Türkiye ile ABD krizindeki çözüme, nereden başlanacağı bile belirsiz
S-400 hava savunma sistemi, F-35 uçakları... Türkiye’nin uzun süredir gündeminden düşmeyen, zaman zaman seçimlerin geri plana itmesine karşın varlığını hep hissettiren sorun.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’ın telefon görüşmelerinin ardından bir ortak noktada buluşuldu söylentisine dahi piyasaların ne kadar ihtiyacının olduğu ortaya çıktı. Ancak Türkiye ve ABD’den gelen açıklamalar, iki ülkenin de pozisyonunu koruduğunu gösterdi. İki müttefik henüz ana sorunu görüşmeye yaklaşabilmiş değil. Ara çözümlerin birbirlerine iletilmesi, hangi ülkenin “ara çözümünün” diğeri tarafından kabul edileceği dahi soru işaretleriyle dolu. ABD, “Hiçbir anlaşma bitmiş değildir, en azından S-400 alımını erteleyin” şeklinde bir ara çözüm öneriyor. Türkiye ise “NATO ile birlikte ortak bir komite oluşturalım” ara çözümünü gündeme getiriyor.
Henüz o noktaya gelinememiş ama kim karşı tarafın ara çözümünü kabul edecek?.. Ve neyin karşılığında?..
Bu noktada bir bilenin bilgilerine başvuracağız. Türk-Amerikan ilişkilerini, yine bugünkü gibi Türkiye, ABD, Rusya ve Suriye’nin tarafı olduğu krizli yıllar 1950’leri iyi bilen, Uluslararası Güvenlik Analisti Dr. Kaan Kutlu Ataç’a kısa sorular sorduk, verdiği kısa yanıtları buraya alıyoruz.
- İki müttefik arasındaki sorunun özü, omurgası nedir?
Sorunun odağı, Fırat’ın doğusudur. Türkiye’nin bu bölgeden varlığına yönelik algıladığı yakın ve acil tehdittir. S-400, F-35, FETÖ, Halkbank gibi konular bu sorunun etrafında şekillenen yan sorunlardır.
- Çözümsüzlüğün nedeni nedir sizce?
İki ülkenin sorunlara bakış açılarında “paralaks” etkisi var. Bakış açıları kabaca eş olmasına karşın ayrıntıda farklılık ortaya çıkıyor. Bakış açısında uyumlanma sağlandığı ölçüde çözüme yaklaşılır. Bu sorun FETÖ ve diğer konularda da yaşanıyor.
- Süren görüşmeler nasıl geçiyor sizce?
Kamuoyuna yansıyanlara bakınca yoğun ve sert geçiyor. ABD büyük devlet, Türkiye orta boy bir devlet. ABD’nin ciğer kapasitesi yüksek. Ama Türkiye de kendini savunuyor. Rusya faktörünü de unutmamak lazım. Türkiye, Tanzimat’tan bu yana büyük gücü bir başka güce oynama, kullanma kapasitesine sahiptir.
- İlişkilerde stratejik kopma olur mu?
Olmaz. Arşiv belgelerini incelediğimizde, Türkiye, ABD için hiçbir zaman “hayati öneme sahip bir ülke” olarak görülmüyor. Türkiye “önemli bir ülke” çizgisinde. Ölüm kalım meselesi düzeyinde değil, ama önemli.
- Çözüm olur mu, nasıl?
İlişkiler en kaotik dönemi yaşıyor. Bahsettiğimiz uyum eksik kaldığı sürece kriz noktası sürer. Çözüm krizin pik (en yüksek) noktasından sonra gelir, ki henüz o noktaya gelinmedi. Gelince paralaks etkisini sıfırlamaya dönük çabalar yoğunlaşır, kriz yumuşar. Ancak bazı yaralar açıldı. Bazı çizikler, derin kaygılar, duygusal boşluklar oluştu. ABD’nin FETÖ konusunu algılaması gerekiyordu. Türkiye’nin milli birliğine ve bütünlüğüne isyan noktasındaki bir yapıya paralaks etkisiyle baktığınız zaman kopuş sürecektir. İlişki tamir olur ama etkileri kalır.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı