"Türkiye 'ılımlı islam ülkesi' değildir"
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, ''Çok samimi düşüncem; bazı kimselerin ülkemizi din odaklı bir topluma dönüştürme istek ve arzularının aslında çok fazla korkulacak bir tarafının olmamasıdır. Çünkü bu kimselerin basit çıkar hesaplarını iyi yapabilmek dışında bir becerileri olduğunu sanmıyorum'' diyerek hükümeti çok sert bir şekilde eleştirdi.
İstanbul Üniversitesi'nin yeni akademik yılı, üniversitenin Fen Fakültesi'ndeki Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu'nda düzenlenen törenle başladı.
Rektör Prof. Dr. Mesut Parlak, törendeki konuşmasında, önümüzdeki aylarda yapılacak rektör seçimlerinin öğretim üyelerine büyük bir sorumluluk yüklediğini dile getirdi.
İyi eğitilmiş, ne yapması gerektiğini bilen milli ve manevi değerlere sahip, dürüst ve çalışkan bir gençliğe olan gereksinimin ülkenin temel sorunlarının başında geldiğini kaydeden Parlak, eğitimin her şeyden önce tek bir kurumun sorumluluk alanı içinde düşünülemeyeceğini, eğitim kurumları, eğiticiler, Cumhurbaşkanlığı, parlamento, siyasi iktidar, siyasi partiler, YÖK ve tüm kamunun bu sorunun temel parçaları olduğunu anlattı. Prof. Dr. Parlak, ''Çünkü bir ülkenin geleceği, can damarı demek olan eğitim tüm bu kurum ve kişilerin maddi ve manevi sorumluluğu altındadır. Tüm bu kurumlar, çözümün bir parçası olmak zorundadırlar. Eğer çözümün parçası olamazlarsa, sorunun parçası olacaklardır'' diye konuştu.
"Laiklik, alternatifi olmayan bir düşünce ve davranış modelidir"
Prof. Dr. Parlak, yeni fikirlere, farklı görüşlere ve davranışlara saygının temel koşullarından birisinin laiklik olduğunu vurguladı. Siyasi ve dini görüşlerin toplumları çok kolayca kanlı çatışmalara sürükleyebildiğini ifade eden Prof. Dr. Parlak, tarihin bunun sayısız örnekleriyle dolu olduğunu kaydetti.
Laikliğin, öncelikle bu tür tehlikelerin önlenebilmesinin bir ön koşulu olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Parlak, şöyle konuştu:
''Elbette hiçbir din veya siyasi görüş, amaç olarak bir çatışma öngörmeyebilir. Fakat bireyler kolayca kendi görüşlerini karşısındakine zorla kabul ettirme yolunu seçebilmektedirler. Bu sebeple laiklik, alternatifi olmayan bir düşünce ve davranış modelidir. Halbuki şu anda toplumumuz zorla, kılık ve kıyafet tartışması üzerine çekilmiştir, anlamsız bir gerilim içinde tutulmakta ve buna bağlı laik-antilaik tartışması yaşatılmaktadır. Bütün bunların dışında üniversitelerin kılık ve kıyafet tartışmalarının gündeminde olması, istenilen bir eğitim verebilmenin ne kadar uzağında olduğumuzun basit bir göstergesidir. Sonuçta bu tartışmalar, asıl sorunun ve çözümünün bir kenara bırakılmasına sebep olmaktadır.''
Laikliğin, kişinin görüşlerini, değerlerini ve inançlarını karşısındakine zorla kabul ettirmemesi ve onlara saygı göstermesi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Parlak, şunları kaydetti:
''Gerçekten de inançlarımız, kutsal saydığımız değerler, bilimsel bir tartışmanın konusu değildirler. Hiç kimse, kendisinin veya bir başkasının dini inancını tartışmak zorunda değildir ama aynı zamanda hiç kimse bizi Cumhuriyet kazanımlarını, Atatürk ilkelerini ve laikliği tartışmak zorunda da bırakamaz. Çünkü bütün bunlar, bizi bir arada tutan ve geleceğe taşıyabilecek temel değerlerimizdir. Günlük yaşam tarzı ve kılık kıyafet üstüne yapılan tartışmalarla eğitim sorunlarına bir çözüm de bulunamaz. Olsa olsa, toplumsal gerilim artar, toplumsal hoşgörü ortadan kalkar ve sorunlara çözüm bulabilme olanağı da yok olur.''
"Basit çıkar hesaplarını iyi yapabilmek dışında bir becerileri olduğunu sanmıyorum"
Prof. Dr. Parlak, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
''Çok samimi düşüncem; bazı kimselerin ülkemizi din odaklı bir topluma dönüştürme istek ve arzularının aslında çok fazla korkulacak bir tarafının olmamasıdır. Çünkü bu kimselerin basit çıkar hesaplarını iyi yapabilmek dışında bir becerileri olduğunu sanmıyorum. Türkiye'nin bu gibi kimselerin düzeni değiştirme güçlerini çok aşan bir büyüklüğü vardır. Asıl sorun sanıyorum, bu kimselerin dış güçlerin politik çıkarlarına alet edilmesidir.''
''Kılık kıyafet, bireysel tercihlerin dışında bir yaşam biçimini temsil eder hale gelmiş veya getirilmişse inanan fakat bu tercihe katılmayanların durumu ne olacaktır?'' diye soran Prof. Dr. Parlak, özellikle dini inançlar üzerine yapılan baskının bir süre sonra ister istemez, dine karşı bir tavrın gelişmesine sebep olacağını söyledi.
"Siyasal yaklaşım"
Öğrenci kontenjanlarının eğitim verecek kişi ve kurumların görüşü alınmadan belirsiz birtakım ölçütlere göre artırıldığını, üniversitenin birçok fakültesine rektörlük seçimleri gerekçe gösterilerek 4-5 aydır dekan atanmadığını savunan Prof. Dr. Parlak, YÖK'ten akademik personele ait talep ettikleri kadrolara cevap verilmediğini, fakültelerde araştırma görevlisi alımı, akademik atama ve yükseltme yapılmasının da durdurulduğunu anlattı.
Maliye Bakanlığının üniversite personeline ve diğer harcamalarına ait her ay göndermesi gereken ödenekleri de 4 aydır vermediğini ifade eden Prof. Dr. Parlak ''Bu tutumu siyasi ve popülist bir yaklaşım olarak niteleme dışında değerlendiremiyorum'' dedi.
"Türkiye 'ılımlı bir İslam ülkesi' değil, 'modern' bir ülke olmak zorunda"
Prof. Dr. Parlak, ''Bizi bugünlere başarıyla getiren, bağımsızlığımızı, birlik ve bütünlüğümüzü borçlu olduğumuz Atatürk ilkelerini ve laikliği tartışmayalım'' diye konuştu.
Türkiye'nin yüzyıllardır içtenlikle benimsediği İslamiyetle bir sorunu olmadığını, İslamiyete karşı bir tutumu veya İslami kimliğini kaybetmesi gibi bir tehlike bulunmadığını vurgulayan Prof. Dr. Parlak, Türkiye'nin ''ılımlı bir İslam ülkesi'' değil, ''modern bir ülke olmak zorunda olduğunu'' söyledi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza