Siyasi partilerin demokrasi sınavı

Siyasi partilerin demokrasi sınavı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.10.2011 - 06:41

Ülkemizdeki en soldan en sağa kadar tüm siyasal partilere baktığımızda hiyerarşik bir şekilde parti liderinin ya da yakın çevresinin tartışılmaz bir üstünlüğünü görürüz; bu oligarşik yapı, demokrasiye ve değişime kapalı olduğu gibi bireysel yeteneklerin gelişmesine de engel teşkil eder.

Demokrasi insanlığın kültürel ve tarihsel gelişiminin bir ürünüdür. 2 bin 500 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen tarihi inişlerle ve çıkışlarla doludur. Toplumları geçmişten bugüne, bugünlerden yarınlara taşıyacak olan demokrasi en yalın haliyle halkın çoğunluk tarafından yönetilmesi ya da halkın iktidarı şeklinde tanımlansa da bu izah tek başına yeterli değildir. Toplumun kimin tarafından ve nasıl yönetildiğini anlatsa da sosyalist, burjuva ya da İslami demokrasi gibi çeşitli modelleri de vardır. Bu çeşitli modeller içerisinde demokrasi karşıtı oluşumlar dahil, kendisini demokratik sayan tüm siyasal rejimler içerisinde insanlığın mutluluğu ve refahı için genel kabul göreni de çoğulcu demokrasilerdir. Siyasal partiler ve parti içi demokrasi ise demokratik hayatın öznesi olup bu uğurda mücadele edenlerin hem geleceği hem de güvencesidir. Çağdaş demokrasilerde kişiler yönetime örgütlü yapılarla katılabilirler o da yüzyıllık bir geçmişi olan hukuksal manadaki siyasal partilerde mümkündür.

Günümüzde siyasal partiler hukukunun, en önemli eksiklerinden biri kuşkusuz parti içi demokrasinin olmamasıdır. Ülkemizdeki en soldan en sağa kadar tüm siyasal partilere baktığımızda hiyerarşik bir şekilde parti liderinin ya da yakın çevresinin tartışılmaz bir üstünlüğünü görürüz; bu oligarşik yapı, demokrasiye ve değişime kapalı olduğu gibi bireysel yeteneklerin gelişmesine de engel teşkil eder. Bu nedenle kişilere bağlı bir siyaset anlayışı demokrasinin önünde büyük bir sorun oluşturur. Oysa demokrasinin en önemli kurumlarından biri olan siyasal partilerde örgüt yapılarının demokratik şekillenmesi siyasal katılımı güçlendirecek tabanda uğraş verenlerin söz ve karar süreçlerinde olmasının da önünü açacaktır.

Siyasal partilerin bütün kademelerinde görev alanların seçimle ve belirli bir zaman aralığında göreve gelmeleri ve yine seçimle görevden ayrılmaları gerekmektedir. Böylesi bir süreç hem kadroların yenilenmesine hem de tabandaki düşünce akışının tavanda da iktidar olmasına olanak sağlayacaktır.

Türkiye’de demokrasiyi kurma çabalarının yaklaşık 200 yıllık bir tarihi gelişim süreci vardır. 1808’de Senedi İttifak ile başlayıp 1876’da Kanuni Esasi’nin ilanı ile gelişen süreç Cumhuriyetin bir eseri olarak günümüze kadar devam etmiştir. 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimler sonucunda demokratik yöntemlerle Türkiye’de iktidar değişimi gerçekleşmiştir. Buradan yola çıkacak olursak Türk demokrasisini, Türk siyaset geleneğinden bağımsız düşünemeyiz. Dolayısıyla siyasal partiler ülkemiz siyasetinin önemli bir mihenk taşıdır. Siyasi tarihimizde önemli bir yere sahip olan Cumhuriyet Halk Partisi 88 yıllık bir geçmişe sahiptir. CHP’nin, iktidara geldiğinde tüm ülke sathında kuracağı demokratik yapının bir örneğini daha iktidara gelmeden parti içi işleyişte kanıtlamalıdır. Aksi halde demokrasiyi örgüt içi işleyişte yaşama geçiremeyen irade bunu ülke bazında da uygulamaya koyamaz. Kendi içinde demokrasiye inanmayan ve gerçekleştirmeye çalışmayan bir partinin toplum adına demokrasiyi talep etmesi inandırıcı değildir.

Parti içi demokrasi

Bu nedenle bir demokrasi kurumu sayılan siyasal partilerin bizatihi kendisi demokratik olmalıdır. Türkiye’de çoğulcu demokrasiye geçişin önderi sayılan CHP, tüm siyasi partilere örnek olmalı, parti içi demokrasiyi meşru kılıp hayata geçirmelidir. Demokrasilerde parti içi demokrasi hem basit hem de karmaşık bir kavram ve parti yöneticilerinin üyelerine karşı sorumluluğudur. Bu nedenle üyeler parti yöneticilerini seçerken demokrasi ilkelerine de uygun davranmalıdırlar. Parti içi demokrasinin kurumsallaşamaması ve işlememesi nedeniyle partiler toplumun dinamik ve yetenekli kadrolarını da kendi bünyeleri içerisinde istihdam edemezler. Halbuki toplum ve iktidar arasında köprü görevi gören partiler, parti içi demokrasi uygulamalarıyla siyasal katılımın kanallarını devamlı açık tutmalı ve siyaseti sosyalleştirmelidirler. Eleştirme ve denetleme demokratik yaşamın esasıdır. İktidar her sistemde vardır ama muhalefet her sistemde yaşatılmayabilir. Muhalefetin yaşam alanı açık demokrasilerdedir. Bu nedenle siyasi parti yöneticileri, parti içi düşünce ayrılıklarını, farklı çözüm önerileri ve yorumlarını dile getirenleri asla muhalefet olarak görmemeli düşman ilan etmemelidirler. Düşünce temelindeki gruplaşma ya da kanatlaşmayı da doğal kabul etmelidirler. Parti içi iktidar, parti içi demokrasiyi içselleştirdiği sürece üretkenlik ve canlılık daha da artar. Kanatların da tüzelkişilikler gibi düşüncelerini açıklama hakları vardır ve parti içi kamuoyunda paylaşabilirler. Parti içi demokrasilerde disiplin mekanizmasını da belirli bir hukuk zemininde yürütmek gerekir. Disiplinin aykırı yorumları baskılandırmaya, korkutmaya ya da yok etmeye yönelik olmamalıdır. Bu nedenle bireysel hak ve özgürlükler sonuna kadar korunmalı ama partinin kurumsal kimliğine zarar verilmemelidir. Parti disiplini her zaman vardır ve çağdaş demokrasilerin de bir gerçeğidir. Onu reddetmek yerine demokratik bir şekilde düzenlemek gerekir. Hukuksal çerçevesi çizilmiş uygulanabilir bir disiplin, bireyin de düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırmayacaktır.

Eğer bir ülkede ya da herhangi bir siyasal partinin gündeminde istikrarsızlık devamlılık gösteriyorsa, bu parti içi demokrasinin gerçekleşmiyor olmasındandır. Bu nedenle demokrasilerde ve siyasal partilerde baskı grupları ve de kamuoyu önemsenmelidir. Karşılıklı iletişim etkileşimi sağlar. Baskı grupları ya da kamuoyu, parti içi demokrasinin önemli argümanları olsa da hukuk dışı baskılar da partilerin demokratik iç düzenini tehdit etmemelidir. Aksi halde benzer hareketler parti içi demokrasinin yozlaşmasına neden olur. Bu argümanları yerinde ve ölçülü kullanmak bir partililik görevidir. Türk demokrasisinin ve siyasal partilerin en büyük açmazlarından biri de seçimlerdir. Siyasal partiler doğal olarak seçimlere kendilerinin belirlediği adaylarla girerler. Yalnız burada adayların nasıl belirlendiği önemlidir. Bu nedenle seçim sisteminin hem siyasal rejimde, hem siyasal partilerde önemli etkisi vardır. Blok liste ve baraj sisteminin siyasal katılımı ciddi anlamda zafiyete uğrattığı açıktır. Bu da temsiliyette de bir krize yol açtığı gibi demokratik siyasal kültürün gelişmesine de engel olur. Bir rejimin demokratik kabul edilmesi siyasal kurumsallaşmanın varlığıyla mümkündür. Parti içi demokrasinin de ön şartıdır. Unutulmamalıdır ki demokrasiyi içselleştirmiş sol partilerde biat kültürü yoktur. Bu nedenle CHP’nin genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu parti içi demokrasinin kanallarını açacak uygulamaları hiç zaman kaybetmeden başlatmalıdır. Bu da hiç kuşku yok ki demokratik, katılımcı, çağdaş ve eşitlikçi yeni bir tüzükle mümkündür. Tüzük kurultayının toplanmasından başka çıkar yol yoktur. Bu tüzük başta Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetiminin CHP’ye vereceği en büyük hediyedir.

Hüseyin Özkahraman/ Eski CHP Bahçelievler İlçe Başkanı


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler