Siyaset, Üretim, Ahlak...

Siyaset, Üretim, Ahlak...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.12.2008 - 07:32

Uygarlıkların ve kültürlerin çöküşü, demokrasinin yozlaşması; halkın demokrasiden umudunu kesmesi, siyasal iktidarların çıkar ilişkileri ağına girmesi ve kendi hukukunu inşa etmeye kalkması sonucunda oluşur.

Siyaset; topluma ve insanlığa hizmet için kullanılması gereken bir yönetim sanatıdır”. Bir farklı anlatımla siyaset; çaresizlik değil; karşılaşılan her sorun karşısında çözüm üretme yeteneğidir.

Siyaset; ülkenin ve gençlerin yarınları için proje üretim alanı olarak algılanmalıdır.

Siyaseti sürekli yapılması gereken bir meslek olarak anlayan yaklaşım; temelde toplumun yarınlarını hazırlamaya çalışmaktan çok, kendi geleceğini planlama anlayışını öngörmektedir. Bu anlayış; ülkeyi de, toplumu da ileriye götürmek bir yana, geriye sürüklemek sonucunu doğurur.

Siyasette üretemeyenler, esasında siyaseti ve siyasetin değerlerini tüketirler.

Milli gelirin arttırılması, bunun hakça paylaşılması, yatırım-istihdam ve üretimin toplumun refah düzeyini yükseltecek, fertlerin yaşam kalitesini üst noktalara taşıyacak bir disiplin içinde planlanması; siyasetin ve siyasetçinin yapması gerekeni anlattığı gibi toplumun da beklentisini karşılayacak ve geleceğini yönlendirecektir.

Evsize ev, işsize iş, okumak isteyene okul, üretmek isteyene tezgâh, tüketmek isteyene satın alma gücü ve özgürlük isteyene de korkusuz yaşama alanı hazırlamayı öngören çabaların ortak paydası siyasettir.

Siyaset kurumunun üretim, verimlilik, kalite kavramlarını yaşama geçirmesinde kullandığı en etkili araç; siyasi partilerdir.

Siyaset kurumuna ve siyasetçiye tanınan ayrıcalığın, sağlanan kolaylığın hareket noktası; siyasetin halka hizmet anlayışıyla ve halk yararına yapılması gereken bir kamusal hizmet ve iş olmasıdır.

Bir toplumun üretim ilişkileri siyasal yapısını, siyasal yapısı da üretim ilişkilerini etkilemektedir.

Siyaset bilimcisi Duvergere göre; üretim arttıkça, refah yaygınlaştıkça ve ekonomik düzey yükseldikçe diktatörlük tehdit ve tehlikesi de azalır.

Demokratikleşme ve sanayileşme; beraberinde sosyal hakları toplumsal talebin vazgeçilmezi haline getirmiştir. Toplumsal talebin karşılanmasında siyaset kurumunun kullandığı etkili araçların başında; sosyal politika uygulamaları gelmektedir. Sosyal politika uygulamaları; toplumsal barışın, dayanışmanın ve birlikte yaşama alışkanlığının da temel altyapısını hazırlamaktadır.

Ekonomisi güçlü, üretim ilişkileri sağlıklı, kişi başına düşen milli geliri yüksek, sendikal örgütlenme özgürlüğü sağlanmış toplumlarda; birbirini dengeleyen toplumsal güçler oluşur.

Toplumsal güç; demokrasinin iç dinamiklerini meydana getirir.

İşçi-işveren örgütleri, sivil toplum kuruluşları, gönüllü yapılanmalar ve siyasi partiler çoğulcu, çoksesli, saydam ve katılımcı demokrasinin denge unsurlarıdırlar.

Demokrasi; bu toplumsal dengeler üzerinde işlevsel hale gelir ve toplumun ortak değerlerine dönüşür.

Sosyolojik denge; toplumsal taleplerle siyaset kurumunun olaylara bakış ve yaklaşımının ortak paydasıdır.

Milli irade; çoğunluğun azınlık üzerinde egemenlik kurması değildir. Demokrasilerde esas olan çoğunluk değil; azınlıkların haklarının güvence altına alınması ve azınlıkların çoğunluk olacakları yolların da açık tutulmasıdır.

Demokrasilerde siyasal iktidarlar; kendilerini ayakta tutma ve bir seçim daha kazanmanın yollarını arama yerine azınlığın da sahibi olduğu hakları koruma imajını topluma yerleştirerek adil bir uygulama içinde olduğunu göstermelidir. Demokrasilerde siyasal iktidarlar kendilerini mutlak egemen görmemeli, yönetimi anayasal kurumlarla, sosyal sınıflarla katılımcı bir anlayışla paylaşmalıdır.

Ahlakın vazgeçilmezliği

Siyaset; kamu hizmeti anlayışıyla kamu yararını esas alan bir hizmet alanıdır. Siyasetin ve siyasetçinin düşmanı yolsuzluk, usulsüzlük, haksızlık, adaletsizlik, yozlaşma, çürüme ve etik dışı uygulamalardır.

Siyaseti gözden düşüren ve halkı siyasetten soğutan en önemli etken; siyasi uygulamaların toplumu çürümeye, yozlaşmaya iterek ahlaklı davranışı istisna ve ahlaksızlığı da kural haline getirmesidir.

Siyaset; bir yönüyle de hak edene hak ettiğini vermek, adaletli davranışı bir yaşam biçimine dönüştürmektir.

Siyasetin önceliği ahlak olmalıdır. Ahlak; siyasetin sağlam taşıyıcı sütunlarıdır. Siyasetten ahlakı çıkardığımız zaman geriye ahlaksızlık kalır.

Ahlak; özde toplumsal kurumları yaratan bir değerler bütünüdür. Topluma hizmet götürme kurumu olan siyasette ise ahlak en öncelikli sırayı almalıdır.

Siyasetin erdemi; erdemli işlerin içinde yer almasıdır. Bu bağlamda; siyasetin yalanı tolere etmesi; “ahlak krizine neden olur.

Siyasete girmek ya da siyasette kalmak için yalansöylemek; toplumu aldatmaktır. Siyasette ahlakı egemen kılmak için öncelikle yolsuzluğu, yoksulluğu ve yasasızlığı ortadan kaldırmak gerekir. En büyük tehlike ise; bizzat siyaset kurumunun yolsuzluğa bulaşması, yoksulluğu yaygınlaştırması ve yasasızlığı da kendisine ilke edinmesidir.

Eğer; bir siyasal iktidar kendi hukukunu inşa etmeye çalışırsa, yani hukuka uyacağı yerde hukuku kendisine uydurmaya kalkarsa; ahlak sınırlarının dışına çıkmış olur.

Uygarlıkların ve kültürlerin çöküşü; demokrasinin yozlaşması, halkın demokrasiden umudunu kesmesi, siyasal iktidarların çıkar ilişkileri ağına girmesi ve kendi hukukunu inşa etmeye kalkması sonucunda oluşur.

Demokrasilerde siyasal partileri yönetecek kişilerin, ahlaki özelliklerinin en üst seviyede olması gerekir.

Siyasetçiler; özel amaç ve çıkarlara değil; toplumun refahına ve çıkarlarına hizmet etmelidir.

Atatürk ahlaklı insanları siyasete davet etmek için şöyle diyor:

Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç; niteliksiz insanlar tarafından yönetilmeye razı olmaktır…” Aynı şekilde Atatürk, en büyük eserimdir dediği Cumhuriyeti, Cumhuriyet fazilettir, ahlaktır diye tanımlıyor.

Sonuç olarak; siyasetin gıdası değişimdir. Değişim siyasetin oksijenidir. Türkiyede değişim zamanı gelmiştir.

Aydınlar, projeci insanlar, bu ülke hakkında söyleyebilecek sözü olanlar siyasete katılmalı ve ağırlığını koymalıdırlar. Albert Einstein, Hiçbir sorun, o sorunu yaratan zihniyetle çözülemez diyor. Türkiyede de yeni zihniyetin, yeni bakış açısının, yeni anlayışın ülke yönetimine talip olmasının zamanı gelmiştir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler