Seni bekliyorlar...
Ece Temelkuran'ın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde Cumhuriyet için kaleme aldığı yazı:
Seni bekliyorlar...
Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun... Sonra bırakıp elinden gazeteyi, düşürüp televizyonun kumandasını, şöyle diyorsun:
“Bundan daha fazlası olmalı!”
Pencerenden bakıyorsun hayata, memlekete, insanlarına. Kan gövdeyi götürmüyor, evet. Ama küf gibi, nem gibi bir şey var içten içe her şeyi çürüten. İnsanın içini sıkan bir sessizlik. “İnsanlar nerede?” diyorsun, “Bir ben miyim dayanamayan?” Hiç komik olmayan, dev bir şakanın içinde sıkışıp kalmış gibisin. “Bir şey olacak herhalde” diyorsun, “Eninde sonunda bir yerinden açılacak bu tuhaf hava... Herhalde.” Düşünüyorsun:
“Bu böyle gitmeyecektir herhalde” diyorsun, “Gidememeli.”
Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun... Basbayağı da gidiyor işte. Pınar Selek’e müebbet istemiş savcı. Pozantı Cezaevi’nde tecavüze uğramış çocuklar, başka bir cezaevine gönderiyorlarmış evleri yerine. Profesör Büşra Ersanlı doktora bile gidemediğini söylüyormuş cezaevinden. Ragıp Zarakolu’na güç bela vermişler bir daktilo. Ahmet ile Nedim, yıllarca çıkmayabilir diye yazıyormuş yabancı gazeteler. Bir 12 Eylül yargılamasından bahsediyorlar, zalimin umurunda olmayan bir vızıltı. Öğrencilerin ümüğüne çökülmüş, gazetecilerin yerine palyaçolar koymuşlar ekranlara, palyaçolar ahlak dersleri veriyorlarmış, demokrasi dersi de var isteyene. Herkes teröristmiş meğer, sendikacısı, avukatı, öğretmeni, çocuğu, yaşlısı... Müjdeler veriyormuş muktedir, yeni cezaevleri yapıyorlarmış mis gibi betondan. Bütün dereleri satacaklarmış, bütün dağların karnını deşeceklermiş, trenleri devirenler nükleer santral kuracakmış, ekmekleri artık lütuf edeceklermiş yoksullara, yanlışlıkla öldürdükleri çocukları katır sırtlarında taşıyacaklarmış, ağlayanın da canına okuyacaklarmış...
Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun... “Bir yerde bitecek herhalde bu saçmalık” diyorsun. Televizyon seninle dalga geçiyor, gazete tutmuş karnını gülüyor sana, radyo desen hep göbek havaları... Her şey sana aslında hiçbir şey olmadığını söylüyor. “Dert icat ediyorsun yok yere” diyorlar hep birlikte, “Deliriyorsun belki de”.
Sonunda yoruluyorsun, tek başınasın ya, ondan biraz da. Diyorsun ki “Canı ceheneme! Bakmayıvereyim, görmeyivereyim. Şu ahir ömründe, şu canına yandığım memlekette gördüm göreceğimi yeterince.” Kapatıyorsun televizyonu, gazeteyi kıvırıp koyuyorsun görünmeyecek bir yere, radyonun da sesini kısıverince, eh pencereyi de kapat oldu olacak, yum gözlerini de... Tatlı, ılık, karanlık bir sessizlik. Dursan duracaksın öyle. Hiç konuşmasan, hiç bilmesen... Ama işte durulmuyor. Duramazsın. Çünkü yaşamak gerekiyor ölmedikçe. Çünkü herkes, tıpkı senin gibi onlar da seni bekliyor kapatmış penceresini evinde. Seni bekliyorlar. “Yeter ulan!” diyeceksin diye.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!