'Türkiye'de Cumhuriyet Politikaları' sempozyumu

Devlet Bakanı Mehmet Aydın, ''21. Asrın sürat ve hareket mevhumuna göre yol almak, müreffeh milletlerin seviyesini yakalamak, kültürümüzü, demokrasimizi, hukuk devletimizi, sosyal politikalarımızı çağın gerekli kıldığı onurlu noktaya taşımak, o noktayı aşmak gibi bir vazife, bir sorumlulukla karşı karşıyayız'' dedi.

'Türkiye'de Cumhuriyet Politikaları' sempozyumu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.10.2010 - 11:36

Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı ile Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü'nün birlikte düzenlediği ''Türkiye'de Cumhuriyet Politikaları'' sempozyumu, Ankara Üniversitesi rektörlüğü Yüzüncü Yıl Salonu'nda yapıldı. Devlet Bakanı Aydın, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi serüvenine çok iddialı bir düşünce, bir niyet, bir plan ve programla başladığını söyledi.

Cumhuriyetin kuruluşundaki hedefin, ''içeride ve dışarıda saygıyla tanınan yeni toplum ve yeni devlet'' olarak belirlendiğini vurgulayan Aydın, yeni devlet kurmanın yeni bir millet oluşturmaktan zor olduğunu dile getirdi. Aydın, şöyle devam etti:

''Bu hedef, 10. Yıl Nutku'nda dile getiriliyor; 'Yurdumuzu dünyanın en mamur memleketleri seviyesine çıkaracağız, milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız, milli kültürü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.' Bana en çok dokunan cümle de budur. Bütün bunları yaparken de zaman ölçüsünü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mevhumuna göre düşünmek ve yapmak zorundayız.' Atatürk'ün çizdiği bu yol, bu yürüyüş haritası şüphe yok ki en parlak dönemini, kendi döneminin milli politikaları sayesinde yaşadı.

Daha sonraki yürüyüşlerin, yine aynı istikamette olmasına rağmen asrın sürat ve mevhumuna göre olmadı. Atatürk'ün düşüncelerinden ve politikalarından yola çıktığımızı çok kere zannederek, o süreç mevhumuna hiç de uymayan, hiç de ayak uyduramayan politikalar ürettiğimiz dönemler oldu. 'İsteseydik biz de fikirlerimizi süslü nazariyelerle dile getirirdik' diyen Atatürk'ün dinamik hayat felsefesinden bir takım statik düşünceler izimler çıkarmaya çalıştığımız dönemler de oldu. Böylece gelenekte zaten var olan aydınlanmamış bir tür muhafazakarlık siyaset alanında, dolayısıyla hem ekonomik ve sosyal politikalarda hem de her kademedeki mevzuatın, hukuk, kanun dahil, asrın sürat ve hareket mevhumuna göre yenilenmesi faaliyetinde bir takım sıkıntılarla karşı karşıya kaldık.

Atatürk'ün sağlam bilgiye dayalı, özünde pratik ve pragmatik olan -bunu olumlu anlamda kullanıyorum- o yaklaşımlardan böyle bir sonucun çıkmış olması oldukça dikkat çekici görünmektedir. Buna rağmen modern Türkiye, bugüne kadar ciddi iniş ve çıkışlara göğüs gererek yürüyüşünü sürdürmeye çalıştı. Bugün de hızlı şekilde hızlı şekilde sürdürüyor ve Atatürk'ün ifadesiyle az zamanda daha çok ve başarılı işler yapmaya çalışıyor.''

''Türkiye'nin durumu, konumu istisnai"

Cumhuriyet politikalarının, ''olmuş bitmiş, tarih olmuş'' bir durum arz etmediğine işaret eden Aydın, ''Türkiye tecrübesi''nin kendine özgü olduğunu belirtti. Aydın, ''Türkiye'nin durumu, konumu istisnai bir durum arz ediyor. Bütün eksiğimize, bütün sıkıntılarıma rağmen, bulunduğumuz coğrafyada bugün demokraside önemli noktaya gelmişsek, hiç kimse bunun köklerinin cumhuriyet tecrübemizde olduğunu inkar edemez. Cumhuriyeti tek kelimeyle ifade ettiğimiz zaman, 'hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir' diyorsak, o hakimiyetin gideceği bir tek yol vardır, o da demokrasidir'' diye konuştu.

Aydın, siyasetin kendisine iki şey öğrettiğini, bunlardan ilkinin Avrupa'nın Türkiye'yi tanımadığı ve Avrupa'ya daha çok şey anlatılması gerektiğini söyledi. ''Öğrendiğim ikinci şey, ''bireysel olarak da kendimizi anlatmayı kendimize yediremiyoruz'' diyen Aydın, Türkiye'nin pek çok ortamda kendisini anlatması gerektiğine işaret etti. Bir kurum tarafından 1982 yılında basılan İnkılap tarihiyle ilgili bir kitapta, ''İrtica'ya en büyük tavizi İsmet paşa vermiştir'' diye yazdığına dikkati çeken Aydın, imam hatip gibi benzeri okulların 1945 yılından sonra açıldığını, medrese kökenli Şemsettin Günaltay'ın Başbakan olduğunu söyledi.

Aydın, ''İrtica, demek ki bu okulların açılması, ikincisi bir medreselinin Başbakan olması daha da önemlisi 1949'da Ankara Üniversitesi'ne bağlı İlahiyat Fakültesi'nin kurulması... Daha sonra bir yerde rastladığım bir büyüğüme dedim ki; 'Çocuklara İlahiyat Fakültesi'nin açılmasını irtica olarak öğretirseniz, Allah bana yardım etsin. Beni her gördükleri yerde, işte İsmet Paşa'nın yetiştirdiği mürtecilerden biri... Ben bunu nasıl düzelteceğim?' diye sordum. Oysa, 1966'da mezun olduğumda İlahiyat Fakültesi'nde Kuran dersi yoktu. Felsefeden geçerseniz, işin çoğunu bitirmiş oluyorsunuz. Öyle bir mürteci yetiştirecek program da yok, öyle bir niyet de yok'' diye konuştu.

Devlet Bakanı Aydın, tarihin iyi anlaşılması, iyi öğretilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: ''21. asrın sürat ve hareket mevhumuna göre yol almak, müreffeh milletlerin seviyesini yakalamak, kültürümüzü, demokrasimizi, hukuk devletimizi, sosyal politikalarımızı çağın gerekli kıldığı onurlu noktaya taşımak, o noktayı aşmak gibi bir vazife, bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Bu bizim hem milli bir vazifemizdir hem de milli ve insani bir mesuliyetimizdir.

Eğer söz konusu noktaya ulaşabilirsek, böyle bir Türkiye'nin sadece kendi milletimize değil, insanlığa da verebileceği tarihi tecrübeleri, tarihi zenginlikleri, bugünüyle ilgili insanlığa sunacağı çok önemli değerler vardır. Türkiye artık kendine özgüvenle birlikte iyi yürüyor, eksikliklerimize rağmen ama aynı zamanda samimiyetle inanıyorum, insanlık bize muhtaç.''

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ da, Ankara Üniversitesi'nin cumhuriyetin erken yıllarında Ankara'da kurulan yüksek öğretim kurumlarının bir çatı altında toplanmasıyla oluştuğunu belirterek, Ankara Üniversitesi'nin cumhuriyetin kurduğu ilk üniversite olduğunu söyledi.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler