Sokağa çıkma yasağında çalışan işçiler: Bizim sağlığımız önemli değil mi, biz ölmez miyiz?
Türkiye'de birçok işletme sokağa çıkma yasağına rağmen kaymakamlık veya valilik izniyle fabrikalarda üretime devam edebiliyor. Ancak işçiler, birkaç günlük sokağa çıkma yasağında bile çalışmak zorunda kalmanın gurur kırıcı olduğunu söylüyor ve doğrudan halk sağlığını korumaya yönelik sektörler dışında üretime devam edilmesini işverenlerin 'kâr hırsına' bağlıyor.
Türkiye'de birçok işletme, sokağa çıkma yasağı ilan edilen günlerde ilgili kaymakamlık ya da valilikten izin alarak fabrikalarda üretim yapmaya devam ediyor. İşçiler, birkaç günlük sokağa çıkma yasağında bile çalışmak zorunda kalmanın gurur kırıcı olduğunu söylüyor ve doğrudan halk sağlığını korumaya yönelik sektörler dışında üretime devam edilmesini işverenlerin 'kâr hırsına' bağlıyor.
İşverenler ise salgın sürecinde her sektörde üretim hacminin daraldığını ve birkaç gün bile üretimi durdurmanın mümkün olmadığını söylüyor.
Kaymakamlık ve valiliklerden alınan izinlerle sokağa çıkma yasağı sürecinde de üretime devam edilebilirken, Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu (TİSK) 13 Nisan'da Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na gönderdiği bir yazıda 'işçi ve işverenlerin iradesi dışında her türlü çalışmanın durduğu' işletmelerde izlenecek yola ilişkin bakanlıktan görüş talep etti.
Bakanlık tarafından TİSK'e verilen cevapta, sokağa çıkma yasağı gibi 'zorunlu nedenle' üretimin durduğu işletmelerde 'telafi çalışması' yapmanın bir seçenek olabileceği değerlendirildi.
Yanıtta 4857 sayılı İş Kanunu'nun 64. Maddesine atıfla, işletmelerde 'zorunlu neden' sebebiyle çalışılmayan süreler için dört ay içerisinde telafi çalışması yaptırabileceği kaydedildi.
Bakanlık tarafından işaret edilen telafi çalışması, işçinin çalışılmayan süre kadar ileriki bir tarihte ücretsiz olarak çalışması anlamına geliyor.
Birleşik Metal-İş Sendikası ise sokağa çıkma yasağı gerekçesiyle işçilere 'telafi çalışması' yaptırılmasının hukuka aykırı olduğunu söyleyerek itiraz ediyor.
"TELAFİ ÇALIŞMA HEM İŞÇİYİ HEM DE İŞVERENİ KORUYOR"
Sendika tarafından bakanlığa gönderilen yazıda, sokağa çıkma yasağının hukuken 'zorunlu neden' değil, 'zorlayıcı neden' kapsamına girdiği ve bu sebeple telafi çalışması yapılmasının hukuka aykırı olduğu kaydediliyor:
"Sokağa çıkma yasağı nedeniyle işçilerin çalışmaması 'zorlayıcı nedenle' çalışamama kapsamına girmektedir. Telafi çalışması için çalışma yapılmamasının 'zorunlu' nedenlerden kaynaklanması gerekmektedir. Zorlayıcı ve zorunlu nedenler iş yasamızda iki farklı olgu olarak düzenlenmiş ve farklı hukuki sonuçlar bağlanmıştır."
Bir bakanlık yetkilisi ise telafi çalışmasının hem işçiyi hem de işvereni koruduğunu söyleyerek, "Hem işçinin ücret kaybı yaşamaması hem de işverenin iş kaybı yaşamamasını sağlıyor. Bu süreçte hiç çalışılamasa bile işçiden ücret kesintisi yapılmıyor, çalışılamayan süreler 4 ay içinde bu süreler telafi edilebiliyor" diyor.
İşçiler ise telafi çalışması olsun olmasın, birkaç günlük sokağa çıkma yasağında bile 'evde kalamadıkları' için kendilerini 'yok sayılmış' hissediyor.
"BAKIR ÜRETİMİNİN HALK SAĞLIĞI İLE NE ALAKASI VAR?"
İşinden kovulma endişesiyle haberde isminin yer almasını istemeyen işçiler, sokağa çıkma yasağına rağmen fabrikalarda çalışıyor olmanın gurur kırıcı olduğunu ifade ediyor.
Bakır tel üretimi yapılan bir fabrikada çalışan işçi, "Kendimizi ötekileştirilen, yok sayılan ve hiç görülen bir varlıkmış gibi hissediyoruz" diyor.
İşçi, sokağa çıkma yasağı sırasında bakır tel üretimine devam etmenin 'halk sağlığı açısından ne önemi var' diye soruyor:
"Bakır üretimi tam karşımızdaki demir çelik fabrikasındaki üretimin halk sağlığı ile ne ilgisi var? Bu ülkenin bir vatandaşı değilmişiz gibi bizi zorla, idari yönetimlerden alınan izinlerle fabrikalara sokuyorlar. Patronların kar hırsı insanların sağlığını hiçe sayıyor."
"Bizim sağlığımız yok mu, biz ölmez miyiz, bize virüs bulaşmaz mı? Benim çalıştığım fabrika 4 günlük sokağa çıkma yasağında çalışmıyor olsa batmazdı ama bu ülkeyi yönetenler ve mülki amirler sermayenin isteklerine boyun eğiyor. Bu da bize sanki başka bir gezegenden olduğumuzu hissettiriyor çünkü birilerinin kâr hırsı, bizim sağlığımızdan daha önemli görülüyor."
Önümüzdeki dört günlük sokağa çıkma yasağında da çalışmak zorunda kalacaklarını söyleyen işçi, "Bizim ve ailelerimizin sağlığını tehlikeye atanlar hem vicdanen hem ahlaken hem de hukuken sorumludur" diyor.
Otomotiv sektöründe çalışan başka bir işçi de sokağa çıkma yasağına rağmen işverenin kaymakamlık ve valiliklerden aldığı izinlerle üretime devam ettiklerini söylüyor.
Konuştuğumuz bu işçi de işverenin kâr hırsı sebebiyle tüm işçilerin sağlığının hiçe sayıldığını düşünüyor:
"Fabrikalar sermayenin kârına kâr katmak için, salgınla hiçbir ilgisi olmayan malzemelerin üretimlerine devam ediyor. Bir eli yağda bir eli balda olanlar, bir parça ekmeğe muhtaç olanlara 'evde kal' diyor ama biz valilikten alınan bir kâğıt parçasıyla işe çağrılıyoruz."
"İşveren, birkaç gün üretim yapılmazsa müşterilere parça malzemelerin yollanamayacağını söylüyor. Yani benim çalıştığım fabrika dört gün çalışmasa zarara mı geçecekti? Hayır. Aksine işverenler her koşulda sigorta pirim ertelemesi ya da kredi ertelemesi gibi yardımlarla kendini zaten koruyor."
TELAFİ ÇALIŞMASI VE FAZLA ÇALIŞMA ARASINDAKI FARK NE?
Bakanlığın TİSK'e verdiği yanında atıfta bulunulan kanun maddesinde, 'telafi çalışmasının hukuken fazla çalışma ya da fazla sürelerle çalışma' sayılmadığı hükmü yer alıyor.
İşçiler telafi çalışması yaparken her hangi bir ücret almadan ek mesai yapmak durumunda kalırken, fazla çalışma yapıyorsa 'her bir saat fazla çalışma için saatlik ücretinin yarısı kadar zam alarak' çalışıyor.
İş Kanunu'nda zorlayıcı sebepler, "İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkması" şeklinde tanımlanıyor.
Fazla çalışmanın şartlarını belirleyen 42. Maddede ise, 'zorlayıcı sebeplerin ortaya çıkması' durumunda, işçiye çalıştığı saat kadar ek ücret verilen fazla çalışmanı yaptırılabileceği kaydediliyor.
Birleşik Metal İş Sendikası Genel Sekreteri Özkan Atar, sokağa çıkma yasakları başladığından beri çok sayıda işletmenin kaymakamlık ya da valiliklere başvurarak çalışma izni aldığını ve üretime devam ettiğini ifade ediyor.
Atar, sokağa çıkma yasağı işçilerin kendi iradeleriyle aldığı bir karar olmadığı için çalışamadıkları günler için ücret almadan telafi çalışması yapmalarının haksız bir uygulama olacağını değerlendiriyor:
"Sokağa çıkma yasağı toplum sağlığının gerekleri doğrultusunda hükümetin aldığı bir karar. Dolayısıyla işçiler kendi ellerinde olmayan kararlar sebebiyle çalışamadıkları için dört ay içinde ücretsiz fazla mesaiyle karşılaşması son derece gayri insani ve yasal olmayan bir durumdur."
"Bu süreçte iş yerlerinde işçi çıkışlarının durdurulması, üretimin durduğu fabrikalarda çalışanların herhangi bir ücret ve hak kaybına uğramaksızın idari ücretli izinli sayılmaları ve ücret kaybı yaşayanların işsizlik fonundan desteklenmesi gerekiyor."
"ÜRETİME DEVAM ETMEK ZORUNDAYIZ"
3 binin üzerinde orta ölçekli ve büyük işletmeden oluşan Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD) Başkanı Mustafa Aslan, koronavirüs salgını sürecinde işletmelerin ve fabrikaların çalışmayı tamamen durdurmasının mümkün olmadığını söylüyor.
İş dünyasının küresel ölçekteki böyle bir salgına karşı finansal yönden hazırlıklı olmadığını söyleyen Aslan, salgın başladığından beri neredeyse tüm işletmelerin piyasadaki talep daralması nedeniyle 'zaten kapasitesinin aldığında çalıştığını' ifade etti.
Sanayicilerin salgına rağmen fabrikalarda üretime devam etmek istemesindeki sebebin kâr elde etmek olmadığını söylüyor:
"Salgın başladığından beri işletmeler yüzde 30 ile yüzde 50 arasında kapasiteyle çalışıyor. Global olarak talepte bir azalma olduğu için pek çok üye işletmemiz üretimini bir vardiya azaltmış durumda. Şu anda sanayiciler kâr elde etmek için değil, zararına çalışıyor olsalar bile bu operasyonu devam ettirmeye çalışıyorlar.
"Eğer fabrikalarda üretimi tamamen durdururlarsa zararları daha da artacak ve işçilerin maaşlarını ödeyemez hale gelecekler. Tüm yatırımların maliyetleri, işçilerin ödenemeyecek maaşları orta ve uzun vadede işletmelere daha büyük zarar verecektir. Bu süreci çarkları tamamen durdurmadan atlatmamız gerektiğini düşünüyoruz."
Peki işletmeler neden birkaç günlük sokağa çıkma yasağını bile ekonomik açıdan tolere edemez halde?
Aslan bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
"Sanayicilerin çoğu vardiya sayısını düşürdü, bazı işçileri ücretsiz izne gönderdi, geri kalan işçilerle bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu şartlarda hafta sonunda uygulanan sokağa çıkma yasaklarında üretimi durdurmayı tolere edebilme şansımız yok."
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza