'Tanrı'yı güldürmek için bir sürü projem var'
Ahmet Mümtaz Taylan'a göre günü yaşamayı bilmeli insan. Maruz kaldığımız gereksiz bilgi de büyük bir lanet.
Ahmet Mümtaz Taylan’a göre “Google yokken mağdur muydum diye sorsanıza kendinize” diyor Taylan. Haklı da! “Takımın şampiyon olmuş ama karın seni sevmiyor. Partin yüzde 52 oy almış çocuğun sana saygı duymuyor. Çocuğunla güzel ilişki kurabilmek, sokaktaki kediyi sevebilmek, akşam huzurlu sevişebilmek tüm bu kaostan daha az önemli şeyler değil.”
Ahmet Mümtaz Taylan oyuncu, yönetmen, baba. Rol aldığı ve yönettiği onlarca oyun, dizi ve film. Son yıllarda onu efsane dizi Leyla ile Mecnun’un “İskender abisi” olarak bildik, hatta sokakta bile bizim için “İskender” abi o. Taylan hem sosyal medyada hem de köşesinde yazıyor, çünkü sürekli düşünüyor. Sözcüklerle derdi olanlardan. “Yazarım” demeye dili varmasa da “köşe yazarlığı” sıfatından mahçup olsa da yazmaktan mutlu.
- Bir röportajınızda “kusurlu ama huzurlu bir hayat” diyordunuz benimkisi. Bir yorgunluk var sanırım sizde. Nedir hikâyenizin aslı?
- Burası sözde bir metropol, “büyükşehir” belki ama metropol değil. Bu şehrin yaşam pratiği yoruyor. Konuşur gibi yapıyoruz sürekli, anlaşmaya ise hiç sıra gelmiyor. Ciddi bir karmaşanın içinde yaşıyoruz. Sanırım ben bu yorgunluğu taşıyorum üstümde. Başkalarıyla ilişkilenmeye mecbur kalıyoruz çoğunlukla. Bizimkisi oksimoron, zorunlu tercih. Mesela sohbetten sonra siz unutursunuz ama sözcükler bende kalır, takılırım onlara, kafamı meşgul ederler. Elbette tüm bu söyledikleri münzevi bir hayat özlemi içinde olduğum anlamına da gelmiyor.
- Duvarlarınız epey yüksek. Televizyondan sizi tanıyor olmak da büyük handikap olmalı.
- İnsanların görmek istediği şeyler var. Sokakta Ahmet Mümtaz Taylan değil de televizyonda gördükleri adamı görmek istiyorlar. Zaten onu vermeyecekseniz durmayacaksanız yolda. Sizden bekleneni yapmak zorundasınız! Bunun da matematiği belli. Önce “merhaba+beğeni belirtme+mahçup olma ya da havaya girme.” Ben genelde mahçup oluyorum. Zaten aynı kişiyle bir sonraki karşılaşma ancak 18 milyonda bir ihtimal. Biz, meslek gereği kapıyı çalmadan her eve giriyoruz. O yüzden de sokakta size her selam verene, her soru sorana cevap vermek mesainin bir parçası. Bu biraz da ürkütücü. Sanırım o yüzden evden yalnızca çalışmak için çıkıyorum. Eskisi gibi İstanbul’un her deliğine girmek, eski binaları seyretmek artık büyük lüks.
- Telefonla konuştuğumuzda “cumartesi günleri kızıma ait” demiştiniz, “başka her gün olur”. Nasıl bir ilişkiniz var?
- Haftada bir günü kızıma ayırıyorum. On yıldır cumartesi günleri çalışmam, tek ayrıcalığım budur mesleğimde. Cumartesileri kızım Ayşegül demek benim için. Bir erkeğin kız çocuğundan fazla şımarabileceği başka bir şey yok bu hayatta. Hem zaten kızlar çok çabuk büyüyor. Ayşegül 14 yaşında genç bir kız. Onun beni sevmesi benim de kendimi sevmeme yardımcı oluyor.
- İlk üç soru ve mutsuz bir resim çiziyorsunuz. Neden?
- Daha neşeli olmak için neden bulmak isterdim ama eldekiler bunlar. Çaba sarf etmiyor da değilim. İçim güler aslında benim.
Köşe Yazarlığı” da yapıyorsunuz. Sözünüzü esirgemeden yazıyorsunuz üstelik.
- Ona öyle demeyelim çok mahçup oluyorum. Ben “yazar” değil “yazanım.” Sahibi gelince ben oradan giderim. Yazması gerekenler yazmıyor, yazamıyor, yazdırmıyorlar. Ben de deniyorum! Hayatımı yazarak kazanmayı isterdim de o ayrı.
- Sosyalmedyada varlığınızı hissettiriyorsunuz.
- Gezi Parkı’nın akıbeti için “Leyla Mecnun” ekibiyle bir video çekmiştik. Ben de orada diyorum ki; “Gezi Parkı’nın yıkılması iyi oldu, Boğaz’a da beton dökülse trafik rahatlar, karşıya da yürüyerek gideriz. Tarihi Yarımada’da iyi bir Disneyland olur, zaten çocukları götürecek yer bulamıyoruz. Topçu kışlası da iyi bir fikir değil onun yerine Gezi AVM yapılsın. Hadi Kireçburnu’nda sahile beton döküyorlarmış, gelin çay içelim sonra dağılırız.” Bunu twitter’da paylaştığımda bir arkadaş “O proje bittiği zaman sana bu söylediklerini hatırlatacağım. Utanacaksın, ideolojinle mutluluklar dilerim” demişti. İdeoloji mi? İSosyal çözümle için faydalı sosyal medya. Ben orada kavga etmem zaman da kaybetmem, yalnızca “anlarım.”
- Sosyalmedyayı mastürbasyon aracı gibi görüyorum, kontrollü bir bahçe orası.
- Hükümet oraya müdahale etmemekle akıllıca davranıyor. Hava falvi vardır, havayı alır. Teknenin açıkta sintineyi boşaltması gibi... Elbette haber kanalları haberleri onay olmadan girmezken oradan öğrendiğimiz çok şey de oldu.
Google yokken mağdur muyduk?
- Cuma olanı pazartesi, pazartesi olanı cumaya unutuyoruz. Son dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Hayat yaşadığımızdan ibaret değil önü var arkası var. Bunu bilerek sukûnete kavuşarak yaşamak gerekir. Tüm bu barış götürmeler getirmeler, insanların iradelerine rağmen başka “doğruları” onlara belletme çabası tarihin içinde gülünecek şeyler. Toplum mühendislerine insanları ve geleceği emanet etmek ahmakça. Bir barış havası hâkim evet, bu güzel. Bu zamanda kimsenin ölmüyor olmasından mutsuz olan birileri olamaz! Olursa patolojiktir zaten. İsrail, İran’a rahat saldırmak için özür dileyebilir ama bir özür diledi değil mi? Türkiye ile PKK pekaka, pekeke, pikiki, hangisiyle telaffuz ederseniz edin bu süreç içinde insanlar ölmüyor. Önemli olan bu! Bir de herkes her şey hakkında yüksek bir bilgi ve kimsenin bilmediği bir şeyi bildiğini düşünüyor ya işte bu çok saçma.
- Nedir çözümü?
- Çocuğunla güzel bir ilişki kurabilmek, sokaktaki kediyi sevebilmek, akşam huzurlu bir şekilde sevişebilmek tüm bu kaostan daha az önemli şeyler değil. Takımın şampiyon olmuş ama karın seni sevmiyor. Partin yüzde 52 oy almış çocuğun sana saygı duymuyor. Ülken hızla gelişmede 16. sıradan bilmem kaça yükselmiş ama işyerindeki ezikliğin değişmemiş. Altı sıfır atıldı da senin hayatında ne değişti? Gereksiz bilgi lanettir işin aslı, kirli bilgi bunlar. “Google yokken mağdur muydum?” diye sorsanıza kendinize?
- Sorsak da yanıtlar bizi kandırıyor olabilir. Sanki her şey kontrol altında.
- Kendine zaman ayıran insanlar kendini belli ediyor. Amerika’daydım bir süre dikkat ettim ki haberleri izlemiyorlar. Cahillik mi bu? Hayır! Haberlerin öngördüğü, bizi yönetenlerin bize sunduğu uydurma gerçekleri izlemeyi reddediyorlar. Biz ise buna alet oluyoruz. İşte teknolojiyi nasıl kullanacağımız konusunda da birbirimizden ayrılıyoruz.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi