'Sorun olmayan sıfır komşu'/4

Doç. Dr. Serhat Güvenç'e göre bugünkü en önemli dış politika sorunumuz, bütüncül bir dış politikamızın olmayışı. Güvenç, 'Olaylara gündelik tepki vermek noktasına geldik' dedi

'Sorun olmayan sıfır komşu'/4
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.08.2013 - 13:07

Kadir Has Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Serhat Güvenç, AKP hükümetinin Ortadoğu’da izlediği politikayı ve gel-gitlerini Cumhuriyet’e değerlendirdi. Güvenç, Türk Dışişleri’nin iddiasının aksine proaktif yaklaşımını kaybettiğini ve olaylara gündelik tepki vermek noktasına geldiğini söylerken Dışişleri Bakanlığı bürokrasisi ile ilgili önemli bir uyarıda bulundu. Güvenç, “Siyasetlerine uyumlu bir bürokrasi istiyorlar. Siyasi iktidar bunu tercih edebilir ama bazen size aykırı şeyler söyleyecek insanlara, danışmanlara ihtiyacınız olur. Farklı şeyleri anlamlandırabilmek için. Bugünkü sorunumuz bütüncül bir dış politikamız oluşmuyor. Sayın Davutoğlu’nun eski Türk dış politikasında en çok eleştirdiği şey buydu” dedi. Güvenç’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

- Türkiye’nin Mısır’daki tüm gruplara eşit mesafede bulunmaması eleştiriliyor. Siz ne dersiniz?

İdeali budur. Ama Türk hükümeti bunu yapamıyor. Kendine yakın grupları daha fazla önemsiyor. Onların iktidardaki konumlarını daha fazla önemsiyor. Bu tür bir ilişkinin getirisi var ancak bu gruplar iktidardan uzaklaşırsa bu sefer ülkeden ülkeye ilişkiler etkileniyor. İdeolojik akrabalıklarla dış politika yürütüldüğünde bu tür sorunlar oluyor.

- Mısır’ın Ankara Büyükelçisi geçen günlerde Türkiye’ye tepkili bir mülakat verdi...

Başka ülkelerin içişlerine müdahil olmanın, özellikle Arap ülkelerine bu kadar müdahil olmanın doğurduğu olumsuz bir hava var.

- AKP hükümetinin Esad yönetimi ile yakın ilişkileri vardı. Ne oldu da böyle oldu?

Devletlerarası ilişkilerin bir mantığı vardır. Jeopolitik rekabet ortamı doğdu ve Türkiyede bu ortamda ona göre pozisyon aldı. Nedir bu jeopolitik rekabet? ABD, Irak’tan çekilince büyük bir güç boşluğu doğdu. İki ülke var bölgede. Biri İran diğeri Türkiye. Dolayısıyla Türkiye devreye girdi. Davutoğlu, Arap Baharı’nı tarihi bir gelenek olarak görüyordu. Bunları göz önünde bulundurursanız politika değişikliğini anlamlandırabilirsiniz. Güç boşluğunu doldurma mücadelesidir yaşanan.

- Suriye’nin Kuzeyi’nde PYD bayrak dikiyor, Erbil’de dört ülkedeki Kürtler konferans düzenleme hazırlığında. Türkiye, burada oyunu doğru kurabildi mi?

Türkiye’nin oyun kurabileceği bağlam, çerçeve bitti. Dolayısıyla bölgesel aktörlerle işbirliğine gitmesi gerekiyordu. Eskiden Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgedeki ülkeler statükocu ülkelerdi. İran, Irak, Suriye, Türkiye. Şu anda statükonun muhafaza edilemediği bir durum ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla pozisyon alınıyor. Pozisyon alınırken de daha önce kontrol altına alınabilen Kürt hareketi ve PKK ortaya çıkan bu yeni durumdan yararlanabiliyor. Sorun bölge ülkelerinin ortak bir zeminde buluşamaması. Aslında Irak Kürtleri ile geliştirdiğimiz ilişkiyi Suriye’deki Kürtlerle neden geliştiremiyoruz bunun sorulması lazım.

 

‘Çelişkiyi izah etmek zor’

- Neden geliştiremiyor sizce?

Suriye’de AKP’ye yakın duracak bir iktidar ihtimalini zora sokuyor, Türkiye’nin iç politikalarına yansımaları olacak tabii. Suriye’de özerk Kürt bölgesinin ortaya çıkmasının ister istemez içeride yansımaları olacaktır.

- Peki, Türkiye’nin PYD’ye mesafeli durması Türkiye’nin açılım sürecini etkiler mi?

Hükümet, Suriye’de Kürtlerin hâkim olması yerine El Nusra’nın hâkim olmasını istiyor. Kürt hareketi sadece Suriye ve içinde değil, bütün bölgeyi ilgilendiren bir konu artık. Açılım sürecini yönetirken Suriye’deki Kürtlere farklı bakarsanız çelişkiyi izah etmeniz çok zor olur.

 

15 günde 180 derecelik değişim

- Libya’ya müdahale konusunda Türkiye 15 günde 180 derece politika değiştirdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bir şeyi gösteriyor. Davutoğlu yönetimindeki Türk dış politikasının proaktif olma, olanlara tepki vermek değil her şeyin bir iki adım önünde olmak gibi bir iddiası vardı. Yapılabilse güzel bir iddia tabii. Libya meselesi Türkiye’nin uluslararası ortamı doğru okumak noktasında sıkıntıları olduğunu gösterdi. BM’den böyle bir karar çıkabileceğini Ankara tahmin edemedi, ihtimal vermedi. Ama karar çıktıktan sonra oyuna girmek için 15 gün içinde 180 derece politika değişikliğine gidildi. Demek ki dış politika konularında büyük lokma yiyip büyük laf söylememek gerekiyor.

- Suriye konusunda bizi neler bekliyor?

Suriye sınırında yalnızca bir Kürt özerk bölgesi değil, El Nusra, El Kaide gibi grupların hâkim olduğu cepçikleri de ekleyelim. Böyle bir sınır hattında yaşamak ve bunlara göre politikalar geliştirmek durumunda Türkiye. İyi politikalar geliştirilmezse 10-12 sene güvenlik açısından sallantılı bir dönem geçireceğiz gibi
gözüküyor.

 

‘Sıkıştık’

- Irak’taki Kürtlerle yakınlaşırken hükümetin aklında misakımilli mi var?

Bu rahmetli Turgut Özal’dan beri gündemde olan bir konu. “Türkiye ya küçülecek ya da büyüyecek” diyorlar. Bir de şuna dikkat etmek lazım; Türkiye bütün bu süreçte Arap pazarlarını rekabetçi ortamını kaybetti. Dolayısıyla kendi bölgesinde Kürt bölgelerinden ileri gidememek gibi bir durum var. Ekonomik olarak söylüyorum. Bu senaryoların gerçekleşebileceğini ihtimalini güçlendiren şeylerden biri. Körfez pazarlarına TIR’larla mal gönderme imkânımız bitti. Ekonomik anlamda bölge Kürtleri ile ekonomik entegrasyon büyük ölçüde oluşmuş gözüküyor.

- Suriye’deki muhaliflere kendi sınırımızdan her türlü desteği veriyoruz. Ama Lübnan üzerinden Hizbullah Suriye’ye müdahil olunca tepki gösteriyoruz. Bu duruma ne diyorsunuz?

Bir ülkenin içişlerine müdahale etmek, silahlı muhalif unsurları barındırmak Türkiye’nin geleneksel dış politikası açısından bakarsanız ikisi arasında güç kullanımı bir ülkenin içişlerine karışmak anlamında nitelik olarak bir fark yokmuş gibi görünür ama bu uluslararası ilişkiyi nasıl okuduğunuza bağlı. Siz kendinizi ahlaken haklı görüyorsanız haklı bir dava desteklediğinizi düşünüyorsanız, siz bunları meşru ve gayrimeşru olarak görürsünüz. On yıllardır içinden çıkamadığımız açmaz var biliyorsunuz. Sizin teröristiniz bizim özgürlük savaşçımız olabilir. Geldiğimiz nokta bu aşağı yukarı. Türkiye ilk kez silahlı bir gruba ev sahipliği yapıyor. Üzerinde durulması gereken önemli bir konu bu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler