"Tarih boyunca, orada hep birlikte ibadet ettik"

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Yeni Dünya Düzeninde Transatlantik İlişkilerinin Rolü'' başlıklı konuşmasının ardından gelen sorular çerçevesinde bir gazetecinin ''Kudüs'te ibadet edilebileceği konusunda bir fanteziden bahsettiniz. Bu tip söylemlerin Türkiye'ye uluslararası anlamda sorun çıkaracağını düşünmüyor musunuz?'' sorusunu da yanıtlamıştı.

Bu konunun basında yer alan bir haber olduğunu hatırlatan Davutoğlu,şunları söylemişti:
''Ben bunu, doğrulamadım. İnsanlar bana bu haberden dolayı saldırdı. Peki neden doğrulamadım ya da reddetmedim? Çünkü, diplomatik etiği izledim.
Bu toplantı, 22 bakan arasında yapılan kapalı bir toplantıydı. Bu toplantıyla ilgili bir açıklama yapamazdım. Ama değindiğiniz konuya gelince. Evet bir gün, doğu Kudüs Filistin'in başkenti olacak. Çünkü Mescid-i Aksa'nın da içinde olduğu Doğu Kudüs uluslararası hukuka göre İsrail toprağı değil, Filistin toprağı.
Uluslararası hukuka, tüm barış planlarına göre doğu Kudüs, Filistin toprağının bir parçası. Bunu doğru kabul edersek, doğrulamıyorum ya da reddetmiyorum. Eğer biri, barış temelli iki devletli çözümden sonra, bu tip toplantıların doğu Kudüs'te yapılabileceğini söylerse bu bir barış vizyonudur, fantezi değil.''

Dışişleri Bakanlığının sitesinin İngilizce bölümünde yer alan konuşmaya göre Bakan Davutoğlu, gelecekte Orta Doğu'da bir çözüme ulaşılırsa bir sınır olacağını ve bu çözümde tüm BM Güvenlik Konseylerine göre Doğu Kudüs'ün Filistin toprağı olacağını belirterek, ''Bu, benim fantezim değil. Bu, uluslararası hukukun yasal yönü. Kudüs'te ibadet etmek için, Müslümanlar Mescid-i Aksa'da ibadet edebilir, Hristiyanlar Kıyamet Kilisesi'nde (Holy Sepulchre) ibadet edebilir ve Yahudiler ağlama duvarına gidebilir. İstedikleri kadar ibadet edebilirler. Tarih boyunca, orada hep birlikte ibadet ettik. Eğer bir gün, Kudüs'ün adı ''barış şehri'' olursa Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar barış için birlikte ibadet edebilirler. Ama bu bir vizyondur, fantezi değil'' diye konuşmuştu.

Davutoğlu, aynı konuşmasında başka konulara de değinmiş ve AB'ye tam üyeliğin Türkiye için vazgeçilmez bir stratejik hedef olduğunu vurgulayarak, özellikle Avrupa'dan ve Batı'dan gelen ve İsrail ile ilişkilerin ardından daha çok sorulan ''Türkiye'yi kaybediyor muyuz?'' sorusunun çok rahatsız edici bir soru olduğunu ifade etmişti.