"Türkiye, Batı kampını kademeli olarak terk ediyor"

Fransız düşünce kuruluşu Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuvarı (LEAP/Europe 2020), Soğuk Savaş döneminde "Batı'nın kalesi" olmayı kabullenen Türkiye'nin "uyanarak" güç kaybetmeye devam eden Batı kampını kademeli olarak terk ettiği değerlendirmesinde bulundu.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.03.2010 - 13:41

Düşünce kuruluşunun Türkiye analizinde, "hayati jeopolitik çıkarlarını yeniden tanımlama sürecine giren" Ankara'nın büyük güçlerce kendisine dayatılan gündemi takip etmek yerine kendi önceliklerini belirlediği ifade edildi.

"Türkiye'nin uyanışı: Batı kampını kademeli terk ediş" başlıklı analizde, Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerini anlamak için İsrail'le ilişkilerine bakılması gerektiği belirtilerek, İsrail'in Aralık 2008'deki Gazze saldırısının ardından önce tonunu, sonra yönelimini değiştiren Ankara'nın Tel Aviv'le diplomatik ve askeri ilişkilerinden geri adım atmaya devam ettiği kaydedildi.

Bu kapsamda "İsrail pilotlarının Türkiye'deki eğitimlerinin durdurulması ve İsrail'in Ekim 2009'da NATO tatbikatından men edilmesi" hatırlatılan analizde, "Bunun hemen ardından Suriye'yle ortak askeri tatbikat duyurusu yapan Türkiye'nin ABD'ye sadık bir müttefik ve önde gelen bir NATO üyesinden beklenen askeri ve stratejik davranışların çok uzağına düştüğü" öne sürüldü.

Soğuk Savaş döneminde, "Ortadoğu satrancında Batı'nın kalesi olmayı kabullenen" Türkiye'nin, "Sovyetler Birliği'nin yıkılışının ardından Batı'yla farklılaşan çıkarları nedeniyle Washington'un tembihlerine uymak istemediği ve son dönemde ABD'ye verdiği bir dizi olumsuz cevapla bunu gösterdiği" belirtilen analizde, "Bu durumun NATO içinde Türkiye düşmanlığını alevlendirdiği ve bazı liderlerin Türkiye'nin NATO üyeliğinin meşruiyetini sorgulamaya başlamasına neden olduğu" iddia edildi.

Öte yandan Türkiye'nin bölgesinde kendi stratejik bakışıyla geliştirdiği politikaların ABD ve NATO'nun çıkarlarına gittikçe artan oranda zarar verdiği ifade edilen analizde, buna örnek olarak, Washington'un ısrarla savunduğu İran'a yaptırım ve ambargo fikrine rağmen Ankara'nın Tahran'la iyi ilişkileri gösterildi.

Analizde, "Kısaca Türkiye-NATO ilişkileri dönüşü olmayan noktaya ulaşmak üzere. Türkiye örneği, üyelerini kontrol etmek için ne vizyonu ne de gerekli araçları bulunan NATO'nun devam eden dağılma sürecine çarpıcı bir örnek teşkil ediyor" ifadesi kullanıldı.

Türkiye'yi Batı yörüngesinde tutmak için tasarlanan bir diğer aygıt olan AB üyelik sözünün gerçekte tam tersine hizmet ettiği ileri sürülen analizde, AB katılım müzakereleriyle demokrasi güçlenirken, "ordunun kademeli olarak kışlasına geri dönmeye zorlandığı" ifadesine yer verildi.

Düşünce kuruluşu, AB üyelik müzakereleri nedeniyle ordunun güç kaybederek, "Batı'yı, Türkiye'deki en vefalı müttefikinden yoksun bırakmasını", "kaderin bir cilvesi" olarak nitelendirdi.

Türkiye'nin son dönemdeki aktif dış politikasının Ankara eksenli olduğu belirtilen analizde, şu görüşlere yer verildi:
"Vatandaşları Türk sahillerine akan Rusya'dan Ankara'nın Türkçe konuşan ülkelere yönelik proaktif ticari ve kültürel politika tatbik ettiği Orta Asya'ya, İran ve Suriye'ye kadar Türkiye, Osmanlı mirasının siyasi ve tarihi sınırları, İslam dini yakınlığı ve geçiş noktasındaki bölgesel güç olarak özel çıkarları arasında sentez oluşturacak yeni bir diplomasi inşa ediyor. Sarkaç etkisi yöntemleriyle oynanan bu kombinasyonda NATO ve AB temel veri ya da temel hedef olmaktan çıkarak, sade
ce Ankara'nın diplomatik oyununun unsurları haline geliyor."

Analizde, "Amerikalılar ve Avrupalılar yanılmasın! Bize göre (Türkiye'nin) geri dönüşü olmayacak. Rusya, AB ve İran, güney sınırındaki diğer etkili aktörler ve Mısır arasındaki jeopolitik denklemin merkezindeki vasıta olan Ankara'nın yalnız gitmeyi bırakarak dağılma sürecindeki bir NATO'ya geri dönmesi için hiçbir neden yok" ifadesi kullanıldı.

NATO'nun Türkiye'deki "en sadık müttefiklerinin" ordudaki generaller olduğu ileri sürülen analizde, 10 yıl içinde görev alacak yeni nesil generallerin, Doğu ve Batı arasında köprü olan Türkiye'nin birleştirdiği yakalardan herhangi birine ait olması halinde köprü yerine çıkmaz olacağında uzlaşacağı belirtildi.

Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuvarı, "Türkiye'de gelecek 5 yılda Washington destekli bir grup eski general küçük bir risk olsa da askeri darbe yapmaya kalkışabilir ama sonu muhtemelen, 1991 yılında Rus generallerin Mihail Gorbaçov'u hedef alan darbesi gibi olur" tahmininde bulundu.

Analizde, geçmişte Türkiye'yi Batı kampına bağlı kalmasında Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) "önemli bir rol üstlendiği" kaydedilerek, Batı'nın bu sayede on yıllardır IMF'nin en büyük müşterilerinden biri olan Türkiye'yi "vekaletle yönetme imkanına kavuştuğu" öne sürüldü. 2008 yılında IMF programından çıkan Türkiye'nin, "diplomasideki stratejik dönüşümünün bu tarihten itibaren daha görünür hale gelmesini" buna kanıt olarak gösteren düşünce kuruluşuna göre Ankara bu nedenle IMF ile yeni kredi anlaşması konusunda "son derece gönülsüz" davranıyor.

Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuvarı, Türkiye'nin zayıflayan Batı kampından ayrılmasının Avrupa için bir sorun oluşturmadığını, İkinci Dünya Savaşının mirası yapının kademeli çöküşünün başka bir göstergesi olduğunu ve bu sayede 2015'li yıllarda Avrupa'nın Orta Doğu ve Orta Asya ile ilişkilerinde faydalı bir aracı olabilecek Türk ortaklarına kavuşabileceğini ifade etti.

Düşünce kuruluşu, "Brüksel ve Ankara arasında devam edecek katılım müzakerelerinin asla tamamlanamayarak ilgisizlik nedeniyle her yıl bataklığa daha fazla gömüleceğini, seçim kaybetme korkusuyla hiçbir Avrupalı liderin Türkiye'nin üyeliğinin bayraktarlığını yapamayacağını, Ankara açısından bakıldığında da Avrupalı Türkiye alternatifinin ortaya çıktığını ve çok iyi tasarlanmış bir stratejik ortaklığa ihtiyaç duyulduğunu" savundu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler