Sırat köprüsündeki Hürriyet

Hürriyet/ Bir Sevda Masalı, tarih yazımında 'unutulan' cephe gerisindeki ailelerin, özellikle de kadınların üzerine yoğunlaşıyor . Romanın anlatıcısı üçüncü kuşaktan Seyhan, annesinin mektuplarından Balkan Savaşları'nın yol açtığı yıkımın bireylere yansımasını aktarıyor bizlere.

Sırat köprüsündeki Hürriyet
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.01.2013 - 08:08

Çocuk edebiyatımızın tanınmış yazarlarından Nur İçözü, Balkan Savaşı ile başlayan mübadeleyi ele aldığı Hürriyet/ Bir Sevda Masalı'nda, tarih yazımında 'unutulan' cephe gerisindeki ailelerin, özellikle de kadınların üzerine yoğunlaşıyor . Romanın anlatıcısı üçüncü kuşaktan Seyhan, annesinin mektuplarından Balkan Savaşları'nın yol açtığı yıkımın bireylere yansımasını anlamaya çalışırken bu çabasına okuru da davet ediyor.

Dört bölümden oluşan kitabın ilk bölümünün başlığı olan RABİA'da, revolver tüccarı Ahmet Asım'ın genç eşi Rabia'nın Serez'deki mutlu yaşamı, savaşın patlak vermesiyle bir anda değişiverir. Osmanlı, tarih sahnesinden silinme sürecine girmek üzeredir. Milliyetçi akımlar uyanmaya başlamış; savaş, etnik kimliklerin siyasallaşmasını hızlandırmış, bilinçaltında saklı kalan duyguların dışavurumu acı olmuştur. Rabia ve eşi, yıllardır aynı çatı altında birlikte yaşadıkları hizmetkârların aileye sırt çevirmesini bir türlü hazmedemez. Zaten Serez de elden gitmek üzeredir. Yaşamları altüst olur. Artık göç kaçınılmazdır.

İlk durak Selanik'tir. Göç en çok aile reisi olarak babayı etkilemiş, adeta bunalıma sürüklemiştir. Sınıf düşmek, geçim sıkıntısı, iş değiştirmek, bir başka iradenin emrinde yaşamak ona ağır gelmiştir. Ama umutla doludur. Selanik'te Hareket Ordusu'na katılır. İstanbul'a giden ordudan 'Hürriyet Ordusu' diye söz eder. İsyan bastırılıp ikinci Abdülhamit tahttan indirilince, 27 Nisan'da doğan kızına hiç duraksamadan 'Hürriyet' adını koyar.

BASMAKALIP YARGILAR

İkinci bölüm olan HÜRRİYET'te ve sonraki bölümlerde yazar, kadın cinselliğine dair basmakalıp yargıları kırarak, kadınlara atfedilen zayıflık, duygusallık gibi korunmayı çağrıştıran özellikleri mercek altına alıyor. Kadın cinselliği hakkındaki bilgilere ulaşmak bizim gibi geleneksel toplumlarda pek kolay değildir. En güvenilir kaynakları kadınların kendi deneyimlerini, yaşamöykülerini bizzat kendilerinin dillendirdikleri belgeler oluşturur. Yazarın kitabın başında belirttiği tarihi belge, tanıklık, anı, fotoğraf ve mektuplardan yola çıkarak oluşturduğu bu metnin özellikle genç okurda farkındalık yaratacağı açıktır.

Hürriyet, İstanbul'da, Gedikpaşa'da eğitimini sürdürürken Darülelhan'da da musiki eğitimi almaktadır. Ancak Cumhuriyet Türkiyesi'nde kadınların konumu eskiye oranla daha iyi olmakla birlikte, Batı'dan ödünç alınmış, yeni toplumsal ve ahlaki kodları, eskileriyle kaynaştırmak kolay olmamaktadır. Hürriyet'in Gülhane'de bir şenlikte sahneye çıkıp ses kraliçesi seçilmesi üzerine mahalle baskısı kendini göstermekte gecikmez; mezhebi geniş olmakla suçlanan baba, biricik kızına 'sokak, mektep, arkadaş' (s.231) her şeyi yasaklamak zorunda kalır. Ama içi rahat değildir. İşin kötüsü, Hürriyet'in 'masum kaçamağının yankıları' (s.224) damat adayı İsmail'in ailesine kadar ulaşmıştır. Toplumda görücü usulü evlilikler sürmekte, farklı toplumsal-kültürel çevrelerde İstanbulluluk, muhacirlik, taşralılık gibi unsurlar evliliklerde belirleyici olmaktadır. İsmail ile evliliğinin suya düşmesi Hürriyet'i adeta yaşamdan koparır.

Geçim derdindeki aile için ise göç hâlâ sürmektedir. Bu kez Adana'ya yerleşilir. 'Harpten yeni çıkmış memlekette herkes farklı bir savaş' sürdürürken 'özellikle mübadiller bu savaşın altından öyle kolay kalkacak gibi' görünmemektedir. ( s. 283) Ailenin sorumluluğunu ağabey Muvaffak yüklenmiştir. Mahalleden on dokuz yaşındaki ayakkabıcı çırağı Ahmet Hürriyet'e âşıktır.

Mübadelenin çocuklar açısından yarattığı ruhsal tahribatı en iyi Ahmet'in duyguları açıklar. 'Gâvur Ahmet!... Almayın bu gâvuru oyuna.' (s. 279) Dil birliğinin olmayışı iletişimi daha da zorlaştırırken, sonuçta çocuk okulundan olmuştur.

Karasevdayla bağlandığı İsmail'i unutamayan Hürriyet, Ahmet'in aşkına karşılık vermez, onu küçümser ama kendisinden altı yaş küçük olan delikanlının, cinselliğini uyandırdığını da yadsıyamaz. Cinsel isteğinden utanır. 'Elinden gelse bu lanet olası arsız kılıfı (bedenini) çekip atarak, yalnızca duygularıyla yaşayacaktı(r). (s. 319) Ama 'Yaşamında en sevdiği kişiyi, abisini' (s. 385) yengesine kaptırınca, çelişkili duyguları ve kendini bırakmışlığıyla Ahmet'e kaçar; 'evde sürekli Giritçe konuşan, Türkçe iki kelamı yalnızca gelinine hakaret amacıyla ağzına alan kayınvalidenin 'insafına kalmış bir hayatın' içine atmıştır kendini. (s. 370- 348) Kocasına romantik duygular beslemese de yaşattığı cinsellikten hoşnuttur. Altı çocuk doğurur. Kimliğini 'annelik'te bulur.

Onu anlamak için dönemin toplumsal koşullarını iyi tanımak gerekiyor. Adana İstanbul'dan farklıdır. Cumhuriyet reformlarının ülke çapında hayata geçirilmesi zaman almaktadır. Kadın hakları, aile reformu, İslam hukukuna karşı verilen mücadele vb girişimlere karşın, kadınlar üzerindeki toplumsal denetim mekanizmaları, biçim değiştirerek varlığını sürdürmektedir. Yeni düzende kadınların eğitimi öncelikle modern eş ve annelere dönüştürülmeleri için desteklenir. Evlilik de çiftlerin karşılıklı rızasına dayanmalıdır ama aile içinde, bir geliri olmayan, askerliğini yapmamış genç erkekler de baskı altındadır. Aileden destek ve himaye görmeden evlenmeleri olanaksızdır. İsmail ve Ahmet örneklerinde görüleceği gibi, oğlan annesi olmanın yüceltildiği toplumda, anne, oğlu üzerinde yetke sahibidir; kız seçimine de o karar verir.

Aynı ailenin iki ferdi, Hürriyet ve Muvaffak, Cumhuriyet Türkiyesi'nde 'yurttaş' kimliğinin kuruluşunda, cinsler arası farklılığı simgeler. Kadınlar eşit yurttaşlar olarak tanımlanmakla birlikte eşitlik kâğıt üzerinde kalmaya yazgılıdır. Kadına kamusal alanda kendini göstermesinin yolları tıkalı olduğundan aynı şekilde, İsmail'in Batı hayranı, eğitimli ablası Şeref'in de evlilik dışında bir hayali yoktur. Bastırılmış enerjisini hemcinslerine yönelik kıskançlık, hasetlik gibi olumsuz duygularla boşa harcaması bundandır. Dolayısıyla 'Aile arasında adı deliye çıkmış' (s. 16) Hürriyet'ten de başka türlü davranması beklenemezdi. Kaldı ki, Ahmet ile evlenerek kadın erkek arasındaki yaş, sınıf, toplumsal statü farklarını aşabileceğini kanıtlamış; geriye bıraktığı vasiyetle, Antigone'vari bir inat göstererek aşkı, evlilikle sınırlayan anlayışa karşı bir bakıma başkaldırmıştır. (Hem de doksan yaşındayken!)

Cumhuriyet döneminde uygulanan kadın politikalarının, dönemin özgül koşulları dikkate alınarak stratejik ve geçici olduğu iddia edilebilir. Ancak romanda da değinildiği gibi, karşı cinsler arasındaki geleneksel ilişkiler değişim geçirse de eş ve annelik rolünde bir süreklilik göze çarpar. Üçüncü kuşak da içinde olmak üzere, karakterlerden hiçbiri, ev kadınlığını aşma iradesini gösteremez. Günümüzde torun torba sahibi olmuş, seyahat etmeyi seven, Nâzım'ın şiirlerini ezbere bilen, kültürlü bir kadın olan anlatıcı Seyhan da, mektupları okurken, 'Baha ve çocuklar da olmasa baş edebilir miydim kendimle? Aşkın, sevmenin, anne olmanın anlamını onlarla keşfettikçe, iliklerime kadar sinen yalnızlığımdan sıyrıldım' diye düşünmektedir. (s. 390) Seyhan eş ve anne kimliğiyle yüzleşip yabancılaşmasını kırmış olabilir. Ama bu özgürlük değildir. Kadınların 'görünmez ev içi emeği sömürüsü'nün keşfedilmesi ise geçen yüzyılın ortalarında sesini duyuran Batılı feministleri beklemektedir.

KADIN DENEYİMLERİ

İçözü, siyasi görüş bildirmeden, tarihi bilgileri uzatmadan, yüzyıla yayılan sorunsalın üzerine yeni yorumlar yapabilmemiz için zengin bir malzeme sunuyor bize. Anlatıya karakteristiğini veren kadın bakış açısı, kadın deneyimlerinin özgüllüğünü yansıtırken yazarın sözcük, deyim, şiir, şarkı seçimi üslubuna güç katıyor. Örneğin, bebeğin emzirilmesi için, 'dünyadaki ilk nimetinin tadına baksın' diyor (s. 40). Rabia'da, kadının baskıyı nasıl içselleştirdiğini vurguluyor: 'Küçük yaşımdan itibaren kendi evinin kadını olmuş, kocasının her yaptığını, düşündüğü her şeyi doğru olarak bellemişti. Şimdi ise ona, sırf bu nedenle 'Nereye gidiyoruz?' diye sormaya bile çekiniyordu.' (s. 70) Kadınların savaşta ve barışta yaşamı idame ettirmek için nasıl çırpındıkları, insanüstü özveri göstererek emek harcadıkları göze gözükmez. Kamusal alanın kadınlara kapalı tutulmasına karşın, Selanikli Cevher Hanım gibiler, çocukları da seferber ederek yabancı işgalcilerle savaşan direnişçilerden yardımlarını esirgemez, ölümü göze alıp kaçakları saklamaktan bile çekinmezler.

Özetle, dünyanın pek çok yerinde, kadının üzerindeki baskıların daha da arttırılacağı bir düzene doğru yol aldığımız şu süreçte, kitapta anlatılanların taşıdığı uyarı sinyallerini görmek gerekir.

Kitap aynı zamanda günümüzde, küresel güçlerin çıkar çatışmaları yüzünden insanların çoluk çocuk yollarda, mülteci kamplarında ölüm kalım mücadelesi verdiği kan gölüne dönmüş Ortadoğu için, köklerinden koparılmış, özgüveni zayıflamış eski kuşak mübadillerden bir ders niteliğinde. Ama her şeyden önemlisi, sahiciliğe duyulan özlemimizi gideriyor!

Hürriyet: Bir Sevda Masalı/ Nur İçözü/Altın Kitaplar/ 398 sayfa.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler