TL Kimin Gölgesi?
Israrla ihmal edilen hukuk ve diğer kurumsal altyapı iyileştirmeleri yapıldığında, doğru tasarlanmış sanayi politikalarının Türkiye’nin on yıllardır uğraşageldiği sorunsaldan kurtulup, başta AB pazarına yakınlığı olmak üzere bölgesinin sağladığı avantajlarla bambaşka senaryolarla büyümesi imkânsız değil.
ABD Doları, Avro ve yen geleneksel olarak yatırımcıların esas aldığı üç para birimi. Bunları G3 paraları olarak adlandıran UBS döviz kuru stratejisi yöneticisi Mansoor Mohi-uddin 3 Ağustos 2011 günü Financial Times’da yayımlanan yazısında bu paraların bir kur blokunun sahip olması gereken mükemmeliyeti yitirdiğini söyleyerek gölge paraların geleceği üzerinde yorumlar yapıyor.
Kim kimin gölgesi? Neden yatırımcılar Kanada Doları’na, İsviçre Frankı’na, Avustralya Doları’na itibar etmeye başladı. İsviçre Frankı’nın ulaştığı değer bu ülkenin tarih boyunca bağımsız politika sürdürmesinden mi kaynaklanıyor, yoksa bir başka neden mi var? Mansoor Mohi-uddin’in G3 paralarına karşılık S3 paraları olarak adlandırdığı bu paraların likiditesi G3 paraları kadar değil, ama her biri değişik G3 ülkesi ile ayrıcalıklı ekonomik/ticari ilişkiye sahip.
Kanada’nın ihracatının dörtte üçü ABD’ye gidiyor. Böylece ABD ekonomisinin seyri Kanada’yı doğrudan doğruya etkiliyor. Almanya, İsviçre’nin ihracatının beşte birini satın alıyor. İsviçre’nin gayrı safi yurtiçi hasılası açıkça Almanya ekonomisindeki güven endeksi ile paralel hareket ediyor. Asya kıtasında ise Çin Avustralya’nın ihracatının dörtte birini talep ediyor. Çin’in sınai üretimindeki değişiklikler Avustralya’yı etkilemeye başladı.
Gerçek değerler
Kim kimin gölgesi derken kastedilen şu; iktisatta piyasalar hiçbir zaman mükemmel olmadığı, fiyatlar gerçek değerleri yansıtmadığı için gölge fiyat adı verilen ve eğer piyasalar mükemmel işleseydi geçerli olacak büyüklükler hesaplanıyor. Yani aslında bulunmayan ama piyasalarda geçerli fiyatların yanında göz önünde tutulması gereken, ulusal kalkınma planlarında başvurulan değer ölçüleri bunlar.
Buna göre Kanada Doları, ABD ekonomisinin durumunu yansıtıyor, İsviçre Frankı adeta artık bulunmayan Alman Markı’nın değerini, Avustralya Doları ise Çin ekonomisinin gücünü yansıtıyor. Buna karşılık S3 ülkelerinin hiçbiri burada değinildiği bağlamda değerini yansıttıkları G3 ülkelerinin zaaflarına sahip değil. Yani adeta her biri bir G3 ülke parasının gölge parası!
Ekonomik güç
İsviçre Frankı satın alanlar AB bölgesinin borç zaaflarına bulaşmadan bu bölgenin ekonomik gücünü portföylerine dahil ediyorlar; Kanada Doları satın alanlar, ABD’nin devasa kamu borcunu üstlenmeden bu ülkenin ekonomisinden pay alıyorlar; Avustralya Doları ise sermaye kontrollerinden bağımsız, Çin hükümetinin yuanın değeri üzerindeki denetiminden etkilenmeyen bir gölge para kimliğine sahip.
Bunun sonucu olarak İsviçre Frankı, ABD Doları’na karşı en yüksek değerine ulaştı, Avustralya Doları, ABD Doları’na karşı son otuz yılın en yüksek değerine sahip, Kanada Doları rekor düzeye ulaştı.
Türkiye’nin ticaret ortakları
Mansoor Mohi-uddin’nin yazısı döviz kuru politikası, güçlü para kavramları konusunda farklı bir pencere açıyor. Türkiye’nin en önemli ticaret ortakları Almanya ile İtalya, ticaretimizin yarıdan fazlası AB ülkeleri ile. Her ne kadar Türk ekonomi tarihinde uzun yıllardır ilk defa olsa da, kamu bütçesi AB ülkelerinden daha sağlıklı durumda. Buna karşılık AB üyesi olmadığımız için bu blokun ekonomik zaaflarını taşımıyoruz. Bulunduğumuz coğrafyanın sağladığı önemli avantajlar var. TL elbette ne İsviçre Frankı, ne Kanada Doları, ne de Avustralya Doları türünden bir para birimi.
Ne İsviçre’nin hukuk ve yönetim kalitesine ve geleneğine, ne Kanada’nın, Avustralya’nın hukuk ve diğer kurumsal kalitesine ve doğal kaynaklarına sahip değiliz. Ama nelerin eksik olduğunu bilmek önemli, üstelik Türkiye doksan yıldır bunları yapmaya gayret ediyor. TL’nin İsviçre Frankı gibi Avro’nun gölgesi olma iddiası yok. Tersine, düşük faiz oranları ile fonlanan dış talep, TL’yi spekülatif hedef haline getirdi. TL talep edenler, Kanada Doları, Avustralya Doları, İsviçre Frankı talep edenlere benzer saiklerle hareket etmiyorlar. Uygun politika desteğinden yoksun ve stratejik hareket etme alışkanlığına önem vermeyen imalat sanayi ithal bağımlı hale geldi. Üstelik bunu önlemenin yolu da TL’nin değerini düşürerek ithalatı zorlaştırmak değil.
Israrla ihmal edilen hukuk ve diğer kurumsal altyapı iyileştirmeleri yapıldığında, doğru tasarlanmış sanayi politikalarının Türkiye’nin on yıllardır uğraşageldiği sorunsaldan kurtulup, başta AB pazarına yakınlığı olmak üzere bölgesinin sağladığı avantajlarla bambaşka senaryolarla büyümesi imkânsız değil.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi