TÜBİTAK örneğinde hukuk nerede?
Geçen yasama yılının son günü, 31 Temmuz 2008 tarihinde kabul edilen bir yasayla, 1963’ten bu yana tüzel kişiliğe, özerkliğe, kendine özgü bir bütçeye sahip Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) özerkliğine son verildi.
Yeni düzenlemeye göre Başbakan, Bilim Kurulu’nun gösterdiği adaylar arasından seçim yapacak. Son seçici, kurul değil, Başbakan olacak. AKP’nin ısrarla istediği yeni yasa, Cumhurbaşkanı tarafından hızla onaylandı; Resmi Gazete’de yayımlandı. 19 Ağustos 2008 tarihinde de, 2003’ten beri kurumu vekâleten yöneten Prof. Dr. Nüket Eriş başkan olarak atandı. Böylece şimdilik AKP muradına erdi. Yeni filizlenmekte olan bilimsel, özerk bir kuruluşu yok etti.
TÜBİTAK, özerk olarak çalıştığı kısacık geçmişinde birçok başarılı çalışmalar yaptı. Burs vererek, yurtdışına bilimsel araştırma yapacak olan bilim insanlarını destekledi, gençlerin ve birçok çevrenin benimsediği bilimsel kitaplar ve dergiler çıkardı; üniversiteler ve sanayi kuruluşlarıyla işbirliği yaptı. Bilimsel çalışmalara önayak oldu.
Ne olduysa AKP iktidara geldikten sonra oldu. İktidar kural, hukuk tanımadan 6 yıl TÜBİTAK’la uğraştı. Bu özerk kuruluşumuzun bir türlü peşini bırakmadı. “Ben iktidarım, ben yöneteceğim, benim dediğim olacak” yanlışlığına düştü.
AKP; idari mahkeme kararlarını, dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in vetosunu, Anayasa Mahkemesi kararını ve verilen önergeleri dinlemedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kendi istediği kişi seçilmedi diye, yasa gereği Bilim Kurulu’nun Mayıs 2003’te kendi arasında başkan olarak seçtiği Sayın Prof. Dr. Namık Kemal Pak’ı Sayın Sezer’e iletmedi. Bir bakıma görevini kötüye kullandı.
Soru önergelerine yazılı olarak verdikleri yanıtlarda, “Soruşturmalar bitsin, mahkeme kararları gelsin, sonra atama
yapacağız” dedikleri halde sözlerinde durmadılar. Savcılığın takipsizlik kararlarını, yargıyı dinlemediler.
Muhalefetin uyarılarına, Anayasa Mahkemesi kararlarına aldırmadan TBMM’deki çoğunluğuna dayanarak yaptıkları düzenlemelerle, “ille de bizim dediğimiz olacak” iddiasından vazgeçmediler. 45 yıllık bilimsel özerkliği olan kuruluşu siyasallaştırdılar. Bilimi, bilim insanlarına bırakmadılar.
1987’de Turgut Özal zamanında da TÜBİTAK’ın bilimsel özerkliğiyle oynanmış, ancak 1993 yılında Sayın Erdal İnönü’nün katkılarıyla kuruluş, yeniden özerkliğine kavuşmuştur.
Konuşmalarında “demokratik, laik, sosyal, hukuk devletinden” yana olduklarını söyleyenler TÜBİTAK örneğinde hukuku çiğnediler.
Geçmişinde bilimsel çalışmalarıyla saygınlık kazanan TÜBİTAK’ı, bazı kuruluşlarca 15-16 Haziran 2006’da Ankara’da düzenlenen “1. İslami İlimlerde Terminoloji Sorunu” adlı toplantıya maddi ve manevi destek verir duruma getirdiler.
6 yıldır AKP’nin TÜBİTAK’la, YÖK’le ilgili uygulamaları, bilime ve bilimsel-yönetsel özerkliği olan kuruluşlara nasıl baktığını açıkça gösteriyor.
İktidarın TBMM’deki çoğunluğuna dayanarak hukuka aykırı olarak yaptığı bu düzenleme de umarız bundan öncekiler gibi Anayasa Mahkemesi’nden döner. Sayıları zaten çok az olan özerk kuruluşlarımızdan biri daha iktidarın hırsına kurban edilmez.
Mustafa Gazalcı - Eski CHP Denizli Milletvekili
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama