'Türkiye ve AB arasındaki açık çok hızlı kapanacak'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Türkiye'yi içine alan AB, dünya meselelerine, dış politikaya çok daha dengeli ve meşruiyet zemini çok daha güçlü bakan bir AB olacak'' dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Medya ve Ekonomi Forumu kapsamında düzenlenen ''gala gecesi''nde yaptığı konuşmada, karşılıklı anlayışın daha iyi gelişmesinde medyanın büyük rol oynadığına işaret ederek, Türkiye'nin AB sürecinin üç önemli ayağı olan siyasi reformlar, müktesebatın üstlenilmesi ve iletişimin önemini vurguladı. Her iki tarafın da birbirini daha iyi anlamasının önemine dikkati çeken Babacan, ''Uzun vadede asıl önemli olan, akıllarını ve kalplerini kazanmamız gereken toplumlarımız. Toplumlar ikna olmadıktan sonra parlamentolar, hükümetler bu süreci ilerletme konusunda hep tereddütlü olacaktır'' dedi.
Babacan, Türkiye'nin, son dönemde yaşadığı sosyal, siyasi ve ekonomik dönüşüme de değinerek, temel hak ve özgürlükler, daha açık bir toplum olma gibi alanlarda AB sürecinin, Türkiye'nin kendini değerlendireceği kriterleri sağladığını, bunun iç dinamikleri besleyen bir unsur olduğunu anlattı. Türkiye'de toplumun AB sürecine güçlü bir destek sunduğunu ifade eden Babacan, aksi halde bu reformların başarılamayacağını belirtti. Ekonomik alandaki gelişmelere ilişkin verileri de paylaşan Babacan, ekonomik gelişmelerde hem tüketicide hem de iş dünyası ve piyasalarda güven oluşturmanın önemli rol oynadığını vurguladı. Ali Babacan, dünya ekonomisi büyüme trendi içindeyken Türkiye'nin bankacılık, sosyal güvenlik, sağlık, mali uyum gibi alanlarda gerekli reformları hayata geçirdiğini, krizde bankacılık sisteminin hiçbir sıkıntı yaşamadığını vurguladı.
'Öngörülebilirlik bizi farklılaştırdı'
Geçen sene krizden çıkış stratejisini ve orta vadeli programı açıkladıklarını anımsatan Babacan, ''Geçen yıl açıkladığımız bu program ve öngörülebilirlik bizi birçok ülkeden farklılaştırdı'' dedi. Son 1,5 ayda çok sayıda uluslararası toplantı ve zirveye katıldığını söyleyen Babacan, tüm toplantılarda ana temanın mali konsolidasyon, diğer bir deyişle bütçeye nasıl çeki düzen verileceği olduğunu kaydetti.
Babacan, ''Geçen sene harcamalarını artıran birçok ülke apar topar o harcamaları kısma, vergileri artırma derdinde. Bir uçtan diğer uca savrulmuş durumda birçok ülke. Geçen sene harcama çeki dağıtıp vergileri düşüren, açıklarını artıran ülkeler bu sene apar topar tersini yapma gayretinde'' diye konuştu. Türkiye'nin piyasa risklilik göstergesinin bugün AB'ye üye birçok ülkenin üzerinde olduğunu, G7 üyesi olan ülkelerin dahi risk ölçülerinin Türkiye ile mukayese edilebilir seviyede bulunduğunu ifade eden Ali Babacan, ''Bundan 5-10 sene sonraya baktığımızda, Türkiye'nin büyüme potansiyeli çok yüksek görünüyor'' dedi.
Bakan Babacan, ''Önümüzdeki yıllarda Türkiye ve AB arasındaki açık çok hızlı kapanacak. 2009 verilerine göre ortalama kişi başına düşen milli gelirimiz, AB ortalamasının yüzde 46'sı. Bu, 2002 yılında üçte birinden düşüktü. İleriye doğru biz bu farkı çok hızlı kapatacağız'' şeklinde konuştu. Özellikle Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde en önemli argümanlardan bir tanesinin ''Türkiye çok fakir, AB'ye yük olacak'' şeklinde olduğunu, oysa bugünkü ekonomik tabloya ileriye doğru bakıldığında Türkiye'nin yük olmayacağının açıkça görüldüğünü belirten Babacan, AB'nin genişlemeden sorumlu bir önceki komiseri Olli Rehn'in, ''İleride Avrupa'daki bazı ülkelerde emekli maaşları, Türk mühendislerinin ödedikleri primle karşılanacak'' sözünü anımsattı.
'Bundan sonra ekonomik farklılık argüman olarak karşımıza çıkmayacak'
Türkiye'nin Avrupa'yla ekonomik açıdan farklılığının bundan sonraki dönemde bir argüman olarak karşılarına çıkmayacağı görüşünü dile getiren Babacan, ''Karşımıza çıkacak en önemli konulardan bir tanesi şu olacak: Türkiye üye olduğu gün, oy hakkı olarak karar mekanizmalarında en etkin 2-3 ülkeden biri olacak'' dedi. Ali Babacan, şimdiye kadar AB'nin genişleme sürecinin hep nüfus ve ekonomi olarak daha küçük ülkelerin eklenmesiyle olduğunu, ilk defa, kurucu birkaç ülke büyüklüğünde bir ekonomi ve o büyüklükte bir nüfusun yeni bir üye olarak birliğe dahil olacağını vurgulayarak, bu noktada tereddütleri gidermenin büyük önem taşıdığını, AB'nin ''küçük olsun bizim olsun'' ile daha fazla büyüme arasında seçim yapması gerekeceğini kaydetti.
Devlet Bakanı Babacan, şöyle devam etti: ''AB eğer genişlemeyi durdurursa, AB'nin toplam ekonomisi, dünya ekonomisi içinde ağırlığı gittikçe azalan bir ekonomi olacak. Asya'nın, Amerika'nın, Güney Amerika'nın, Türkiye'nin büyümesine bakın, bir de AB'nin büyüme beklentilerine bakın. AB durduğu yerde göreceli olarak küçülecek bir birlik olacak. AB'nin siyasi etkinliği, yavaş yavaş azalabilecek. Oysa genişlemeye devam eden bir AB, dünyadaki etkinliğini, küresel rolünü koruyan bir AB olacak. Türkiye'yi içine alan AB, temsil gücü daha yüksek bir AB olacak. Türkiye'yi içine alan AB, dünya meselelerine, dış politikaya çok daha dengeli ve meşruiyet zemini çok daha güçlü bakan bir AB olacak.'' Türkiye'nin çok yönlü dış politikasını örneklerle vurgulayan ve küresel bir sorumluluk taşıdığını ifade eden Babacan, Türkiye'nin kendi ilgi alanından çok daha ileriye uzanan bir dış politika vizyonu bulunduğunu kaydetti.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza