Töre cinayetleri yeniden Meclis gündeminde

CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve arkadaşlarının imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan araştırma önergesinin gerekçesinde, insanın yaşama hakkının, en kutsal haklardan biri olduğuna işaret edildi. Bunun engellenmemesi, insanın elinden alınmaması gerekliliğinin, modern demokrasilerde kabul edilmiş bir insan hakkı ilkesi olduğu belirtilen gerekçede, bu hakkın ihlalinin, son günlerde yeniden artış gösterdiği vurgulandı. Gerekçede, bu insan hakkı ihlalinin, töre ve namus cinayetleri olduğu ifade edildi.

TBMM'de, töre ve namus cinayetlerine yönelik 2005'te Araştırma Komisyonu kurulduğu anımsatılarak, ancak, son günlerde töre ve namus cinayetlerindeki artışın, bu konuda daha ayrıntılı çalışmalar yapılmasını gerektirdiği ifade edildi.

Töre ve namus cinayetleri üzerine, hemen hemen hiçbir bilimsel çalışmanın olmamasının, konunun, akademik anlamda da göz ardı edildiğinin göstergesi olduğu ileri sürüldü.

Gerekçede, töre ve namus cinayetleri söz konusu olduğunda, bazı yerlerde hala feodal ilişkilerin hüküm sürdüğü Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin ilk olarak akla geldiği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:

''Ancak son günlerde yaşanan gelişmeler, töre ve namus cinayetini bu bölgelerin kapsamından çıkarmış; yalnızca eğitimsizlik ya da ekonomik gerekçelerle açıklanamayacak biçime getirmiştir. Töre ve namus cinayetleri, artık sadece kırsal kesimle sınırlı kalmamakta; göçler, aşırı kentleşme, köy-kent arasındaki toplumsal hareketlilik ve gelişen iletişim yoluyla büyük kentlere taşınmakta ve hatta yurt dışına sıçramaktadır.

Töre ve namus cinayetlerinin insan haklarını yok saymasının yanında, insanların kanını donduran biçimlerde de işlenmesi konunun ayrı bir boyutunu oluşturmaktadır. Bunun en son örneği Adıyaman'ın Kahta ilçesinde yaşanmıştır. Erkeklerle konuştuğu iddiasıyla çocuk yaşta bir kızın akrabaları tarafından diri diri gömülmesi, ülkemizde töre ve namus cinayetleri konusunun vahametinin örneklerinden biridir.
Töre ve namus cinayetlerinin ekonomik temeli unutulmadan, eğitim, güvenlik, aile yapısı gibi unsurlarla doğrudan ilgili olduğu bilinen bir gerçektir. Bu sorunun engellenmesi konusunda ailelere ve bireylere görevler düşmektedir. Ama, bu görevlerden çok, devlete görevler düşmektedir.''