Tehlikeli Bekleyiş...
Orta Amerika’nın doğusunda, Antil takımadaları içinde yer alan Haiti’nin Prens Limanı şehrinde 12 Ocak 2010 Salı günü, yerel saat ile 16.53’te M = 7 büyüklüğünde tahripkâr bir deprem meydana geldi. Bu depremde Prens Limanı ve çevresinde 230 binin üzerinde insan ölmüş, 270 bin kişi yaralanmış, 15 binden fazla bina göçmüş, 46 bin bina ağır hasar görmüş, bir milyon kişi evsiz kalmış ve en az üç milyon kişi depremden olumsuz etkilenmiştir.
Öyle anlaşılıyor ki, mali yönden bir hayli geri kalmış Haitililer çoğunlukla depreme dayanıklı bina inşa etme tekniklerinden ve bilgilerinden de yoksunlar. Acil barınma, acil iaşe ve acil kurtarma çalışmaları adeta bir kaosa dönüşmüştür.
27 Şubat 2010 günü Şili’nin Concepcion şehri kıyılarından 150 km. açıkta, M = 8.8 büyüklüğündeki depremde ise ölü sayısı sadece 800 civarında kalmış, bina ve altyapı hasarı çok sınırlı kalmıştır. Böyle büyük bir depremde hasarın az olmasının iki önemli nedeni vardır. Biri, depremin odak noktasının yaşam merkezlerine çok uzak olması, diğeri Şili’de çoğu binaların depreme hazır olmasıdır.
Haiti ve Şili deprem faciaları, depreme hazır olmayan her ülkede yaşanır. İstanbul başta olmak üzere, birinci ve ikinci derece deprem bölgelerinde bulunan hiçbir il veya ilçemiz depreme hazır değildir. Eğer, binalarımızı göçüp göçmeyecekleri açısından teste tabi tutmaz isek, Haiti ve Şili’de yaşanan trajedilerin benzeri ülkemizde de aynen yaşanır.
İstanbul depremi senaryosu
İstanbul’da 1.300.000 bina vardır. Bu binaların yüzde altmışında inşaat ve iskân ruhsatı yoktur. Yapı denetim uygulamalarından önce inşa edilen binalar, başka bir deyişle İstanbul’daki tüm bina stokunun yüzde 95’i 2007 tarihli Türkiye Deprem Yönetmeliği’ne göre güvenli değildir. İstanbul’da beklenen şiddetli bir deprem (M= 7.0 +) oluştuğunda, istatistiksel olarak, en az yüzde 3 oranında, yaklaşık olarak 30 bin bina yıkılacak (göçecek) ve bu göçük binalardan dolayı en az 20 bin can kaybı olacaktır. Eğer, bu kadar ağır bir can kaybını yaşamak istemiyorsak yapılacak tek şey, göçeceği tahmin edilen 30 bin binanın hangi binalar olacağını şimdiden saptamak ve deprem gelmeden önce, ilk fırsatta bu ‘göçecek’ nitelikli binaları ya yıkmak, ya iskândan arındırmak veya güçlendirmektir. Depreme hazırlıklı olmak işte bu demektir. Can kaybına meydan vermemenin yolu, sadece ‘göçecek’ nitelikli binaları, tarama yolu ile bulup bunları fişlemekten geçer.
Eylem planı ne olmalıdır?
Can kaybını önlemenin yolu, başka bir deyimle ‘sıfır can kaybı’ projesinin eylem planı şudur:
Kamu ve özel binalar dahil, tüm bina stokunu tarayarak, ‘göçer’ nitelikli binaları bulup fişlemeli ve sadece bu ‘göçer’ nitelikli binalar ya iskândan arındırılmalı, ya yıkılmalı veya usulünce güçlendirilmelidir.
İstanbul’da mevcut binaları güçlendirmek için en az 30 milyar dolara ve en az 30 yıllık bir süreye ihtiyaç vardır. Ne bu para ne de bu süre bulunabilir! Dolayısıyla, zayıf binaların güçlendirilmesi akıldışı ve çıkmaz bir sokaktır. Gerçekten, halkımızın sağduyusu bu olumsuzluğu keşfetmiş ve binalarını güçlendirmekten vazgeçmişlerdir. Ama doğru yolun ne olduğunu da bir türlü göremedikleri veya kendilerine doğru yolun ne olduğu gösterilmediği için, İstanbul halkı tehlikeli bir bekleyişin içine girmiştir.
Halbuki en akılcı, en ucuz, en isabetli, en evrensel, en gerçekçi ve en kaçınılmaz yöntem kendilerine anlatılsa idi, İstanbul çoktan depreme hazır hale gelmiş olur ve gelecekteki şiddetli bir depremde can kaybının ‘sıfır’ olacağı beklenirdi. Binaların, çok etkin yeni bir bilimsel yöntem olan P25 - Metodu ile teste tabi tutulması ve bu test sonunda ‘göçer!’ veya ‘göçmez!’ olduklarının saptanması depreme hazırlıklı olmanın yegâne yoludur. P25 - Metodu ile bir betonarme binanın beton kalitesi, hiç beton karot numune alınmadan, hiçbir tahribata meydan verilmeden, ultrason aletleri ile belirlenmekte, binanın ‘göçer!’, ‘şüpheli’ veya ‘göçmez!’ nitelikli olduğu yerinde ve projeler üzerinde yapılan bir saatlik bir çalışma sonunda ve bilgisayar ortamında tayin edilmektedir.
Daire sayısı ne olursa olsun, bina başına P25 - Metodu yaklaşık 800 TL gibi cüzi, sadece ultrasonik ölçüm masraflarını karşılayan bir bedel ile, sosyal yardım amaçlı bir vakıf tarafından gerçekleştirilmektedir. Ayrıntılı bilgileri www.gocergocmez.com veya www.egitim-arvakfi.org sitelerinden veya 0212 - 352 65 59’dan almak kabildir.
Bina taramanın yararları
İstanbul’un er veya geç şiddetli bir depreme maruz kalacağı, Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Celâl Şengör, Prof. Dr. Ahmet Ercan ve Prof. Dr. Haluk Eyidoğan gibi İTÜ Jeofizik Mühendisliği’nin en yetkili ağızları tarafından ısrarla terennüm edilmekte, hatta kendileri ‘Biz bu işin felaket tellallığını yapıyoruz!’ diyerek inançlarını dile getirmektedirler.
Gerçekten, İstanbul’da kat malikleri de, kamu yöneticileri de, depreme hazırlıklı olmak konusunda, bu felaket (!) uyarılarına kulaklarını tamamen tıkamışlar, bilinçsiz ve duyarsızca tehlikeli bir bekleyişin içine girmişlerdir. Bu tehlikeli bekleyişe bir son vermek istiyorsak, artık ‘selamet’ tellallarının sözlerine kulak vermeli ve halkımız, P 25 - Metodu ile bina tarama testlerini yaptırmaya hemen başlamalıdır.
Binaların bu hızlı değerlendirme yöntemi ile test edilmesinin ve ‘göçer’ ‘göçmez’ diye sınıflamaya tabi tutulmasının sağlayacağı birçok yarar vardır:
a) Türkiye’de hiçbir depremde pratik olarak can kaybı olmayacak ve tüm dünya kamuoyu önünde evrensel bir başarı elde edilecektir.
b) Göçme riski bulunan binaların saptanması ile, güçlendirilmesi gereken bina sayısı, bina stoku içinde yüzde 3’e inecek ve binaların geri kalan yüzde 97’si için güçlendirme gereği ortadan kalkacaktır.
c) Tüm bina stokunun yüzde 97’si gibi çok büyük bir bölümünün “göçme riski” taşımadığının ortaya çıkarılması, en önemli bir yan ürün olarak kendini gösterecek, yurttaşlarımız göçme riski taşımayan bir binada yaşıyor olduğunu öğrenmek ve bir güvenlik sertifikası almak suretiyle olası bir depremin psikolojik tedirginliğini üzerinden atmış olacaktır.
d) P25 - yöntemi, acil arama-kurtarma, ceset torbası, defin işlemleri, acil barınma, acil beslenme gibi afet yönetimi ve kriz faaliyetlerini adeta sıfıra indirecektir.
e) DASK ve benzeri deprem sigorta teminatlarının riskleri büyük ölçüde azalacaktır. Ayrıca, deprem sonrasında, kalıcı konutlar inşa etmek gibi yüksek oranda bir finansman kaynağına ihtiyaç olmayacaktır.
Prof. Dr. Semih Tezcan Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı