Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu

Polis Akademisi Başkanlığı tarafından düzenlenen "II. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu" sonuç bildirgesi açıklandı.

Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.02.2011 - 15:58

"II. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu" sonuç bildirgesinde şunlar belirtildi:
"Organize suç örgütleri ve özellikle de terör örgütleri konjonktürel değişimlere oldukça hızlı ayak uyduran örgütlü yapılardır. Bu değişim hem örgütsel yapıda hem de eylem ve söylem düzeyinde gerçekleşebilmektedir. Terör örgütleriyle organize suçlar arasındaki ilişki her geçen gün artarken bu kimi zaman terör örgütleri ile organize suç örgütlerinin işbirliği yapması şeklinde, kimi zaman da terör örgütlerinin organize suç örgütleri gibi davranarak özellikle terörün finansmanı boyutundaki faaliyetlere ağırlık vermeleri şeklinde gerçekleşmektedir. Terörle organize suç arasındaki çizgi gittikçe kaybolmaktadır.
Evrensel bir insanlık suçu olan terörizm ve organize suçların sınır aşan nitelikleri uluslararası işbirliğini zorunlu hale getirmiştir. Bugün belirli ülkelerin mücadele ettikleri terör sorununun sadece bu ülkelerle sınırlı kalacağının garantisi yoktur. Bundan dolayı da her ülkenin samimiyetle ulusal ve uluslar arası düzeyde farklı kurum ve kuruluşların eşgüdümünü gerçekleştirerek terörle mücadele sürecine katkı sağlaması gerekmektedir.
Kimlikler ve inançlar üzerinden kategorik sınıflandırma yapmaktan kaçınılmalı ve şiddete başvuran gruplar tanımlanırken "İslami terör, dinci terör" yerine "dini istismar eden" kavramı kullanılmalıdır. Kimlik adına yapılan terör, toplumun o kimliğe sahip olan herkesi ötekileştirmesine yol açmaktadır.

Terörizm ve sınır aşan suçlar benzer sosyo-ekonomik sorunlardan beslenmektedir. Dolayısıyla bu tür suçlarla mücadele güvenlik odaklı politikalarla sınırlı tutulmamalıdır. Terörizm ve sınır aşan suçlarla mücadelede ulusal ve uluslar arası alanda farklı kültürler ve farklı siyasi görüşlerden insanların bir araya getirilerek resmin tamamlanması büyük önem arz eder.

Terörle mücadelede makro ve mikro politikalar geliştirilirken bölgesel ve yerel unsurlar dikkate alınmalıdır. Kimi durumlarda sorunlar mikro düzeyde farklılıklar gösterdiğinden önemli olan sorun odaklı politikaların geliştirilmesidir. Dolayısıyla bölgelerin karakteristik özelliklerinin dikkate alınması, hem makro politikaların alana yayılmasında hem de politikaların etkin bir şekilde uygulanmasında yaşamsal bir rol oynayacaktır.

Terör ve şiddetle sonuç alınabileceği düşüncesi, demokratikleşen Türkiye'nin şartları tarafından reddedilmektedir. Türkiye'de zamanın ruhu PKK da dahil olmak üzere her türlü terörü dışlamaktadır. Ancak tüm taleplere rağmen terör örgütü PKK ne bir özeleştiri geleneği geliştirebilmekte ne de kendini eleştirenlere müsamaha tanımaktadır. Bu haliyle PKK Türkiye'deki değişimin, ekonomik gelişimin ve temsil iddiasında bulunduğu toplumsal kesimlerin taleplerinin önündeki en büyük engeldir. Türkiye'de demokratikleşme, temel hak ve özgürlükler geliştikçe her türlü terör marjinalleşecektir.
Devletin terörle mücadele konusunda kendi kendisini eleştirmesi ve değerlendirmeye tabi tutması önemlidir. Zira terörle mücadelede yapılacak olası yanlışlar terörün beslenme kaynağı haline gelmektedir.

Terörle mücadelede devlet kurumlarının çabalarının yanı sıra sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Terörizmle mücadele sadece bir güvenlik sorunu olmaktan çıkarılarak çok sektörlü, topyekûn bir mücadele yaklaşımı geliştirilmelidir.

Terör örgütlerinde militan kimlik inşa sürecinin tersine çevrilmesinde;
şeffaf ve ulaşılabilir devlet olmak, bireye "diğeri" olarak bakmamak, bireysel haklara saygı göstermek, her vatandaşın değerli olduğu bilincinde olmak ve birey-devlet arasındaki bütün iletişim kanallarının açık olması son derece önemlidir.

Terör örgütlerinde radikalleşme; bireyi sempatizanlıktan şiddete götüren, dünyayı biz ve onlar indirgemeciliğinde algılayan ve ötekine hayat hakkı tanımayan bir süreçtir. Bu süreç ideoloji, örgütsel yapı ve eylemlere bakılmaksızın tüm örgütlerde yaşanmaktadır. Radikalleşmeyi sadece dini istismar eden terör örgütleri ile özdeşleştirmek tüm terör örgütlerinde yaşayan çok önemli bir sosyal dinamiği görmezden gelmek olacaktır.
Yapılan çalışmaların büyük bir çoğunluğunda radikalleşme süreçlerinin belirli bir din, kültür veya coğrafya tekelinde incelendiği görülmektedir. Bu durumun yanlışlığı diğer alanların bilimsel olarak incelenmemesi, dolayısıyla bilimsel tabanlı müdahalenin yapılamaması gibi olumsuz bir sonuç doğurmaktadır.

Terörle mücadelede her bölge kendi şartları içinde değerlendirilmeli ve yüksek bütçeli makro projeler yanında mikro düzeyde projelere daha fazla ağırlık verilmelidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde terörü besleyen sorunlar her ilin kendi şartları içinde değerlendirilmeli ve bu sorunlara özgü mikro projelere ağırlık verilmelidir.

Medyanın terör olaylarına yaklaşırken haberlerin tarafsız ve örgüt propagandası yapmadan verilmesi medyanın objektifliğini koruyacak ve terörün propagandasını önleyecektir. Terör konusunda özellikle ortak bir konuşma ve medya dili oluşturulmalı yanlış kavram ve yaklaşımların düşmanlık oluşturabileceği unutulmamalıdır.

Terör örgütü aynı zamanda büyük bir propaganda makinesidir. Örgütün hiçbir sınırı yoktur, dolayısıyla terörle mücadele adına atılan adımların ve yapılan çalışmaların kamuoyuna duyurulması son derece önemlidir.

Terörün uzun yıllar sorun olduğu yerlerde terörizm kendi sektörünü oluşturmakta ve bir anlamda "terörün kendi ekonomisi" oluşmaktadır. Terörizm ve organize suç örgütlerinin faaliyet alanlarının kesiştiği noktalar yanında yolsuzlukla da mücadele son derece önemlidir.

Türkiye özellikle coğrafi konumu itibariyle göç yolları üzerinde bir geçiş ülkesi konumundadır. Ancak insan ticareti söz konusu olduğunda Türkiye'nin hedef ülkelerden biri olduğu bir gerçektir. Yasadışı göç de dahil olmak üzere her türlü sınıraşan suçlarla, terörle ve kaçakçılıkla mücadelede sınır güvenliğinin sağlanması gereklidir. Sınır güvenliğinin etkin şekilde sağlanması için bu alanda eğitim almış profesyonel birimler en kısa zamanda kurulmalıdır.

Üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları, terörizm ve organize suçlarla mücadele alanında strateji ve politikaların geliştirilmesi ve uygulanan programların etki analizlerinin yapılmasına yönelik bilimsel çalışmalara daha fazla ağırlık vermelidir.

Terörizm, organize suçlar, uyuşturucu kaçakçılığı, siber suçlar ve siber terör, yasa dışı göç ve insan ticareti gibi suçlarla mücadelede ortak standartlar sağlanmalıdır. İşbirliği sadece güvenlik aktörleriyle sınırlı kalmamalı, farklı disiplinlerden ve meslek gruplarından gelen uygulayıcılar ve bilim insanları sempozyum, çalıştay, ortak proje gibi platformlar aracılığıyla bir araya gelerek bilgi ve tecrübe paylaşımında bulunmalıdırlar.

Akademik bilgi üretim ve paylaşımını sağlayan Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu gibi platformların suç, örgütlü suç ve terörle mücadelede önemli katkılar sağladığı görülmektedir."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler