TİM: İhracatta eksen kaymadı, yörünge gelişmesi yaşandı
TİM, TEPAV'ın "ihracatta eksen kayması" olduğuna işaret eden politika belge notuna bir "raporla" cevap verdi. TEPAV'ın politika notundaki "çarpıklıkların" 5 maddede özetlendiği TİM'in raporunda, ihracatta eksen kayması yaşanmadığı, "yörünge gelişmesi" olduğu vurgulandı.
TİM'den yapılan açıklamada TEPAV tarafından hazırlanan bir politika belgesinde Avrupa pazarında seçilen kısa bir zaman dilimindeki gelişmelerin yanlış değerlendirilerek dış ticarette eksen kayması yaşandığı şeklinde yansıtıldığına dikkat çekildi. Açıklamada, TİM tarafından akademisyenlerin Dr. Bader Aslan ve Murat Doğanay'a hazırlatılan bir çalışmada dış ticarette gerileme, eksen kayması yerine yörünge gelişmesi yaşandığı ortaya konulduğu vurgulandı. TİM'in araştırmasında 2007-2008 döneminde rekor kıran dünya dış ticaret hacminin küresel mali kriz ile büyük bir darbe aldığı ve 2009 yılında dolar bazında nominal olarak yüzde 23 civarında daraldığı vurgulanarak, 2009 yılında Almanya'nın ihracatının yüzde 24.9, Japonya'nın ihracatının yüzde 25.8, Brezilya'nın ihracatının yüzde 22.7, Çin'in ihracatının yüzde 16 gerilediği belirtildi. Bu dönemde Türkiye'nin ihracatının yüzde 22.6 oranında düştüğüne işaret edilerek, "Mevcut gelişmeler ışığında dünya ticareti, 2009 yılında yaşanan daralmadan önceki düzeyine çıkışı 2012 yılında olacak. Dolayısıyla TEPAV'ın çalışmasında ifade edildiği gibi Ekim 2009-Mart 2010 dönemini 'kriz sonrası dönem' olarak adlandırmak doğru değil. Hele ki, Avrupa'da yaşanan borç krizinin en şiddetli olduğu 2010'un ilk yarısı için 'kriz sonrası' ifadesi son derece iyimser bir yaklaşımdır" denildi.
Çok kısa vadeli verilerle istatistiki analiz yapmak hata olur
TİM, TEPAV'ın hazırladığı raporda "zamanlama boyutunda" yaptığı diğer bir eksikliği de dikkat çekti. Raporunda çok kısa vadeli veriler ile istatistiksel analiz yapmanın hatalı sonuçlar vereceğine işaret eden TİM, sadece dış ticarette değil, hemen hemen bütün ekonomik verilerde bir ya da birkaç aydaki değişim yerine uzun vadeli değişimleri izlemenin daha objektif yorum yapabilmeyi sağlayacağını kaydetti.
TİM, raporunda, AB'nin toplam ihracatımızdaki payının gerilemesinin bu bölgeye yapılan ihracatın gerilediği anlamına gelmeyeceğini ifade etti. Avrupa'da talebin hala cansız olması nedeniyle ithalatın zayıf seyretmesinin yanı sıra, eurodaki değer kaybı nedeniyle dolar bazında ihracatın düşük kalmasının Türkiye ihracatını olumsuz etkilediğine işaret eden TİM'in raporunda, "İşte bu durum, uygulanmakta olan ihracatta bölgesel çeşitlendirme çalışmalarının gerekliliğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Avrupa Birliği, şu ana dek Türkiye'nin en büyük pazarı olmuştur. İhracatımızdaki payının yüksek olması nedeniyle, AB ekonomisindeki daralma-durgunluk ve ithalatının gerilemesine neden olan benzeri ekonomik gelişmeler, doğrudan Türkiye'nin ihracatını azaltıcı etkiye sahip olabilir. Nitekim 2009 yılında yaşanan budur. Ancak, AB'nin toplam ihracatımızdaki payının gerilemesi, bu bölgeye yaptığımız ihracatın da gerilediği anlamına gelmez. Nitekim 2007 ve 2008 yıllarında ihracatımızda AB'nin payı gerilemekle birlikte her iki yılda da bölgeye yapılan ihracatımız artmıştır" denildi.
Raporunda, demir-çelik, demir çelikten eşya, alüminyum ve alüminyumdan eşya, mineral yakıtlar ihracatımızda görülen gerilemede emtia fiyatlarında yaşanan düşüşün payının göz önüne alınması gerektiğini vurgulayan TİM, Türkiye'nin ihracat artış performansının, AB'nin ithalat artışından daha düşük olmadığını kaydetti. Son iki ayda Türkiye'nin ihracat performansındaki nispi iyileşmeye rağmen, TEPAV'ın yaptığının aksine, kısa vadede yanlış sonuç verebilecek bu değerlenmeden özellikle kaçınması gerektiğini ileri sürdü. Dış ticaret verilerinin dolar ile ifade edilmesi ve söz konusu dönemde doların euroya karşı güçlenmesinin AB'ye yapılan ihracattaki gerilemenin sebepleri arasında muhasebe faktörlerinin de bulunduğunu gösterdiğine işaret eden TİM, AB'ye ihracatta euro bazında gerilemenin yüzde 21.6 iken, dolar bazında gerileme yüzde 25.9 olduğunu kaydetti.
Doğru yoldayız
TÜİK verilerine yer verilen TİM'in Rapor'unda, Mayıs ayında AB'ye ihracat artışının yüzde 20 olurken, diğer Avrupa ülkelerine olan ihracatın geçen yıla göre yüzde 139; Güney Amerika'ya yüzde 172; Kuzey Amerika'ya yüzde 47.3 arttığına dikkat çekildi. Çin'e yapılan ihracattaki artış oranının yüzde 120 olduğunun vurgulandığı raporda şu açıklamalara yer verildi:
"Acaba Türkiye, Avrupa kriz içindeyken, bu konuda eleştiri almamak için diğer bölgelere ihracatını artırmamalı mıydı? Hayır; bu konuda ülke olarak doğru yoldayız. Uzun süre önce yapmaya başlamış olmamız gereken şeyi son zamanlarda yapıyoruz. Durum bu iken mantık, üretimin talebin daralmadığı bölgelere yönlendirilmesini gerektirir. Türkiye de öyle yapmıştır. Irak, Suriye, Mısır, Cezayir, Libya'ya ek ticaret heyetleri düzenlendi ve bu ülkelere ihracatımız 10 milyar dolara yakın artış göstermiştir. Sadece bunlar değil, geçen yıl 86 ülkeye ihracatımız artmıştır. Bu ülkelerin tamamına yakını Afrika ve Orta-Doğu bölgesinde yer almaktadır. Bu yapılmamış olsaydı toplam ihracatımız 102.2 milyar dolar değil, büyük olasılıkla 95 milyar dolar düzeyinde kalacak, işsizlik oranı daha da yükselecek, sanayi üretimi daha fazla gerileyecekti."
"Yörüğnge genişledi"
TİM Rapor'unda, TEPAV'ın politika notunda döviz kuruna yönelik eleştirilere atıf yapıldığını ve para birimleri değerlenmesine rağmen bazı ülkelerin (Çin, Endonezya ve Singapur) AB'deki pazar paylarının arttığının söylendiğini anımsatıldı. Üç ülkenin de AB'ye ihracatında gerileme olduğuna işaret edilen TİM'in Rapor'unda şu görüşlere yer verildi:
"Türkiye ile bu ülkeler arasındaki fark, Türkiye'nin AB'ye ihracatındaki gerilemenin bir miktar daha yüksek oluşudur. Zira Türkiye'nin AB ithalatından aldığı paydaki gerileme sadece on binde 4'tür (Yüzde 1.14'ten yüzde 1.10'a düşmüştür). Karşı taraftan, döviz kurundaki değerlenmeyi sadece ihracat açısından değil, ithalat açısından da incelemek gerekir. Raporda adı geçen bazı ülkelerin ithalatlarındaki artışın, ihracatlarındaki artışın çok daha üzerinde olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Sonuç olarak, Türkiye'nin Orta-Doğu ve Afrika pazarlarına yönelmesi ekonomik anlamda bir eksen kayması değil yörünge genişlemesidir."
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Colani’nin arabası
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması