Türk-İş, Dinçer'i umursamaz buldu

Tek Gıda-İş Sendikası'nın, yarın 12 bin tekel işçisinin AKP Genel Merkezi önünde gerçekleştireceği eylemle ilgili bilgi vermek için düzenlediği basın toplantısında konuşan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısına katılmayarak yılların geleneğini bozduğunu kaydetti. Komisyon toplantısında işçi ve işveren kesimlerinin taleplerini kamuoyuyla paylaşmasına izin verilmediği anımsatan Türk-İş Başkanı Kumlu, sosyal diyalog söylemini ağızlarından düşürmeyenlerin, çalışma yaşamının sosyal taraflarına ve onların taleplerine karşı takındıkları umursamaz ve küçümser tavrın Cumhuriyet tarihinde ilk kez işçi konfederasyonlarını bir bakana karşı ortak bildiri yayınlamasını beraberinde getirdiğini belirtti. "Çatışma değil çalışma bakanlığı" olduklarını söyleyenlerin bu tabloya dikkatle bakmalarının ve "ben nerede hata yaptım" diye düşünmelerinin vaktinin geldiğini dile getiren Kumlu, Başbakan Erdoğan'ın Tekel işletmelerinde çalışanları "yan gelip yakmakla" suçladığını anımsattı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dinçer'in ise sendikaları yetkili olduğu iş yerlerinde yetki sorunları yarattığını bunun üzerine de kendilerini "vizyonsuzlukla", "halkı değil, kendi çıkarlarını düşünmekle", "çağa uyum sağlayamamakla" itham ettiğinin altını çizdi.

Köhnemiş neoliberal yaklaşımların bedelini bugün bütün dünyanın ekonomik krizle ödediğini ifade eden Türk-İş Başkanı Kumlu, krizin ücretleri düşüren, kamu harcamalarını azaltan, zenginlerin vergilerini düşürüp yoksul sınıfların doğrudan veya dolaylı vergilerini arttıran, tüm kamu hizmetlerini paralı hale getiren, emeğin hak ve çıkarlarını hiçe sayan, kamuyu üretim alanından çekip her şeyin özelleştirilmesini savunan ekonomik ve siyasi politikaların sonucu olarak yaşandığını belirtti.

Tekel işçileri

Özelleştirmelerin köhnemiş neoliberal uygulamanın biçimlerinden biri olduğunu kaydeden Türk-İş Başkanı Kumlu, hükümetin gündeminde TEKEL, Şeker, Enerji ve Liman İşletmelerinin özelleştirmeleri bulunduğuna dikkat çekerek, "Tekgıda-İş sendikasının örgütlü olduğu sigara fabrikalarını yabancı tekellere satan Hükümet, şimdi de işlevsiz hale getirdiği yaprak tütün işletmelerini kapatma sürecindedir. Kapatma kararının ardından işletmelerde çalışan 12 bin işçi, özlük haklarıyla birlikte başka kamu kuruluşlarında çalışmak istemekte, tıpkı Selülöz-İş sendikamızın örgütlü olduğu Taşucu Kağıt İşletmeleri'nin kapatılması üzerine mağduriyet yaşayan işçilerimiz gibi, kendileri için öngörülen 4-C statüsünü kabul etmemektedir. Özlük haklarıyla birlikte başka kamu kuruluşlarında çalışmak istemekte, kendileri için öngörülen 4-C statüsünü kabul etmemektedir. Çünkü 4-C kapsamında çalıştırılanlar sendika üyesi olamadığı gibi, kıdem tazminatı hakkından da yoksundur. Yılın 10 ayı ile sınırlı bir süre ve düşük ücretle, iş güvencesinden mahrum bir şekilde çalıştırılmaktadır" dedi.

Türk-İş Genel Başkanı Kumlu, DTP'nin kapatılmasına yönelik olarak siyasi partilere ilişkin verilen kapatma kararlarının Türkiye'ye yakışmadığını belirtti. Kumlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin bir an evvel "parti kapatma" ve siyasi yasak ayıbından kurtulması gerektiği açıktır ve TBMM, sağlanacak en geniş ittifak ile Anayasa ve ilgili yasalarda yapacağı değişikliklerle Türkiye'de varolan demokrasinin sınırlarını genişletmelidir. Ancak, bu durumun ülkemizi bir süredir yangın yerine çevirenlerce yeni bir malzeme olarak kullanılmasının mazur görülecek bir yanı yoktur. Türkiye'nin dört bir yanını yangın yerine dönüştürenler, masum insanların hayatını kaybetmesine neden olanlar, askerlerimizi şehit edenler, bu eylemleriyle aslında Türkiye'de varolan demokrasiye kurşun sıkmakta, bu çerçevede 'kendileri için' istedikleri demokrasiden de her geçen gün daha çok uzaklaşmaktadır."