamasına cevap niteliğinde bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü muhataplık meselesi vardır burada. Amerikalı benim muhatabım olan birisi bir şey söyler, onun dediğine belki cevap veririm'' dedi.
Meteoroloje Gözlem İstasyonu Temel Atma Töreni
Babacan, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün ''34 Tesis Açılışı ve 240 Otomatik Meteoroloji Gözlem İstasyonu Temel Atma Töreni''nde yaptığı konuşmada, meteoroloji alanında ilerlemenin ülkenin genel kalkınmışlığının da önemli bir göstergesi olduğunu söyledi. Meteorolojisi iyi çalışan, düzgün raporlama yapan bir ülke olmanın aynı zamanda gelişmiş bir ülke olmanın göstergelerinden biri olduğunun altını çizen Babacan, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün tahmin tutarlılık oranlarının, dünya ortalamalarının oldukça üzerinde olduğunu belirtti. Babacan, doğru tahminin, itibar denilince kendi çalışma alanıyla ilgili doğru tahmin yapmanın ve olabilecek farklı ekonomik koşullara hazırlıklı olmanın da çok önemli olduğunu belirterek, özellikle dünya ekonomisiyle ilgili, bir bakıma dünya hava şartlarıyla ilgili 2011 yılı, 2012 yılı için gördükleri çok ciddi risklerin bulunduğunu söyledi.
'Bu dönem, çok çok dikkatli gitmemiz gereken bir dönem'
Bu olası risklere karşı bugünden hazır olmanın, ihtiyatlı gitmenin ve bu yıl istikrarı öncelemenin ekonomik politikaların da genel çerçevesini oluşturduğunu ifade eden Babacan, şöyle devam etti: ''Bu yıl önceliğimiz istikrar. Ekonomik büyüme, kalkınma, Türkiye'de refah artması, fiyat istikrarı bunlar kuşkusuz önemli konular. Bunların hepsinde de Türkiye'nin 2011 için hedefleri var. Ancak öte yandan istikrarı korumamız ve hızlı büyüyelim derken istikrarı sarsmamamız gerekiyor. Bu yıl bizim yüzde 4.5'luk bir büyüme tahminimiz var. Bu yine ihtiyatlı bir tahmindir, muhtemelen bunun üzerine çıkacaktır. Ama bunun çok daha ötesine gitmek adına, eğer genel dengeleri sarsıyorsa, memleketimizi riske sokuyorsa bu da bir başka yanlış politika örneği olabilir. Dolayısıyla makul bir büyüme olacak, ancak istikrarı önceleyen bir ekonomi politikası çerçevesi 2011 yılı için çizilmiş durumda ki, olası kötü ekonomik şartlardan, olası kötü global bir bakıma ekonomik hava şartlarından memleketimizi olabildiğince az etkilensin diye. Bu dönem, çok çok dikkatli gitmemiz gereken bir dönem, ihtiyatı asla elden bırakmamamız gereken bir dönem.''
Babacan, büyümenin kontrol altında tutulması gerektiğini, kredi hacminin kontrollü gitmesi gerektiğini ve diğer parasal sıkılaştırıcı tedbirleri açıkladıklarında, ''seçim döneminde nasıl olur da bir hükümet bunları yapar'' diye sorulduğunu anlattı. 2011 yılının, seçim ekonomisinin uygulanacağı bir yıl olmayacağını belirten Babacan, şöyle konuştu: ''Popülizme bizim politikalarımızda asla yer yok. 2011'de seçim olmuş ya da olmamış bunu tamamen göz ardı ederek, ekonominin gereği ne ise biz onu yapıyoruz. Orta ve uzun vadede Türkiye'nin sıhhatli sürdürülebilir bir büyüme oranını yakalaması için ve Türkiye'de istikrarlı bir refah artışını sağlamak için bu tedbirleri alıyoruz, bu adımları atıyoruz. Çünkü bizim hiçbir zaman ekonomide yaklaşımımız günü kurtarmak olmadı. Bugün atacağımız adımların sadece 1 ay sonra, 3 ay sonra değil, 1 yıl sonra, 3 yıl sonra, 5 yıl sonra ne sonuçlar getireceğini hesap edip, bugünden doğru adımlar atıp, uzun vadeli bir yaklaşımla politika çerçevemizi oluşturduk.''
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza